9 Aralık 2006 Cumartesi

türk seansı

öhöm avrupa günleri yapalım dedi avrupalı gençler. türkiyeyi de nereye katalım bilemedik, doğu avrupa oldu. neyse işte, bölgesizlik başıma vurmuş, peki dedim.

yemek ve film olucak dediler. film Anlat İstanbul'du, ingilizce alt yazılı film yok bu memlekette pek, seçenek azdı. ben seviyorum bu filmi; ama bu kadar sükse yapacağını bilmiyodum. hani ne biliim "fazla istanbul filmidir, anlamazlar belki" diyo insan... geçişleri çok sevdiler, istanbulu en çok sevdiler, sonra bi daha bi daha istanbulu sevdiler, güldüler, hislendiler. güzeldi. ahaha hatta bi kendini bilmez "istanbul güzelmiş.. yani cidden bu kadar güzel mi, ihtimal vermiyodum, yoksa dekor muydu?" gibi bi iltifat zırvaladı, "şehrime laf yok, beklentilerini aşar" dedim. hıh.

ah ama yemek kısmı ahh.... kaşınanı kaşırlar. cacık yapıcaz, o kolay. bi de "zeytinyağlı biber dolması" dedim. bi kere laf ağızdan çıkınca dönüş yok. hayatımda pişirmedim. sıpeşıl tenks tu yüce guru portakal ağacı, hayat kurtardı. ama tabii ortaya çıkan sonuç bambaşka oldu:

- bi kere elma büyüklüğünde, hatta kafam kadar kırmızı biberlerle yapıldı. başka şansım yoktu.

- "dolmalık fıstık" ve "kuş üzümü" aramalarımın ümitsizce "apla gel fındık fıstık reyonuna bakalım" ve "üzümün mevsimi değil" cümleleriyle ve boş bakışlarla bittiğini tahmin edersiniz.

- pilavı becerdim, misler gibi oldu. 4 adet işçimle (marisol, tania, noira ve mercedes) bi çırpıda doldurduk dolmaları... ve lakin dolmanın o minik zerafeti nerde, bu elimdekilerin etli butlu direnişi nerde... allahım biberler milim yumuşamadı! haşla haşla nereye kadar... yarı pişmiş biberlerle servis edildi, zaten adam gibi soğumadı da... ama maydonoz ve limon dilimleri tamamdı.

öhöm, ellerimden öpüldü, namım yürüdü, türk mutfağı merak edildi. bi grup da turşu, pide ve baklava getirmiş, heyyoo... derken hırvat içkileri geldi, nam nam... sonra filmi çaktık üstüne işte.

düşünün yani, şu an binadaki tek türk öğrenci benim.
iki tane daha olsa nolurdu, düşünmek bile istemiyorum :)

3 yorum:

Adsız dedi ki...

ahahah, iki tane daha olsaydı tek kale maç, ufak bir halay çekme seansı ve sanırım bir de tavla turnuvası olurdu en sonunda da memleket nasıl kurtulur konulu -ama konuyla ilgili çok az ve kulaktan dolma bilgiler oalcak- sonsuza dek giden yüzeysel bir konuşma olurdu :D

Adsız dedi ki...

kutluyorum :) ben de pogaca yapmistim, sonra bi kere yuvarlama, bi manti, tarhana carbasi filan :D
Aslanlar gibi temsil ediyoruz ulkemizi...! yuru be!

deryik dedi ki...

emir bey: ahaha di mi di mi... ah işte tek başıma elden bu kadar geliyo :P

tuğçe: teşekkürler efendim :) ooo sen bayaa üretken bi şekilde temsil ediyosun, teprikler :P

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker