13 Eylül 2010 Pazartesi

selam dünyalı

başka bi gezegenden gelmiş gibiyim. en iyi durum özeti bu. omurilik soğanımdan otomatik olarak yaptığım işleri yapıyorum, o kadar. onun dışında gezegene şaşmakla meşgulüm.

bi kere baştan söyliym, 10 gündür burda değildim, internetim de yoktu. gündemle hiçbir ilgim yok. evet oy da kullanmadım. çok ayıp. referandum yüzdeleri de, amerika maçı sayıları da sadece uzaktan hoş bi seda. sonuçta evet çıkacağını biliyoduk, kaçla olacağını bilmiyoduk, konda biliyomuş gerçi. öyle bi şi. yani bilmiş kızın tespitlerine mola verdim, isterseniz saçınızı savurarak gidebilirsiniz. sadece kılıçdaroğlunun oy kullanamaması komikti, o da yani, tuhaf değil. "hadi ya" dedikten 2 dakika sonra normal geliyor. niyeyse hep bi şaşkınlık var yüzünde, ondan olabilir. hani dalgın profesör hali:  ders anlatırken fark ederiz ki aslında ceketini ters giymiş. filan. proforororo.

lyon da yazamiycam. şu an değil. güzel şehir, düz şehir, sakin şehir. en çok süpermarket gezdim. marché franprix, casino, leaderprice, carrefour, auchan, ikea. kaç kere nereye girdim hatırlamıyorum ama tiksinti duyuyorum şu an. raf, kasa ve o metal arabaları görmek istemiyorum. a bi de kardeşimin evinin alt katında bi bio-market var, bi de o. ekolojik her bi şey. annem 12 günlük OHAL boyunca sürekli yapacak bi şi buldu. çok enteresandır ki ben de buldum. hatta defneyi askeri kampa sokmuşum, annem "insaf" dedi. evet, bana.

kardeşimin ev sahibiyle aynı dili konuşmadan kavga ettik, çok ilginç bi adam. "sorun var" diyosunuz, "nolcek ki" diyo. yaşlı üstelik yani, uzun boylu yoda gibi bi şi, nolacağını gayet iyi bilmesi lazım. ben adama "hımm şöyle ki, evi su basar, fark etmeden elektriği açarlar ve çarpılırlar... mesela yani". dedim. adam da "şu bilmiş sussun" dedi, bağırdı çağırdı. evi santim santim inceliyommuşuz. bi evin su, elektrik ve ısıtma sistemi dışındaki kenar süsleri filan beni ilgilendirmiyor, o kadarını da tabii ki inceliycem.

yaşlı erkeklerin uluslararası olarak muzdarip olduğu sorun şu: hindi gibi kabarmalar, gençler ve hele ki genç kadınlar karşısında onları haklı çıkaracak sanıyolar. susup sakinleşmesini bekliyosunuz diye bastırdığını zannediyor, bi zafer sarhoşluğu, kalan iki gram testosteronuyla lüzumsuz bir coşku. anneme de bağırdı. terbiyesiz gudubet. annem de sakince, konu kapandıktan çoook sonra "ben mimarım da" dedi. yoda gibi kadın, fazla sakin. adam da özür diledi. yine de, hediye getirdiğimiz lokumları adama vermedik. defnenin ev arkadaşı da bu intikamla eğlendi.

lyondaki telefon ve internet lanetimizi yazmiycam bile. bozulmaması gerekenlerin bozulduğu anlar.

dün 2,5 saat rötar sonrasında istanbula indik. eve geldim. ctesi günü, ani voltaj yükselmesiyle alt katımızda yangın çıkmış, biz de eşiğinden dönmüşüz. süper kahraman ev arkadaşım olmasa, ocak kablosu aşırı ısınıp, doğalgaz borusunu ısıtıp böyle bi dizi reaksiyon sonrasında patlayabilirmiş bile. alt katta kombinin su borusu patlayıp yangını söndürmüş, şansımıza. böyle bi şenlik.

komşularımıza atalet hakim. "ihihi ben itfaiyenin numarasını da bilmiyorum sahiden, çocukları da evde bırakıp gidiyorum ihihihi" filan diyebiliyor, 3 çocuklu bir kadın. ev arkadaşım yangını görünce itfaiye, elektrik, çilingir, ne varsa hepsini aramış, evi boşaltmamış. kriz yönetim masası kurmuş sakince. ertesi gün de 2 ayrı tedaş ekibine binayı kontrol ettirmiş filan. bi bizim daire debelenmiş yani. komşuların hepsine acil durum kağıdı hazırladım, numaralar, yapılacaklar, bi de şu voltaj sarhoşluğuna müdahale cihazı alınması vs vs. yüzbin bilgi dağıtıcaz binaya. neyine "ihihi" bi anlasam, ben de gülücem. akşamdan beri delirmiş vaziyetteyiz, kadın ihihi diyo. bu basit bir "ah ama bilmiyor ki" değil. başka bir şey. yoksa yangın nedir, eminim ki biliyor.

onun dışında işte, özlediklerime kavuşmak, o kısım güzel. kafam hala sepet gibi. biraz durup yerleşmek, bi soluklanmak istiyorum. annem bomboş eve gidiyor şu an ve resmen ilk kez annem eve gitmek istemiyor. "çok boş olacak" deyip duruyor. içim gidiyor. biz 3 kuş, 3 ayrı şehirde napıyoruz, bazen çözemiyorum. ama başka türlüsü de olmuyor, buna alıştık sanırım.

hem defne evi süpürmüş, eline çok yakışmış, öyle dedi.
defnekuş, tam bi kuş. şu banka ve oturma izni de hallolsa, rahat bırakıcam, söz.

bi de istanbul:
lüzumsuz derecede yorucu, insanı eskiten bi şehirsin ama napalım, alışana böylesi güzel. huy kuruması.

4 yorum:

mermaid dedi ki...

oh be.

hep dedi ki...

hoşgeldin. gündem sen yokken de yine öyle can sıkıcıydı, biliyorsun zaten. bundan sonrası bizi bile şaşırtabilir yalnız :( neyse.
yaşlı erkekler üzerine söylediklerinde çok haklısın :)

n7e dedi ki...

Ayh hoşgeldiniz güzel bağyan, buluşabilir miyiz haftaya

deryik dedi ki...

geldim yettim.

n7e: çılgınca buluşuruz.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker