yunan mitolojisiyle azıcık ilgilenen herkesin bildiği iki karakter... sysyphos/ sisyphos/ sisyphus'un türkçesi sisifos imiş.. neyse, şimdi biz burdan yola çıkarak çok derin felsefelerde boy vericez, uzun sürecek. hazırsanız başlıyorum:
Atlas: dünyayı omuzlamış taşır, yorulur eder, altında ezilir.. ama taşır (hemen bi soru: madem dünya bu heykelde "tepsi gibi düz" değil de küre, e o zaman kopernikuscuğum biraz geç mi kalmış?). ve dünyayı taşımak ulvi bi görevdir. zira atlas bu yükten kurtulmak istediği zamanlarda dahi "ben olmasam hohohoohoooo" meali övünür durur, elini bilekten sallayarak "işiniz işti valla" imajı kurar. zira onun istediği bu görevden kurtulmak değil, oh yo asla, birazcık dinlenmek, nefes almaktır. küreyi herkül'e verir, herkül cin gibi tabii, işkillenir atlastan, kandırıp teslim eder küreyi. öykü bu. çok özetle.
bu örnekte taşınan şey yerküredir. taşıyan bi devdir. yük ağırdır ama kıymetlidir de. o yüzden yerküreyi taşımak, bütün zahmetine karşın, prestijlidir. neticesinde "amaan beah" dememenizin sebebi o yüke verdiğiniz kıymetten ileri gelir. dikkat kırılacak eşya.
Sisyphus: bu arkadaş ufak çapta beladır. cin fikirli bi ahlaksızdır. hani bizim mahalleden olsa önce "mahallenin piçi" sonra "haraca bağlayan ağır abi" olurdu. ama biz bu kısımları geçtik, merak eden wikipedia'ya sorsun. neticesinde tanrılara daral gelir, kendisi cehenneme atılır. yeraltı tanrısı Hades'i bile tehdit edebilmiş bu insanoğlu biraz çatlak biraz korkutucudur. sonra Tartarus (Tartaros)'a kapatılır. Tartarus karanlık, belirsiz ve ürkütücüdür, bizim anladığımız manada cehennemdir. ölüler Hadese (hem tanrı hem mekanın adı), beterin beteri ölümlüler ya da ölümsüzler tartarus'a gider. Sisyphus gibi... ve lakin adam uç bi şekilde ordan da çıkmayı başarır ve dünyaya geri döner. sonuçta yakalanıp Hades'e kapatılır. kendisine en aşağılayıcı ceza verilir. ah ah, bu öykü benim favorimdir.
ceza şudur: sonsuz anlamsızlık.
Sisyphus devasa bi kayayı dik bir yokuştan yukarı itmek zorundadır. amaç kayayı tepeye çıkarmaktır, kayayı tepeye oturttuğunda cezası bitecektir. ve lakin, tam tepeye en yaklaştığı anda, o "ah tam da şu kadarcık kalmıştı" anında, kaya elinden kaçar, geri iner. sisyphus yeniden başlar. bu sonsuza kadar böyle sürecektir. anlamsızca.
öyküyü geçip sonuçtaki kareye dönersek: sisyphus basit bi kayayı itmektedir, sırtlayıp taşımaz yani. ve zaten taşısa dahi, o şey yerküre değil, basit bir kayadır. ve sisyphus, o çok zeki sisyphus, ah o hinoğluhin insanoğlu Sisyphus bu anlamsız işi sonsuza kadar yapacaktır. (askerlikte çukur kazdırıp doldurmayı manasız bulanlar bi kez daha düşünsün.). Atlas'ın işinde ekşın yoktur, hatta tercihen olmasın, o sırtında küresi öölece durur. sisyphus tepeye kadar iter, geri koşar, yine iter, yine koşar...
