15 Mayıs 2011 Pazar

kurabiye canavarı

eve gelmeden önceki neşem ve umudum yerini kısmi sinire bıraktı. bir 15 mayıs geçti taksimden, sesi baki kalamadı, o ayrı.

öncelikle, medyadaki nasıl bir parmak hesabıdır bilemiyorum ama açıklanan sayılara bakınca, buzdağı gibi, 9/10'umuz yer altındaydı heralde. yoksa okan bayülgen ve 200 saz arkadaşı olarak butik bi eğlence organize etmedik. saat 13.30'dan itibaren meydanda büyük bi kalabalık vardı. yürüyüş 14.00'de başladı, tünele ulaştığımızda 15.30 civarıydı. insan sayısı hakkında bir fikir verir bu tempo. şu an basın kanalları, "binler", "on binler", "yüzlerce" gibi saçma bi çeşitlilikte sayı belirtiyor.

tüm sözlükler vardı, gökkuşağı bayraklar, "internete değil de birbirimize mi girelim?" afişleri vardı. "pornoma dokunma" pankartı vardı mesela, 2 kadının desteğiyle taşınan. porno iyi midir, kötü müdür, metalaşan kadın ve diğer şeyler kısmını bir sonraki bahara erteleyebiliriz; konu yasaklardı. en güzeli "hollandada bir şehir: amsterdam" afişiydi. insanlar eğlendi, zıpladı, güldü. güneşin altında terledi, kızardı, bağırdı.

taksimi yıktık geçtik azizim. öyle kenara çekilip izleyecek insan bile kalmadı, izleyenler de alkışladı. içeriği kutuplaşma yaratabilecek, politik bir konu olmadığından, birbirine girmeden protesto edebildik. sloganlar biraz zayıftı (o kısmı çalışmadan geliyoruz genelde), ben "sansüre inat, yaşasın hayat!" bekledim, en azından bizim tarafta olmadı. gerçi baştan sona tek bir slogan atılamadı, çünkü başı sonu kalmadı işin, tünelden taksime kadar bir kalabalık vardı. ben galiba inci tayfasının yakınlarındaydım, sözlük klanlarını ve aralarındaki 25 farkı pek bilmesem de hal tavır öyle gibiydi. özellikle"saansüüür köötüdüüür/ hem de çok kötüüüdüürr" diye başlayan kurabiye tayyip, belki sansürle doğrudan ilişkili değildi ama zaten haydar da sadece bir insan adı değildir.

şu an ntvmsnbc'nin ana sayfasında tek bir kelime yok. "1915 yılında kurulan Altay Bank Asya 1. Lig'e veda etti." haberi bile var, "tayyip elini internetten çek!" çığlığı yok. o yüzden bunları yazmak yine yürüyenlere düşüyor. iş bölümünde çok adildir canım medya. canlı yayın da olmamış hiçbir kanalda sanırım. olmasın. hepsinin gözünde yürüyenler "gençler"di. gençleri zaten kimse, hiçbir zaman kaale almadı. oysa nefesi kesilmeden 1,5 saat boyunca düdük üfleyen teyzeyi, che t-shirtlü ton ton amcayı hepimiz gördük. benim sinirim, "amaan genç işte, heves etmişler, yürüyüsünler" tavrı.

bizim binlerce yürüdüğümüzü duyanlar belki bu işi internetten çıkarıp daha talepkar, daha isyankar protestolar da düzenler. belki bugün birileri protesto yürüyüşü fobisini yenmiştir, belli mi olur, bu cesaretle o hep aklının kaldığı yürüyüşe bir dahaki sefere katılıverir. bu yüzden gençleri kimse kaale almıyor blog, kaale alsalar korkmaları gerekecek. bu yüzden televizyonlar bizi üç beş pornocu internet cafe bağımlısı gibi gösteriyor blog, çünkü ne istediğimizi gayet iyi bildiğimizi duyurmamız, başkalarına cesaret verecek. bu hep böyleydi, 15 mayısta da değişmedi. değişen tek şey, 40 bin kişinin "ordaydık ama haberlerde niye yok bu?" şaşkınlığını şahsen deneyimleyip, belki bir gün bunu defalarca yaşamış göstericileri anlayabilme ihtimalidir.

neyse, allahtan BBC filan haber değeri gördüğü için internet dehlizlerinde görüntüler ve videolar var. 40 bin kişiymişiz. bence daha bile çoktuk. bi afişte de dendiği gibi: "10 bin restini gördük, artırıyoruz!".  bu binlerce kişiye, "zıpla! zıpla! zıplamayan AKPli!" dendiğinde, herkes zıpladı. gülerek, en yükseğe, coşkuyla.bunda bir haber değeri görmeyen televizyonunuzu kapatın artık. dizi izlemeseniz de olur. dizinin sonunda hepsi ölüyodur kesin, başından belli. yaprak dökümünün deli gibi izlendiği bir ülkede, 40 bin kişinin yürüyüşünde umut görmemize kimse izin vermezdi zaten. çünkü biz, her günü büyük bir dert ve yeni bir felaketle yaşamalıyız. iyi şeyler de olduğunu görürsek yapraklar dökülmez, umut çoğalabilir ve belki geçmişin boğucu yüklerinden arınıp geleceğe bakabiliriz.

kapanış: filtre, kahvede güzel.

editle gelen: teşekkürler zaytung.

4 yorum:

AidaSalem dedi ki...

evet, ben katılamadım ama michael bile ingilterelerden haber almış, internet yasaklanıyormuş, büyük protesto varmış diye üzüntüsünü belirten bir mail yazmış...

bu ülkede yaşamak görünmez olmak demek.

Dilcun D. dedi ki...

Biz de incisözlük tayfasının yakınlarındaydık, hatta bir ara gülş'le dedik "Deryik buralarda mıdır?" diye. 40.000'den de fazlaydık bence ve evet, filtre sadece kahvede güzel.

gülş dedi ki...

oradaydık, bağırdık, slogan attık ve biz biliyoruz kaç kişi olduğumuzu o bile yeter! kenardan yürüyen herkes alkışladı, yukarılarda camlarda herkes kamerasını aldı eline, basın yine kafasını kuma gömsün kaç yazar. biz oradaydık, hepimizi birden kandıramazlar ya!
bildim ben ama deryik de kesin buradadır dedim, doğru bilmişim, yıllardır okuyoruz, tanışmasak da tanıdık olduk demek ki :)

sevgilerimle

deryik dedi ki...

aidasalem: yurtdışında dehşet yaratıyor, biz alıştık resmen. benim arkadaşlarım "e hani siz demokrasi neferiydiniz?" filan diyor sürekli.

dodo & gülş: valla kambersiz düğün olmaz, illa ki gidecektim :) fotoğraflardan anladığım kadarıyla yakınmışız bayaa. 40 bin kere maşallah ekibe :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker