1 Ekim 2010 Cuma

all that is solid melts into la la la

gözlüğüm yamulmuş. kolları bozulmuş. yorganımın içinden yere düştüğünde belliydi zaten. burnumda sallanıyor ve çok asabımı bozuyor. asabi teyze olarak buna bile takılıyorum. çıkarıp kenara koyuyorum, gözlerim yeniden ekrana odaklayana kadar bi ömür yitiyor.

geri sayım ne güzel şey. geri sayan bir mutlu hanımla geri saymak, günleri haftaları takip etmek. az, çok az ve kıymetli zamanlara teğet, uzaktan seyircilik. sonrası, pamuk pamuk.

bir uykum var ki şu an, kıvrılıp mışıldamak için uygun. dün de böyleydi, geçer elbet. zaten konserde uyunmaz, gözler açılmalı. konsere giderken narsis'aanımla karşılaşmalı; ama sadece özel günlerde değil. hatta bilinçli bi şekilde buluşmalı. yaa yaa.

türkiyede 10 bin tür bitki var, 3 bini ülkemize endemik.  tüm avrupadaki endemik tür toplamından fazla. haliyle, lütfen, birileri çevre diye debelenince destek olmuyosanız, bari köstek de olmayın. bunu her yere yazıyorum, çünkü biyoloji derslerinde fotosentez anlatılana kadar bunu söyleselerdi belki sahiden çiçekleri yolmadan yolda yürümeyi becerirdik.

insanlar hiç farketmeden, istemeden, tam tersi sebeplerle beni çok kırabiliyor. en yakınındakini severken boğarken leyleyley - hiç de bile. sahiden yani: hiç de bile. yine kanadım kırılıyor işaretli yerlerden. kırılmıyorsa kırışıyor. buruşuyor.

zap deresindeki o köprü, deniz gezmişin emeği olan köprü,  bombalanarak yıkılan köprü, yeniden ayakta. kimi buna romantik anlamlar yükleyebilir veya kardeşlik dostluk mesajları uçuşabilir. ben daha çok, olması gereken bir şey oldu gibi, kaybedilen şeyi bulduk gibi rahatladım. yerine dönen bir köprü müdür o? hayır; ama eskisine selamdır. eskisi bombalanarak yıkıldı. bu değişmeyecek.

dünyanın diğer ucunda, ekvadorda olanları da bilmek lazım.
ah bir de, dönem dönem helikopterle istanbul üzerinde gezerek uygun arazi beğendiğini ve alıp konutlarlarlar yaptığını rahat rahat anlatan ağ.aoğ.lu beyin reklamındaki iticilikten sonra, bence esas konuşulması gereken konu burda.  madem böyle bi şi yapıyosun, bari alkış bekleme yahu.
ayh.
içimde bi sıkıntı var. sahiden büyük, gri bir sıkıntı baloncuğu. haftasonu başlayabilir.
nemrut nefreti bir ruh hali. patlayasıca.

4 yorum:

mermaid dedi ki...

hiç de uzaktan seyircilik ya da teğet değil.

narsis dedi ki...

Geri sayım acaba aklıma gelen şey mi? Bebek bebek.

Sırada tiyatora var. Yarın kendime acendalar hazırlayabilirsem, sana da teklifle gelicem. Çalışan kadın ile dağda yaşayan kadının buluşma sancıları.

Devrimci Gençlik Köprüsü! Gerçi Zap'ın üstüne üç baraj yapıp suyunu ehlileştirebilir, orayı da mahvedebilir ve böylece köprüyü yapma masrafından kurtulabilirlerdi(!)

Leander dedi ki...

....çünkü her Türk vatandaşı böyle yaşamaya layık gibi tarifi mümkün olmayan bir yapaylık,sahtekarlık içeren reklam itici olmaktan bile uzak.. Malum iticilik çoğu reklamcı tarafından markanın akılda kalıcılığı adına gerekli sayılır.

Kendisi helikopter üzerinden gördüğü memlekete sesleniyor...

deryik dedi ki...

mermaid: ama tam göbeğinde de olamıyorum a, ondan. ah kelime seçimleri :P

n7e: 3-2-1 sayım, evet! büyük buluşma için hazırım, işaret bekliyorum. ay yok zap'a baraj yapmasınlar, akıllarına düşürme :)

leander: valla marka aklımda kalıyor benim, hatta nihayet yüzünü görünce rahatladım, itiraf ediyorum :) helikopterden bakınca sadece kadastro sınırları okunuyor belli ki.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker