9 Ağustos 2011 Salı

parmak arasında doz aşımı - bir pazar günü yazısı

sabahın 7'sinde ofise geldiğim için, bence dünyanın eeeeen hafif konusunda yazabilirim. bugün pazarmış gibi.
konumuz: parmak arası terlik. sahilde. şıpıdık.

ben galiba bunlardan çok yoruldum. ingilizcesi flip-flop ne doğru bir isim. sahiden de her adımda şlap şlup ses çıkarıyor. bir sahil, bir iskele, tüm bir ege/ akdeniz bölgesi şıpıdık şıpıdık geziyor. topuk yankıları. bi de ne menem bir şeyse, kadınlar ayağına uygun numarayı da mı bulamıyor nedir, ayak bir yana, taban bir yana, yuvarlanıp gidiyolar. sahiden yani, bir sürü kadın düşüyor.

(erkekler de giyiyor, evet; ama lafım onlara değil; çünkü zaten konu sandalet-terlik vs olunca kaç seçenekleri var allah aşkına yani? hatta tercihen sahile deri/ süet (evet, süet!)/ spor ayakkabı giymesinler. sandalet giysinler, mantar/koku yapmasın, falan filan. onlarda teşvik bile edilebilir bir durum yani. "ıyy erkek ayağı çirkin bi şiii! görmeyelim!"ci değilim. ayaklarına baksınlar, sandaletlerini giysinler, mevsime uysunlar efendim. şehirde olmamak kaydıyla parmak arası da olur, caizdir. zaten şıpıdık yürüyen erkek de pek görmedim. benim derdim kadınlarınki. çünkü bence kadın ayakları bu sese doydu ve bir üst aşamaya geçebilirler.)

havaianas, ipanama ne olursa olsun, isterse feriştahı gelsin, sonuçta plastik bir taban ve Y şeklindeki bantlardan bahsediyoruz. tamam yani, bi yere kadar, malzeme belli. bunun yerine bebeklerin ve anneannemin zevkle kullandığı "deniz ayakkabısı" formuna dönüş öneriyorum. 7'miz ve 77'miz arasında şıpırdamamız gerekmiyor.

plastik bir babet gibi düşünün. yani tabii ki şunlardan bahsetmiyorum. örnek olsun diye aşağıya polaris, moschino ve melissa'dan bikaç seçenek koydum. elbet şunca yılın deryik'i olarak size "melissa alııın kalpleri bile vaaar! moschino fiyonklarına kurbaaan!" çekecek değilim, niyetimi anladınız:


 hah işte bu şeyler, bi yerden sahile yürürken şıpırdamamayı sağlıyor. ayrıca biraz daha ayakkabı gibi işte, sahilden eve/ otele/ pansiyona uzun yürümek için de rahat. ayrıca taşlık yerde yürüyebilmek de kolaylaşıyor. hatta "ben güvercin topukluyum, iki çakıla bassam incilerim dökülüyor" kadınlarındansanız, denizin içinde de giyebilir ve en zarif duyguların insanı olarak, öyle yüzebilirsiniz. çünkü suda ayağınızdan çıkan ve  illa ki sahile fırlatmanız gereken şıpıdıkların aksine bunlar ayakta kalıyor.

ayrıca denizden terlik fırlatmak, ne itici bir görüntü, di mi? egede yüzen biri olarak söylüyorum, ne kokoşlar gördük de gerile gerile o terliği sahile attığı ve "aaayy saliihhh! dalga benim terliği kaptı saliih kooşş!" diye haykırdığı an bir yıldız gibi kaydı gitti. gerçi tercih edilen, o çakıllara basa basa yürüyebilmeniz. ayak masajı olur hem. yine de gönül hepimizin tekne güvertesinden atlamasından yana, o başka.

uzun süre şıpırdamış biri olarak, son 2-3 yıldır siyah bir babetimsiyle mutlu mesut yaşıyorum. biraz bileğimi acıtıyor ama onu zaten her ayakkabı yapıyor. bence çok daha derli toplu duruyor. tabii bi yerleri açık olmalı ki hava alsın, plastik zaten iğrenç bir malzeme, yapışıp kalmasın ayağınıza. uzun süreli kullanım için, efendim gündüz yürüyüşleri için vs demiyorum bunları. gidip adam gibi sandalet giyin o zaman. suyla temas için söylüyorum ben. malzeme olarak plastik de illa tü kaka değil, geri dönüştürülmüş plastik de mümkün. yani kötünün iyisi bulunabilir.

dolgu topuklu parmak arası terlikler şıpırdamıyor, farkındayım; ama o konuya girmiym. plaj dolgu topuklusu, her seferinde beni düşüncelere sürüklüyor. böyle dev bir "NEDEN?" sorusu aramıza çöküyor.  illa ki "ben gönül verdim o Y bantlara, ayrılamam asla" diyorsanız, yine uzlaşabiliriz. gap ve twigy'den geliyor, "arka bant":


şapırdamayalım. artık ses çıkarmayalım. ana fikir budur. modeli, rengi, fiyatı filan size kalmış.
sonuçta estetik mühimdir ve  para değil, göz meselesidir.

6 yorum:

mz dedi ki...

Yilin en az 10 ayini flip flop'la geciren insanlarla yasiyorum, ben de 8 ay giyiyorumdur kesin. Sipirdamadan yurumek gayet mumkun.

deryik dedi ki...

kuzey amerikanın yeni folklorik kıyafeti o, şıpırdatmamaya alışmış olabilirler :) sezonluk kullanımda o ses bitmiyor, gitmiyor.

mz dedi ki...

Olsun ya, herkes neyle rahat ediyorsa onu giysin. Topuklu ayakkabilar da bana urkutucu ve sagliksiz geliyor. Hem onlarin da sesi cekilmez. Bunun sonu yok. :)

mermaid dedi ki...

bebeklerin ve anneannemin giydiği :))))))))))))))))

narsis dedi ki...

Hey adamım, o NEDEN sorusuna haklı cevapları olanlar var. 1. Deniz babeti (ahaha dedim oldu) denen şey için babet giymeye alışık olmak, başparmağını (ve diğerlerini de) kapamaya razı olmak (Benim durumumda kış boyunca yapıyoruz, canımız acıyo, sandalet/terlik/burnu açık ayakkabı giyebileceğimiz an bunu yapmak gerek.), içine dolan kumlarla barışık olmak (Cidden sinirleniyorum, zor temizleniyorlar) filan gerek. 2. resim o yüzden plajda daha mantıklı (Keşke bi de güzel olaydı). Gerçi hem plastik olmayan, hem pek şlapşluplamayan parmak arası da mevcut.

Yazasım varmış.

deryik dedi ki...

ya galiba benim için deniz çakıl taşlı bi yer. "aa doğru kum diye bi şi var" dedim resmen okurken :)
benim bu tatilde iyice sinirime dokundu galiba, ondan. yoksa ben de giydim bi ömür işte; ama böyle uzanmışken yanından takunyavari seslerin geçmesi, bi garip, bi tuhaf.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker