3 Kasım 2010 Çarşamba

viva la muerte

" (...)Varken ilginç, yokken özlenmeyecek ve asla gerekli olmayan Çin yemeği gibiymişim. Bilemedim" -sf. 98

"Kaburgalarında ateşten bir yürek yerine idare lambası yanan ben değilim, kendileri." - sf.106

"Görevdi ya! Anlatmaya çalıştım, beceremedim. Heyhat! 'İkna' benim en tapon silahımdı! (ne yazık, hâlâ öyle!)" - sf. 109

"Selime Teyze'ye mi benziyorum? Cenazeden düğüne, herkesin işine koşan; davetiyesi hep unutulan Selime Teyze misin?" - sf. 111.

atina akşamından kalma notlar. tüm kitabı yazmaya utandığım için, bu kadarda kalmışım.

bu blogun tarihinde bir gün ben yine çok küskün ve kızgınken, biri, adsızdı yanlış hatırlamıyosam, bana "günay rodoplu gibisin biraz" benzeri bir şey demişti. ben ben ben en güzel iltifatlardan birini duyduğumu bilmeden, teşekkür etmiştim. bilmekle tanışmak da başka şeyler, geç tanışmanın utancı hep yanak kızartıyor. herkes rodopluyu sever; çünkü rodoplunun maydonoz bahçesi vardır, anlatması uzun. ama "biraz rodoplu gibi olmak", bilmem ki, kim istemez bunu?
o'rda kimse var. kekik kokuyor.

2 yorum:

elkadarbikız dedi ki...

altı çizgi çizgi olmuş bi kitap-tı. hemen açtım, hemen baktım, en çok da burası işte, yazmadan edemedim: 'herkese karşı nazik olmak, herkesin hatrını saymak, sadık
ama kimsenin yardakçısı olmamak istiyorum. hepsinden öte hayatın her anını ciddiyetle, saygıyla karşılamak istiyorum.
görüyor musun tüm bunlardan ne kadar uzağım! henüz ne kadar çiğ, ne kadar hamım! Bana zaman tanı, zaman tanı adam olayım. açmadan solmak istemiyorum, ölmek istemiyorum, daha değil, yarın değil.

duygudaşlık da bu kipatla hayatıma giren bi kelimedir.

hatırladım, güzel oldu. teşekkür ederim ben buna.

mermaid dedi ki...

hala okumamış olmaktan utandığım kitap.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker