9 Eylül 2007 Pazar

pazar azar

44 saat sonra schipol havaalanında olucam. terbiyesi gereği şipol diye okuyanlar varsa, hayır oranın adı skipol. hatta "göteborg'tan schipol'e aktarmalı uçuş" gibi berbat bi esprisi de var.

20 saat sonra umarım burcuk-azo-deryik ekibi buluşucak, azerin adımıza k harfi eklemesi konusunu ele alıcaz. evet adımı o verdi, tarihlerden fi. burcu da artık bursa'dan iskender falan getirir. olmadı fabrikadan çivi, boru bi şi kapar gelir yani. yıl 1998, orta son yılbaşı partisinde çekilmiş bi fotoğraflar var ki elimde... ben de feci durumda olduğum için basına vermiyorum. mavi bi perçem diym siz anlayın. evet.

şu an tosarma anlarından ankarada. son dakikacılık da olmasa hayatıma ekşın gelmiycek. yarın turizm bakanlığı-ali muhiddin hacı bekir-tadilatçı-kızlar gibi bi programım var. özkanı da görürsem ne ala. tosarınca ben, yazmak gelmiyo içimden. gazete okumak bile gelmiyo. tosarmak böyle süpermarket çalışanıymışız, zamansızmışız gibi... metro durağında bekle bekle bekle... o ışıklarla günü unutmuş gibi... sürekli; ama statik bi hal. bitmeyen tosarma. özetle zor yani. ankara tosartıyor bence, evet. yazınca da böyle yazıyorum, uyuz bi hava var üstümde.

hollandada son 3 ayım. bugün annemin arkadaşı "ee sonra istikbalin nerde" dedi, "göklerde" dedim. biraz refleks bi cevap tabii, biraz da cidden allaha emanet, ondan. yağdır mevlam iş.

ne tuhaf di mi, toprak anaya tap yüzyıllarca, sonra göğe avuç aç.. kimbilir belki büyük bi kuraklıktan sonra çıkmıştır tek tanrılı dinler, şimdi güldüğümüz yağmur duasıdır belki kökeni. falan filan. serbest düşüş düşünmesi.

fotoğrafları arada bastırmak lazım dicıtıl gençlik. biri elinize 9 aylık olduğunuz bi fotoğraf verince donakalmak güzel. aa anneme bak. aa babama bak. aa yüzlerindeki "allahım çocuğumuzla ne şeniz" gülüşüne bak. aaa...

şimdi den haag 22 derece falanmış, canım ankara şok yaşamiym diye soğudu. eylül ayı geldi hanım. ve lakin yağmur yağmıyo. ntv barajların doluluk derecesine %3 diyosa, hiçbi yerde su kesintisi de yoksa, bu su nerden gelmektedir? paranoyak olduk biz evet. annem "içme suyuyla diş fırçalama" önlemini yeniden başlattı. kızılırmak olmasa dahi, barajın dibine ekmek banıyomuşuz hissi veriyo. düşünmiycem işte. bilmemek çok korkutucu bi şi yahu. insanın kendi beyniyle kendini korkutabileceğini zaten biliyoruz, bi de üstüne halktan bilgi saklama ihtimali yüksek "sizler için varığğğmm" yetkilileri eklenince... brrr.

ne alaka ise:
kapalıçarşı'nın arka taraflarında, beyazıt kapısına yakın taraflar (el yordamıyla ya da kaybolarak gidebilirsiniz) türki cumhuriyetlerden gelenlerin açtığı mağazalar var. çok güzel keçe şeyler var. yüzük, kolye vs... pahalı biraz tabii keçe olunca; ama yüzüğü makuldü. oyuncaklı, değişik bi hediye arayanlara.. ben eski bi "erkek çocuğu takkesi" aldım, üstü püskül kaplı. başıma olmuyo, topuzuma takıcam haliyle. olanını sonradan gördük iş işten geçmiş idi. mümkün olduğunca öz türkçe konuşun. ciddiyim.

bi de tam o arada tezgah açmış bi amca var, anayoldaki dükkanlarla aynı çantayı üçte bir fiyatına satıyo. 5-7 ytl arası. hatta 1 ytl indirim yapmıştı; ama bozuğu çıkmadı, biz de kalsın dedik. "hayır, bi bilezik seçin" dedi. seçemedik, üşendik, "kalsın amca" dedik. amca 5 bileziği avuçlayıp elimize sıkıştırdı. "olmaaaazzzz" dedi. yaşlı bi hacı amcaydı, korktuk. "dur amca bak hak geçti" dedim, 2 tane de sahte altından bebek nazarlığı tutuşturdu. geri koymaya çalıştıkça itti bizi. "amca dur tamam valla utandık, indirim yapmadın say" dedim, "bi de yüzük vericem" dedi. marisol anlamadı amcanın saldırısını, habire "deryik durdur nolur" dedi, biz teşekkür ederek kaçmak zorunda kaldık... yoksa iflas edicekti amca. amca çok tonton ve şekerdi; ama korktuk resmen. üstelik en güzel bilezikleri seçmiş.

yarın ben turizm yatırımlarında çevre politikaları hakkında bilgilenicem. bakanlık sen çok yaşa. türofed ve boder başkanlarına da teesüfler, sıkı ektiler beni. insan röportajı kabul edip o gün telefonlara çıkmazsa, "ararım ben tabii ne demek" deyip aramazsa buna her dil ve sektörde eşeklik denir, kusura bakılmasın. "vaktim yok" demek zor gelmiş galiba, hem başka röportaj ayarlamama mani oldular hem de bi öğrencinin duygularıyla oynadılar. bühü. oysa 20 dakika sürecekti, karşılığında benim tezim adam gibi olacaktı. bu da böyle bi dertlenmemdir sabırlaokuyan.

bi de bazen operatörleri çok seviyorum ben. bakanlıktakileri en çok. "ay siz hala kimseyi bulamadınız mı? nurcaaan gel bii..." diyolar, nurcan geliyo, didikliyo, size ofisinde olan bi yetkili buluyo. yaşasın nurcan. hatta operatörünüz, "ben sizi sıradan hepsine bağliym" diyo. telefon açılmayınca geri dönüyosunuz ya hani, "bu da yok evet üçüncüye geçiyoruuuzz" diyo mesela. onlarla mı röportaj yapsam...

yine işte okuyunca insana "ee ne demiş oldun yani" hissi veren bi paragraflar öbeği... tosarmaktan oluyo.
valla.

6 yorum:

Emir Bey dedi ki...

okunuyor bayan bunlar keyifle kendinize haksızlık etmeyin =P

Peanut Butter and Black Coffee dedi ki...

tosarıyorum, tosarıyosun, tosarıyor.
ben de.
neden hepinize "k" harfini uygun bulduğumu valla bilmiorum. sineme "sinok", anneme "annikko", sharon'a "şeronik", lara'ya "larik". adı sessizle bitenlere uymuyo bi tek galba. Valla bi acaip. Bunun bi açıklaması olmalı.
ya su tap fayfina gecen yazdigin heykel yazisini koysana. olmaz mi? benim iciiin :D

divadeiwob dedi ki...

deryikçim ayrılma oralardan. bir ihtimal ben de inicem sikibol'a 3 ay içinde

Adsız dedi ki...

deryik hanim, sidikli kontes'i okuyamiyoruz, yabanciya kapatmis galiba, ne yapalim, bir akil verin.

sessiz bir okuyucu

divadeiwob dedi ki...

deryik hanım,
şifreli yayına hayır

deryik dedi ki...

emir bey: sizi denedim ahahah

pbbc: koydum koydum.. hala tosarmakta olduğum için yeni bi yazı yazamıyorum. geçer elbet..

divad: bekleriiiz

isimsiz: hmmm... kendisini açıklama amaçlı bu kutucuğa davet edelim madem.. bi soriym ben... bakiym ediym.

divad: narsis için di mi? bence de hayır, bi bakalım bakalım. vardır bi sebebi.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker