hasan celal güzel polis üzerine yazmış. her yazısına yazılarlarlarla cevap vermek istediğim adam. bu yazıda bir türlü anlamadığım şey kullandığı "biz" dili. yani "doğru bulmuyoruz" hali. "çözüm önerilerimiz" demesi mesela... siz hasan ve celal olmak üzere iki kişi misiniz kuzum? ben demek bu kadar mı zor, yoksa bu bir polis teşkilatı el kitabından kopi-peyst midir? yoksa hafif şizofrenik bir otorite kurma diskuru mudur, hani "bunları bir ben söylemiyorum, biz söylüyoruz" hali? yapmalıyız etmeliyiz dili.
ha bi de bahsettiği polisler hakkında gerekli işlem adli mercilerce yıllardır yapılmadığından... hani belki ondandır eleştiri kısmı. didaktik yazılarla basite indirgemecilik sanatı üstadı: hasan celal güzel. evet polis insan hakları ve hukuk devletinin teminatıdır, şahsen beni de korkutan bu zaten. yüksek okul mezunu oldu da psikolojik testten geçti mi, düzenli psikolojik destek aldı mı? kendi dediğiyle çelişen adamlar: hasan ve celal.
ama en güzel cümle: "son günlerde polis halk bütünleşmesi sağlanmış" kısmı. hmmm hatırladım, tarihlerden 1 mayıstı değil mi? büsbütünleşmişti halk ve polis. yoksa nijeryalı göçmenin ölümünden mi bahsediyor?
hizaya gel cümlesi: polisin morale ihtiyacı olduğunu unutmayalım, evlatlarımız onlar.
yani tamam, saydığı 6 maddeyi anlamamak için gerzek olmak lazım... tabii ki çalışma şartları, maaş vs mühim. ama işkence için, sınırsız güç kullanımı için bahane/ açıklama olabilir mi? maden ocağındaki işçi napsın o zaman? evlatlarımız onlar ama arkalarında koskoca bir kurum ve gerekli yasal düzenlemeler olan evlatlar. yolda cop salladığı öğrenci/memur/işçinin aksine, belinde cop olan evlatlar.
evlatlarımız onlar demişken, kayıp annelerinin gözünün içine bakarak da yukardaki cümleyi söyleyebilirler mi acaba hasan ve celal beyler, beraber?
kendilerinin en sevdiği kelimeyi tahmin edelim mi? benim içgüdüsel cevabım: münferit. hasan ve celal beylerin her ikisi de sanırım sorunları münferit görmekte, ayrıca zaman zaman kulaklarını tıkayıp laaallaaallalalalalala diyor da olabilirler. sorun yok acı yok canım türkiyem. aa bakınız kendilerinden alıntı, tesadüfün böylesi:
Ancak, münferit olayları örnek göstererek polisin yıpratıcı şekilde eleştirilmesini de doğru bulmuyoruz.
münferit adamlar kalemi. her şey, her sorun münferit. yazının sonuna kocaman bir "yani, eee?" deme isteği duyuyorum: hasan ve celal bize ne söylemeye çalıştı, neyin izahını verdi, belli değil. "ay ama öyle demeyiiin polisinki de caaan" mı demiş oldu yani? aksini söyleyen mi var? analizini yapmak istediğim metinlerin yaratıcısı bu iki adamdan alıntı: "gençliğinde polisle karşı karşıya gelmiş bazı medya mensupları". aah ah, o çok sevgili bir kısım medyağ. münferitlemeler.
allahtan kendisinin yazıları da pek bir münferit, insanın sinirini bozamadan bitiveriyor, rahatlıyoruz. ben ve ben, ikimiz birden.
3 yorum:
onlar (yani bay herşeyi bilenler) bizim yediklerimizi yemez, bizim okuduklarımız okumaz dolayısıyla bizim kelimelerimizi de kullanmaz.
Daha da acı olan, onlar bizim yaşadığımız ülkede yaşamaz.
onlar işte, bay herşeyi bilenler, hasan ve cemal yahu anlasana.:)
ondan bu yanlış anlaşılma, yoksa iyi çocuklardır, severler düzeni, düzen işte yahu anlasana, takım elbiseli göbekli zengin adamlar, çaktın...
"Eğer, zaman zaman görülen polis hatâları örtbas edilip hatâlı polisler korunuyorsa, buna hep beraber karşı çıkalım. Ancak, bilâkis yöneticilerin bu olaylara karşı duyarlı olduğunu görüyoruz."
Bilakis ben kör oldum zannederim.
yazısında beni en çok vuran kısımlardan biri de;... Askerî Şûra Toplantısı'nda, TSK gibi, bu konularda çok hassas olan bir kurumda bile -7 irtica suçlusuna itirazımız mahfuz kalmak şartıyla- 38 personelin..." kısmıdır.
neden o 7 irtica suçlusuna itirazın mahfuz kalıyor diye sormak istiyorum mesela. sonuçta fikirdir, düşüncedir saygı duyuyoruz vs ama hani göz göre göre de yapılmaz ki böyle. bi gökhan özgün'le yıldırım türker'le aynı gazetede yazması güzel tabi ama dedim ya, karşısındakini "malak" yerine koyması çıldırtıyor, saç baş yolduruyor.
evet, ben de soruyorum; hakketten, siz kimsiniz?
Yorum Gönder