1 Mayıs 2011 Pazar

dün

son günlerinde, anıları dinleyip gülümsemiş sürekli, bir bebek gibi kıkırdamış hatırladıkça. zaten kısa süreli hafızanın bittiği yerde, en derinlerin en kalıcı anıları çıkıyor yüzeye.günlük hafıza sahneyi "hayatım top 10"e bırakıyor. işte o anılar içinde, bildiğim ama niyeyse düne kadar unuttuğum bir tanesi var ki anlatmaya kıyamaz, anlatmaya başlayınca da doyamazdı. onun için defalarca anlatmışlar.

"nikah şahidin kimdi, hatırladın mı?" dediklerinde gülümsemiş, fısıldamaya çalışmış: ahmet hamdi tanpınar. uzak akraba ahmet abi. "ne demişti ahmet abin sana?" yine gülümsemiş: o kadar heyecanlıymış ki nikahında, (biraz da kararsızmış belki de) elleri titremiş, kalem gitmiş gelmiş, imzayı bi türlü atamamış. "kalemi koy, derin bi nefes al, sonra imzayı ister at, ister atma" demiş ahmet abisi. o hastane yatağında, kızı bi daha anlatmış bu anıyı, o da gülümsemiş. "iyi ki atmışsın imzayı anne" demiş, başını sallayıp kocaman gülümsemiş. hep, en çok, gülümsemiş.

bir de en çok  hastane yatağından gördüğü uçaklara bakıp "ankaraya gidelim" demiş. "kardeşim var".
ben mi ağladım, etraf mı sulandı bilmiyorum; ama çabuk toparladım.
akşam konuştuğumuzda sabuşa söylemedim. ada vapuru sebebiyle.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker