5 Ağustos 2007 Pazar

evcim

evdeyim efendim.

melih gökçeğin (özel bi isim değil o) vandal ruhu tarafından ırzına geçilmiş başkentimiz ankaradayım. bulvarlara otoyol muamelesi yapıp devasa ışıklar koyan ve yaya geçidini kaldıran, hizmetten "geçit" anlayan, bütün şehrin her yaz, sıcaklık 30u bulduğu anda mamak mamak çöp kokmasına göz yuman melih gökçeğin ankarası. su kesintisi fasa fiso. elindeki su için ayrılan bütçenin %1'ini bile harcamamış adam. sinirimden kudurmuş vaziyetteyim.

zaten kilit olan minik tunalı hilmiye en yoğun otobüs hatlarından brini yönlendirmek için insanın sadist olması lazım. dibinizde gördüğünüz binaya ulaşmak için S,Z,G falan çizmek gerekiyo, yolların bütün akışını değiştirmiş hasta... hani ödül olarak peynir koysa, bulduğumuzda sevinsek falan bi anlamı olurdu, o da yok. maksat benzin harcamak heralde.. yoksa I şeklinde gidilen yere önce bi S sonra bi F çizerek gidilmezdi.

milliyet manşet: "tepkileri anlamıyorum"-melih gökçek.
biri bize kıçıyla gülüyor.

bu başkent türk tarihinde bi utançtır. yerleşik hayata geçtiğimizden beri böyle hilkat garibesi bi başkentimiz olmamıştı, aksine sanat eserleri yaratmış milletiz. milliyetçilikse efendim, buyrun bu taraftan alalım sizi: estetik duygulardan, şehirleşmeden ve halka yönelik olmaktan uzak bu şehri başkent haline getirecek adam aranıyor!!! Harikalar Diyarı yaptırdı adam, pambuh pirenzas ve 7 bücürler. pinok-oh-yoo. Ne sanat ne sanatçı saygı gördü, yıllarca estetik bizim için bi ameliyat çeşidi oldu... buyrun işte. atatürk bulvarı E5'e benziyo resmen. yazık.. utanç tablosu. kale'nin etrafındaki evleri parsel parsel aldı, şimdi oraya el atıp "ihya" eder. hani kendi krallığını ilan etti melih paşa (ki oğlunun tahtı devralması halinde felaketler katlanacak), bari bikaç saray ressamı falan tutsa da bi şeye benzese şehir.

bu duygularla gelmiş gibi duruyorum; ama 8 ay sonra şok oldum, ondan. hani "vatan toprağına ayak bastık ya bismillah bok attık" değil yani... üzüntü. özellikle paris'i gördükten sonra (ki sonra yazılacak).

çok güzel bi tatil geçirdim efendim üzerinize afiyet. detayları sonra veririm. sağ yüzük parmağımı havaalanında valiz taşınan o el arabası kılıklı şeyin frenine sıkıştırdım (nasıl olduğunu anlatmak çok zor; ama inanın acıyo), morardı, atelde. tahta. geeeçmiişş olssuunn deeryyiik. bi şeyim yok ve lakin klavye becerim azaldı. yaşasın solaklık. 2 güne dipçik gibiym heeheyyt.

şehir közlenmiş galiba, yanık kokuyo.
hava sıcak, su yok falan feşmekan. bana ne.
karpuz var, beyaz peynir var, adam gibi çay var.
anne kardeş teyze, herkes var.
deryik evinde yani.
selam ola!

26 yorum:

Nakhar dedi ki...

ne diyor gökçek bey gazete manşetlerine yansıyan demecinde... Yüce Rabbimizin bu kadar afet vereceğini hesab etmedik...

şeytan diyor bi .tir gitsene sen şu belediye başkanlığından... bu akp zihniyeti hep mi aynıdır..

sen eşeğini sağlam kazığa bağlayıp önlemini alacaksın ki ondan sonra eşek kaçıyorsa tanrı verdi diyebilesin... ne kendini bilmez insanları başa getiriyorlar anlamıyorum... :(

jelatin dedi ki...

Ablacım burası Türkiye! Gurtlar sofrası. Burada azmedeceksin, gerekirse S, gerekirse K çizip hedeflediğin yere ulaşacaksın. Zor olsun ki kıymeti çıksın. Yoksa hayat çok sıkıcı olur, tıpkı Hollanda'nın kanallarındaki gibi!!!

Şaka şaka! Ama Melih Gökçek rüyamda benden çay istediğinden beri, ona karşı bir sempati duymuyorum değil!

Yine de güzel be Ankara.

daphnevega dedi ki...

Yeni şahane öneriyi duymadınız mı yoksa? Kurtarsa kurtarsa bu kurtarır bizi: Ankara'daki suyu idareli kullanmak adına şehir dışındaki akrabalarımızı ziyarete gitmeliymişiz melih amcaya göre! Onların suyunu bitirmeliymişiz yani. Ne güzel yönetiyor işte, oğlunu (ıyy!) da seçeriz, saltanata döneriz.

Parizyen Ay Lambasi dedi ki...

ne zamana kadar ordasin?

opucuk
Ezop

Adsız dedi ki...

ben bu solcuları anlamıyorum. Sevdiğimden değil savunmam ama biri söylesin... Melih gökçek neresiyle su getirecek size. Bu yağmurları yağdırmayan Melih gökçek mi?
Bu nehirleri kurutan Melih Gökçek'mi?
Neden bu solcular sadece saldırıyorlar. Neden bu solcular zamanında renkli televizyona da karşıydı. Neden ayrı yazılan "de" ye "ki" ye önem verirlerde daha önemli meselelerde susup kalırlar. Acele Cevap

deryik dedi ki...

mert: acele cevap denmiş açıklayayım istedim. yağmur yağmayan tek yer ankara değil. "solcular" da değil tek şikayet eden. eskişehir önlemini alıp gölet yaptı, demek ki mümkün. baraj göleti. boru değil, icraat. mesele niyet... melih gökçek'ten çekmeyen bilmez. ayrıca yarın öbür gün CHP'nin seçileceğini bilse CHPli de olur kendisi, rüzgar nerden eserse ordan yelkenini şişirir.

meteorolojiyi takip eden, uyarıları dinleyen, planlama nedir bilen her insan önlem alabilirdi. bu sorun yeni değil. şehircilik eğitimi, birikimi gerek, müteahhit zihniyetiyle başkent yönetilmez. bu "solcu olan iyi iş yapacak" demek de değil, zira çankaya belediyesini de görüyoruz (ki CHP'yi sol saymıyorum; ama elimizdeki budur yani), sıfır icraat; çünkü onlarda da yok o birikim.

"eylül ayında okulları geç açıcaz çünkü depo olarak kullanmam lazım" demek çözüm değil. elinin altında bu iş için ayrılmış para varken, örneğin kuyuları aylar önce açabilirdi. dün mesela, şehrin ana su borusu bakımı yapılmış olsaydı, patlamayabilirdi. allah patlatmadı ya. "yağdır mevlam su" diyerek belediye başkanlığı yapılmıyo. sorumluluk almak lazım arada. kimse "menekşeme su yetmiyo" ya da "arabamı yıkayamadım" demiyo, bu sıcakta salgın hastalık başlayacak susuzluktan. lüks değil, ihtiyaç duyulan kısım yok.

ha nehirleri kurutma işine gelince... mogan gölünün sorumlusu gelmiş geçmiş bütün ankara belediye başkanlarıdır. 3 dönemdir seçildiğine göre kendisi de azıcık (!) sorumlu. sazlıklarla kaplı, pisliğe teslim bi göl.

"sadece saldırıyorlar" dediklerinizin ne dediğine bi kulak verin isterseniz... "susuzuz" demek saldırı mı? parası olan yine damacana su alıyo, ya olmayan? "sülfat karışsın tadı bozulacak, nolur ki tadından bize ne" dediş gökçek. bu şehirde kaç kişinin musluk suyu içmek zorunda olduğunu bilmiyo sanırım. ha tabii "su bulduğuna şükretsin, içsin" denebilir; ama işin etik boyutu gökçek'i de o suyu içmeye çağırır. ayrıca sülfat vücutta biriken bir madde. bir sürü önlem teklifi yapıldı fakültelerden, şehir planlamacılardan. yeni de değil... kendisi yağmur duası sistemiyle son 2 yazı kurtardı ve lakin bu sefer çöktü. dünyada susuz kalan bi biz değiliz, uzmanlarını yurtdışına gönderip çözüm bulabilirdi. dedim ya, mesele niyet. "ben bilirim" inadının ceremesini bi başkente çektiriyo.

"melih gökçek n'apsın ki" demişsiniz... n'apıcağını bilmiyosa istifa edebilir mesela. o da bi iş yapmaktır. havai fişek atıp sürekli kaldırım yenilemektense mamak çöplüğü'ne arıtma tesisi kurabilir. dedim ya, niyet meselesi. hatta bence alt geçit ışıklarını florasandan sarı ışığa çevirse o da olur, zira 3 kaza oldu o ışıklar yüzünden.

kendisi ankarada doğalgaza zam yapıp, enerji bakanlığıyla davalık olmuştu, Türkiye genelinde tek fiyat politikası vardı zira. hem doğalgazdan kazıkladı hem de gaz alamayana el altından kaçak kömür sattı, bu şehir kahverengi dumana boğuldu, yıl 1998. yaşayan bilir.

ha "de" ve "ki" ekine gelince.. türkçe diline sahip çıkmak türkçülerden çok solculara kalmışsa, bu da bi ironidir. ben anadilini düzgün konuşamayan ve yazamayanın başka dil öğrenmesini abes buluyorum. ilkokul öğretmenlerinin emeğine yazık.

renkli tv işi için de şarkımız red hot chili peppers'tan gelsin: throw away your television.

saygılar.

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

ben yokum??
guceniyorum ama :P
melih gokcek'in yaptiklarini (ya da yapmadiklarini) takip ediyorum buradan. kendisi bence cumhurbaskani da olmali. bence kendini ona da layik goruodur.
ataturk bulvari'ni ilk gordugumde benim de kafamin icinde bir anda star wars jenerigi calmaya baslamisti. ne guzel butun anilarimizdan ve sicakligindan siyirdi ataturk bulvarini (ve ankara'nin geri kalanini). sehir planlama fasisti, adam surekli planliyor ama digerlerinin varligini uzerinden silmek uzerine butun planlari.
bozmicam azimi.

gülş dedi ki...

üç hafta kadar önce gittim ankara'ya ve melih gökçekin kişisel bi takıntısı olduğunu zannettiğim top şeklinde akan fıskiyeleri hala şırıl şırıl sular saçmaktaydı etrafa. hani mert bey demiş ya gökçek n'aapsın diye, bunları durdurmak şehrin "estetiğini" bozmak pahasına bi önlem olur muydu acaba diye insanın aklına gelmiyor değil. yok üç hafta önce kimsecikler de su sıkıntısı var demediyse hazretlerine e tabi o zaman da o naapsın (!)

saygılar ve geçmiş olsun deryik.

Nakhar dedi ki...

olaylar birbiri ardına çok iyi ve net çözümlerle açıklanmış deryik, yani ankara da yaşamadığım, hiç bulunmadığım halde ben bile anlayabildim... zaten bir sağcı bir şeyi yapamıyorsa b.ku hemen solcuların üzerine atıveriyor en kısa yoldan...

merhababenszn dedi ki...

şehrimizi ve belediye başkanımızı tanıyalım adlı eğitiminize kocman saygılarımı sunuyorum. herkese en azından ufacık bir pencereden farkındalık kazandırmak aktif bir çabadır. arkası, daha çoğu, daha etkilisi de gelir umuyorum. yakışır vesselam :)
aynı şehir sınırlarında çok göresim geliyor efem sizi, dürüstçe ifade etmiş olayım. cuma günü finaller ardından şehirden ayrılıyor olmasaydım tabii. görmüş kadar oldum ama :) mutlu karpuz-peynirler ve evet kocaman geçmiş olsun. yüzük parmağı da birleşmeleri ve kederi temsil edermiş efem (hastalıkların zihinsel nedenleri, louis hay) (sanırım bu beden bana bir şeyler anlatmak istiyooo, diyenler için)

Adsız dedi ki...

Halbuki sifon çekme alışkanlığı olmayan bir milletiz :) Geçenlerde haberlerde ablanın teki suları depolamış döküyordu sordular neden döküyorsunuz diye bayatladı dedi yaa varmı böylesi var ana haber bülteninde hem de

Adsız dedi ki...

demokrasi boyle bir sey iste hayatinda tunaliyi hic gormeyenlerin iradesi tunaliyi da yonetmeye yetiyor, bir dahaki secimde hidroforlu apartmanlarinda ya da bodrum'daki yazliklarinda yasayan tunali sakinlerinin oylari "iki" pazardan bidon tasiyan ankara kırsallarinin oylari "ceyrek" sayilsin ankaramiz paris olsun!!!

deryik dedi ki...

jelatin: kaleye gidelim yavrus. ama hava sıcak. sulu hana gitsek keşke.

ayşe:cin ali belediyede serisi gibi adam :P

ezop: ankara mı? çok değil heralde üç beş gün...

PBBC: "benden öncesi de sonrası da tufan" zihniyetinde adam, şehirden şehri alıyor.

gülş: "türkiyenin en büyük yapay şelalesi" de sınırlarımız içinde, hala gürül gürül.

nakhar: solcu da sağa atıyor, amaan herkes tenis maçı halinde... annem "herkes ağız ishali" dedi, öyle valla.

szn: mail bekleriz, hani boş vakit olursa... ben buralardayım :)

eda: biz de burda yüzümüzü yıkadığımız suyu biriktirip sifona dökelim hesabındayız... hale bak.

isimsiz: ben "demokrasi"ye laf etmiş değilim. yazıda oylara dair hiçbir şey yok. "hala niye oy veriyolar" bir gün bile etmediğim bi laf. ankara paris olsun demiyorum, ha keşke olabilseydi o ayrı; planlı ve tarihine saygılı 3-5 şehirden biri dünyada... okuduğumuzu iyi anlayalım önce, gelen oylara değil o oylarla ne yapılmadığına lafım. yetki verilmişse görevini bilmek gerek. merakınızı da gidereyim, tunalı sakini değilim. o trafiğe de en çok küfrü orda yaşamayan otobüs ve taksi şoförleri ediyor. ayrıca sadece tunalı değil, bütün atatürk bulvarı felç, ulusa kadar bir alan.
bi başkentin ve orda yaşayanların böylesine vandal ve çıkarcı bir adamdan daha fazlasını hak ettiğini düşünmek beni elitist yapacaksa, bu yorumunuz da fazlasıyla popülisttir, söylemediğim lafları ağzıma sokmaktır. gökçek ankara kırsalı değil, ankara'nın sonradan büyümüş kent dışı bölgelerinden oy almaktadır, ankara'da pek "kırsal" yok takdir edersiniz ki. Kaldı ki ankara kalesi tarihi bölgedir, mamak şehir çöplüğüdür, herkesi ilgilendirir.
"ben mamak çöplüğü yanında yaşayanın hakkını savunuyosam bu şehrin estetiğini dert etmemeliyim" diye bi şi yok; çünkü ben güzel/ çirkin olmayan bi şehri lüks olarak görmüyorum, "parası olmayan boktan bi şehirde yaşasın, bulduğuyla yetinsin" demiyorum. kaledeki tarihi ahşap evlere buldozerle saldırmak izah edilecek bir şey değil. gecekonduları yerlebir etmek de... oy bölgesi olan etlik'teki binalar da beni üzüyo; insanlara "bulduğunuz bulacağınız budur, şükredin" demek ayıptır. Şehircilik hepsini kapsar, en temelinden mimarlar odası'na bi kulak vermek yeterli olacaktır. ha ben şehirci değilim; ama ailemde bolca insan var konuyla ilgili.

bi de dan dun yorum yapmadan önce bi arşiv okuyun derim, fikir verebilir. Zira ilk intibanın ötesi de var, sandığınız kadar "ülke gerçeklerinden kopuk, avrupa hayranı zengin sürtük" olmayabilirim, kimseye "pasta yesinler" de demiyorum. bir şey yazarken isim belirtmek de adettendir, insanda duvara konuşuyomuş hissi yaratmasın diye...

Adsız dedi ki...

deryik hanım arsivinize hakimim

yorumum sizin yaziniza bir cevap
degildi, demokrasi anlayisiniza da laf edecek kadar saf degilim, sadece benim gibi dusunmuyosa siktirsin gitsin diyen okuyuculariniz hatta yorumculariniz var onlaraydi mesajim

hem trafikten sıkıntı duymanizi hem de melihin gecitlerine laf etmenizi de anlamis degilim dogrusu

tunalida oturdum, etilerde oturdum, bodruma cesmeye yazliga gittim, ama her bindigim taksiciyle her alisveris yaptigim esnafla konusur, ara sira kugulupark ya da ulus parki yerine altinpark gibi mavipark gibi bir dolu "oteki" bolgesini de gezerim, kolombiyaya gitmedim ama van'in hakkari'nin koylerini bilirim, yani populizm yapacak olsam malzemem de cok ama umrumda degil, bu sistemin ciktisi olan melihi elestirerek sadece melihe fayda saglarsiniz, evinize temizlige gelen hayriye teyze ve 6 cocugu yine gider verir oyunu melihe, gelin sistemin aksayan yonlerini elestiren iyi niyetli yorumlar yapalim, hangi sag hangi sol kalmis memlekette, kafasi basan gazete okuyan bir avrupali- amerikali bir tarafiyla gulerken sisteme hala abuk sabuk kisiliksiz yorumlar, yazik

bana bir tane oda gosterin turkiyede siyasetin girmedigi, bir tane oda gosterin toplum icin elini tasin altina koyan, bir tane oda gosterin demokratik olarak yonetilen, bir tane oda gosterin kisisel menfaat saglamaya arac olmamis, gecelim bunlari mesele oda meselesi filan degil

blog aleminde kac delikanli var ismini veren, ben "ismik" desem ne fark eder mesela, duvara konusmamis mi olursunuz?

Timur dedi ki...

Sevgili Deryik ,
Nerdeyse 15 senedir Ankara'da yaşıyorum ve bu adamın Ankara'yı ne hale soktuğunu kalbim sızlayarak izledim .
melih özel değil gerçekten !!!!
Bir örnek , gidin Mithatpaşa Caddesi'ne , adamın şehircilikten ne anladığını görebilirsiniz .
Demir yığını üst geçitler ...
Yürüyerek değil , tırmanarak geçebilirsiniz 10 metrelik yolu .
Atatürk Bulvarı'nı otoban haline getirmesi ise en dayanılmazı ...

Arolium dedi ki...

Aplacım gelmişsin gerçekten..
Neye ne diyeyim diye düşünüyorum, gök'e bakıp el aç bekle zihniyeti ne yazık ki güzelim yurdumun her yerinde mantar gibi. Ben de buna anlam veremiyorum, içten yanık dıştan sessiz bekliyorum, nereye ey yurdum nereye? Aheyyy ! Titreyip kendine gel yetmezse elektirik ver bi'zahmet. Bir şekilde çalıştır artık saksıyı. Bir şeyler yapılmalı artık, ben ne yapılacağının nasıl yapılacağını bilmiyorum..

Ve çok üzülüyorum..!

jelatin dedi ki...

Hadi Paris yazısı.

Adsız dedi ki...

deryik hanım :D
sırf meraktan soruyorum, hangi üniversitede okudunuz?

bu arada yazılarınızı beğenerek okuyorum, aynen devam! :D

Nakhar dedi ki...

eskilerin ağzını öpüyorum bu bakımdan... nitekim lafı gediğine koymayı çok iyi beceriyorlar yaa :)

deryik dedi ki...

isimsiz: özel sektör-çevre konusunda tez yazıcam inşallah, heliyle odaların politik olduğunun farkındayım. ben zaten apolitiklikten bi fayda geleceğini düşünmüyorum. mimarlar odasını "çözüm öneren oldu" anlamında söyledim. gökçek'ten de şikayetim belli: düğüm olan trafiği kördüğüm yaptı, çözmedi. şu an cinnahta karşıdan karşıya geçmek mümkün değil. yaya yok trafikte, bunu da taksi şoförleri söylüyo. bu sadece trafik kısmı. su, mamak, şehir planlama ve estetik konusunda da bi ben değilim.
yani bi yandan evet, ne desek boş, yine sistem işler. iyi de, susmanın da bi faydasını göremedik. avrupalının kıçıyla güleceği şey bizim tepkisizliğimiz olur ancak... o hayriye hanım susuzluğun ilk vurduğu isim olduğu için sinir içinde, şu an mahallesi belediyeye yürümeyi planlıyormuş. yani çok da umutsuz değil durum ya da benim kronik olarak umudum var, bilemiycem.

timur: dedim ya, yaya yok. araçlar var trafikte. yürümeyi bırakın karşıya geçilmiyo.

arolium: insanların saksı çalışmıyo değil ki.. öncelikler farklı ve bu da her zaman kişisel çıkarına katkı değil, bazen hayatta kalma savaşı.

jelatin: gelicek gelicek.. yolda :)

alin: teşekkürler.. boğaziçi iktisat mezunuyum efendim.

nakhar: atasözü yapıcam ben bu lafı :)

Adsız dedi ki...

susmamakla kendi aranizda konusmak arasindaki nuansin da umarim farkindasinizdir

sizin gibi susmayan gencleri unesco projelerinde kolombiyada terore hayir dedikten sonra bir haftasonu da tunceli kırsalında ayni cagriyi yaparken gormeyi, baska bir gün boklu su icen bitlis koylerinde cozum uretirken gormeyi, ne bilim ankaranin dogusunda elini tasin altina koyarken de gormeyi dileriz

apolitizme hayir elbette ama siyaset denince kose donme anlayan zihniyete de siddetle hayir

umudunu kaybetme, enseyi karartma

Nakhar dedi ki...

eh hep babadan miras kalacak değil ya, bir şeyde anneden kalsın bir söz bile olsa... :)

deryik dedi ki...

isimsiz: unesco projelerinde kolombiyada teröre hayır? anlaşılmamanın son raddesindeyim galiba:) unesco nerden çıktı kuzum?
la heyde (yani den haag), sokakta, kolombiyalı arkadaşlarım çağırdığı için yanlarında durdum, barış için. benim barıştan anladığım şey onlarla aynıydı, ondan. ne kolombiyaya gittim ne unesco bağım var. ikisini de isterim, o ayrı.
ankaranın doğusu ve bitlis henüz olmasa da üniversitedeyken türkiyenin 6 büyük ilinin varoş ve gecekondularına dair kalkınma projesinde 9 ay çalıştım, sayarsanız. ardahan ve adanadaki projelere sabahlayarak destek verdim, tek kuruş cebime girmeden. kendimce STK destekliyorum 13 yaşımdan beri. şu anda da çevre sorunları-özel sektörde çıkar çakışmaları hakkında tez yazıyorum, devlet politikaları ekseninde. 11 ayımı dünyanın binbir ucundan yoksulluk, kalkınma, kırsal ve kentsel gelişime adadım. uykusuz gecelerce okudum, hala okuyorum. hem teori hem vaka. öğrenmeye çalışıyorum ki işe yarayabileyim.