Ve daha da mühimi, Atlas'ınki bi görevdir, Sisyphus'unki ise ceza. Atlas bi devdir (sonra tanrı mı olmuştur bi şidir, ölümsüz yani), Sisyphus senin benim kadar insandır. o Atlas olacak karakter kafayı birazcık dahi kullanamamakla beraber koca dünyanın sorumluluğunu taşımakta ve lakin şu kendinden sivri zekasıyla herkesi alt etmiş Sisyphus basit bi kaya ve anlamsızlığa mahkum edilmektedir. e nedir, yozlaşmış bi insandır falan... geçiniz. hikaye bunlar. neyse.
burdaki yazıdan değil ama resimlerden çıkacak felsefe şudur:
bazen kendinizi atlas sanırsınız, ulvi bi amaç için ulvi bi yük. hatta yük bile değil aslında... ve sonra bi bakarsınız... hayır, siz sisyphus olmuşsunuz. cehennemlik bi manyak olmadığınız halde, sonsuz bi anlamsızlıkta basit bi kayayı itiyosunuz. ne amaç ulvi, ne yük... ya da bi anda yerküreniz kayalaşmış. peki niye hala itiyosunuz sizce?
a) hala boş bir umutla, belki bir gün tepeye ulaşma umudu için, aslında sırf insan olduğunuz için, pandora'nın kutusunda umut kaldığı için... ?
b) "aslında itmek zorunda olma hali"yken, "yok ama, umudu kaybetmediğim için iticiim tabii"leyerek kendinizi kandırdığınız için. her durumda kendinizi ikna edebildiğiniz için. sisyphus'un günahlarını değil cezasını taşıdığınız halde, en "sonsuz anlamsızlık" hallerine bile adapte olup kendi kendinizi ikna edebildiğiniz için... kendinizi ikna ederken hatta, "ama en azından yapıcak bi işim var" diyen sisyphus'a dönüştüğünüz, bi nevi pollyanna olup aynen o derece saçmaladığınız için?
c) ama saçmalarken aslında hiç de saçmalamayıp, acıyı reddetip, onu yenip, amaca (sonuçta bunun bi ceza olması amaçlanmıştı) ters düştüğünüz için. bu ters düşme sizin zaferiniz olduğu için. anlamsızlığı aklınızla, kendinizi ikna edebilen bilincinizle yendiğiniz için. cezayı cazalıktan çıkartıp, ceza verenleri bi kez daha sinir ettiğiniz için. Atlas'ın hödüklüğü ve sizin insanoğluna has zihninizin kıyas kabul etmez farkı için. her ne kadar basit bi kayayı manasızca taşıyor görünseniz de, sizi dünyayı taşıyan bi devden bile üstün kılan bu yegane fark için?
d) gözlemcinin "hatice değil netice, o kaya habire inip çıkıyo mu, çıkmıyo mu, ona bak sen!" basitçiliği için?
Atlas: dünyayı omuzlamış taşır, yorulur eder, altında ezilir.. ama taşır (hemen bi soru: madem dünya bu heykelde "tepsi gibi düz" değil de küre, e o zaman kopernikuscuğum biraz geç mi kalmış?). ve dünyayı taşımak ulvi bi görevdir. zira atlas bu yükten kurtulmak istediği zamanlarda dahi "ben olmasam hohohoohoooo" meali övünür durur, elini bilekten sallayarak "işiniz işti valla" imajı kurar. zira onun istediği bu görevden kurtulmak değil, oh yo asla, birazcık dinlenmek, nefes almaktır. küreyi herkül'e verir, herkül cin gibi tabii, işkillenir atlastan, kandırıp teslim eder küreyi. öykü bu. çok özetle.
bu örnekte taşınan şey yerküredir. taşıyan bi devdir. yük ağırdır ama kıymetlidir de. o yüzden yerküreyi taşımak, bütün zahmetine karşın, prestijlidir. neticesinde "amaan beah" dememenizin sebebi o yüke verdiğiniz kıymetten ileri gelir. dikkat kırılacak eşya.
Sisyphus: bu arkadaş ufak çapta beladır. cin fikirli bi ahlaksızdır. hani bizim mahalleden olsa önce "mahallenin piçi" sonra "haraca bağlayan ağır abi" olurdu. ama biz bu kısımları geçtik, merak eden wikipedia'ya sorsun. neticesinde tanrılara daral gelir, kendisi cehenneme atılır. yeraltı tanrısı Hades'i bile tehdit edebilmiş bu insanoğlu biraz çatlak biraz korkutucudur. sonra Tartarus (Tartaros)'a kapatılır. Tartarus karanlık, belirsiz ve ürkütücüdür, bizim anladığımız manada cehennemdir. ölüler Hadese (hem tanrı hem mekanın adı), beterin beteri ölümlüler ya da ölümsüzler tartarus'a gider. Sisyphus gibi... ve lakin adam uç bi şekilde ordan da çıkmayı başarır ve dünyaya geri döner. sonuçta yakalanıp Hades'e kapatılır. kendisine en aşağılayıcı ceza verilir. ah ah, bu öykü benim favorimdir.
ceza şudur: sonsuz anlamsızlık.
Sisyphus devasa bi kayayı dik bir yokuştan yukarı itmek zorundadır. amaç kayayı tepeye çıkarmaktır, kayayı tepeye oturttuğunda cezası bitecektir. ve lakin, tam tepeye en yaklaştığı anda, o "ah tam da şu kadarcık kalmıştı" anında, kaya elinden kaçar, geri iner. sisyphus yeniden başlar. bu sonsuza kadar böyle sürecektir. anlamsızca.
öyküyü geçip sonuçtaki kareye dönersek: sisyphus basit bi kayayı itmektedir, sırtlayıp taşımaz yani. ve zaten taşısa dahi, o şey yerküre değil, basit bir kayadır. ve sisyphus, o çok zeki sisyphus, ah o hinoğluhin insanoğlu Sisyphus bu anlamsız işi sonsuza kadar yapacaktır. (askerlikte çukur kazdırıp doldurmayı manasız bulanlar bi kez daha düşünsün.). Atlas'ın işinde ekşın yoktur, hatta tercihen olmasın, o sırtında küresi öölece durur. sisyphus tepeye kadar iter, geri koşar, yine iter, yine koşar...
Ve daha da mühimi, Atlas'ınki bi görevdir, Sisyphus'unki ise ceza. Atlas bi devdir (sonra tanrı mı olmuştur bi şidir, ölümsüz yani), Sisyphus senin benim kadar insandır. o Atlas olacak karakter kafayı birazcık dahi kullanamamakla beraber koca dünyanın sorumluluğunu taşımakta ve lakin şu kendinden sivri zekasıyla herkesi alt etmiş Sisyphus basit bi kaya ve anlamsızlığa mahkum edilmektedir. e nedir, yozlaşmış bi insandır falan... geçiniz. hikaye bunlar. neyse.
burdaki yazıdan değil ama resimlerden çıkacak felsefe şudur:
bazen kendinizi atlas sanırsınız, ulvi bi amaç için ulvi bi yük. hatta yük bile değil aslında... ve sonra bi bakarsınız... hayır, siz sisyphus olmuşsunuz. cehennemlik bi manyak olmadığınız halde, sonsuz bi anlamsızlıkta basit bi kayayı itiyosunuz. ne amaç ulvi, ne yük... ya da bi anda yerküreniz kayalaşmış. peki niye hala itiyosunuz sizce?
a) hala boş bir umutla, belki bir gün tepeye ulaşma umudu için, aslında sırf insan olduğunuz için, pandora'nın kutusunda umut kaldığı için... ?
b) "aslında itmek zorunda olma hali"yken, "yok ama, umudu kaybetmediğim için iticiim tabii"leyerek kendinizi kandırdığınız için. her durumda kendinizi ikna edebildiğiniz için. sisyphus'un günahlarını değil cezasını taşıdığınız halde, en "sonsuz anlamsızlık" hallerine bile adapte olup kendi kendinizi ikna edebildiğiniz için... kendinizi ikna ederken hatta, "ama en azından yapıcak bi işim var" diyen sisyphus'a dönüştüğünüz, bi nevi pollyanna olup aynen o derece saçmaladığınız için?
c) ama saçmalarken aslında hiç de saçmalamayıp, acıyı reddetip, onu yenip, amaca (sonuçta bunun bi ceza olması amaçlanmıştı) ters düştüğünüz için. bu ters düşme sizin zaferiniz olduğu için. anlamsızlığı aklınızla, kendinizi ikna edebilen bilincinizle yendiğiniz için. cezayı cazalıktan çıkartıp, ceza verenleri bi kez daha sinir ettiğiniz için. Atlas'ın hödüklüğü ve sizin insanoğluna has zihninizin kıyas kabul etmez farkı için. her ne kadar basit bi kayayı manasızca taşıyor görünseniz de, sizi dünyayı taşıyan bi devden bile üstün kılan bu yegane fark için?
d) gözlemcinin "hatice değil netice, o kaya habire inip çıkıyo mu, çıkmıyo mu, ona bak sen!" basitçiliği için?
cevap bende değil
ama
it babam it.
ama
it babam it.
11 yorum:
sonsuz anlamsızlıııııkk çok korkunç!
c sikki, c sikkinin sonundaki ben yendim, ben zekiyim mantigina katilmasam da. C sikkina biraz mistisizm kat batinin kazanma felsefesine karsin tam olucak.
hazıııır 1,2,3 dedim okudum!
e ama bu sorunun cevabını albert camus vermişti...
e madem bilgi kümülatif bişey, o zaman niye hep aynı sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz.
emir bey: diil işteee....
mert ulaş: albert camus'den gelen cevap bu.. mistisizmle rocky balboa arası bi yerde bence.
lavender: e ama sonra noldu? :)
alx: o c şıkkı dedi, yani kendisinin cevabı bu. sorunun mutlak cevabı diil ki. yunanlılarsa tamamen müstehak bi ceza olarak gördüler, b dediler en fazla. bilgi kümülatif olduğu kadar da tacit bi şidir efendim, yani en son söyleyenin cevabı doğrudur diye bi şi yok. 312 almamışsınız siz, 412de mi ne tekrar yapıcak fikret hoca :)
deryik, ama ben retorik bi soru sormuştum.
cevap vermen gerekmiyordu...
verdim ama ben, olsun :)
Cevap e) Hepsi hergece, yarın için bir a)umut yaratıyorum,
"Ölümü yendim çünkü artık ölmek istiyorum"
Hergün "neden hala yaşıyorum" die soruyorum ve "yaşamıyorum ki" dierek b)kendimi kandırıyorum.
Hergün ölümümü bekleyenlere c)"Bugün de inadına yaşıyorum" diorum.
d) sonuçta yaşıyorum...
Soru: Bu yazıda ki amacının nedeni ne??
Biraz asabi bi komet yazmışım tekrar düşününce.
Sisyphus un gözünden sisyphus un işini anlamak zor. Belki de anlamsızlığa, anlam katabilme(pozitif yorumlama)potansiyeline sahipti. Nitekim biz insanlar da bu yeteneğe sahibiz ve buna polyanacılık dioruz. Neyse Hoş bi Post.
guno: cevabı verirken aklına ölümün gelmesi ilginç, ben onu düşünerek yazmamıştım. sanırım ölümü düşünmeyen bi insanım. amacımın nedeni (ki bu kalıbı da düşündüm) bu blogun başlığında gizli: ben kendi kendime konuşuyorum, yani o an hissettiklerimle yazılmış bi şi, aklıma gelmiş. hatta yazarken farklı başlayıp alakasız biten bi yazı. yine başlıktan naşi ben açıklama yapmıyorum, sevmiyorum yani. bozuyo bence.
sert bi yorum değil, olsa da n'olucak. sisifos da insandı ve bence pollyanna'dan daha ulvi bi amacı vardı: körü körüne, angaryayı katlanabilir kılan bir iyimserlik değil, anlam katmak. ben pollyannayı sevmem de :)
teşekkürler yorumların için.
ya tüm yazı b*k olucak ya da ben yanlış biliyorum ama Atlas Zeus tarafından cezalandırılmamış mıydı?
Yorum Gönder