elimden geleni kendimce yapmaya çalışıyorum, merak etmeyin. enseyi karartmamak için yapıyorum zira umut veriyor.

bu blog okuyucularına konuşuyor ve hatta okuyucularına bile "ben konuşuyorum siz yan odadan duyuyosunuz" diyor(bkz. başlık), adam yerine koymamakta aslında:)susmuyorsam kimin okuduğuna hükmediyorum anlamına gelmiyor (ki kardeşiyle ensest ilişki arayan da geliyor buraya). bir gün gelir belki blogdan daha ciddi bi yerde yazmaya şansım olur, işte o zaman "kendi kendimize mi konuşuyoruz"u dert ederim; ama şu an elimden gelen budur, imza hıdır. günde 180-200 kişi geliyor, biri okusa bana yeter.

ha daha ciddi işler? yaş 22,5. elbet, umarım, o da olacak... :)

Adsız dedi ki...

kisisel almanızı da ben anlamis degilim, sizden stk katkilarinizi da listelemenizi istememistim, tebrikler yine de

demek istedigim malesef ulkemde bir grup okumus, kendince iyi ailelerden gelen, iyi kariyer sahibi genclerin kendi ulke sorunlarindan ziyade egzotik sorunlara daha cok ilgi duymasidir

bakiyorum etrafima paris'i, new york'u gormeyen kalmamis ama ankaranin dogusu hakkinda fikri olan bir elin parmagi kadar insan yok, isin kotusu bu insanlar her konu hakkinda fikir sahibi olacak kadar kendilerini yetistirdiklerini dusunenler, yarin sabah kenyadaki aclari kurtama projesi var bir de bitliste cocuklara yardim projesi var desem eminim cogu kenyayi sececek, lafim nereden geldigini cikaramadigim bu komplekslere sadece

Adsız dedi ki...

İsimsiz arkadaşı bitlis - kenya konusunda fikrine canı gönülden katılıyorum. Yukardaki " de " ve "ki" meselesine paralel işlenmiş. tebrikler.

deryik dedi ki...

uzun zaman sonra cevap ama: ben insanları kenyalılar ve bitlisliler diye ayırmaya karşıyım. bitlisli diye daha fazla yardım gitmeli diye düşünmüyorum, ya da kenyalı diye daha fazla yardım gitmesi gerektiğini de... ha yurtdışında çalışmak da bazen dönüşte tecrübeyle ülkeye işe yarar, bitlise daha da faydası dokunur, kimbilir? bu da kompleks değil ki. kimse "o olsun bu olmasın" demiyo, esas sizin bu tektipleştirmenizin kaynağı nedir, onu anlamadım. "bir kısım okumuş gençler" adına konuşuluyo da, örnek nedir yani?

milliyete gören insana yardım ediyosak halimiz fena. ha açlık da egzotik bi sorun değildir, ben de kenyayı egzotik görmüyorum. gören varsa da kalkınma alanında çalıştığında başarılı olamaz bence. mesleğin özüne ters. önce insan görmek mesele... kendi vatanına milletine faydalı olsun tabii insan, tercihen yani; ama ben sınırlara çok inanmıyorum. sınırları aşmadan da bu ülkeye çok yardımcı olacağımızı da sanmıyorum. benzer örneklerden ders almadan bi işe kalkışmak bence hatalı.
benden bu kadar.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker