nezle oldum. psikolojik bence. geçicek. bi de tabii rüzgardan. allahtan ses gitmedi bu sefer yoksa röportaj hayal olurdu. tahtaya vurunuz. mersi.
1408 denen filme gittik. iyi ki alis harikalar diyarında diye bi öykümasal var yoksa bu sinemacılar napardı diye çok düşündüm. ben mi sıkıldım nedir, her yeri alisti valla filmin. neyse... john cusack çok ilginç bi dudak yapısına sahip. bi de bazen hakikaten adama bakınca ilkokul 3'te nasıl göründüğünü tahmin edebiliyosunuz. tikkat spoiler:ben olsam adamın karta bakıp gönderen kişiyi bilmesine izin verirdim, hatta gönderen kişi karısı çıksındı, ayrıca "topladık 13 etti" kısmı fasondu. spoiler bitti. ha bi de kapalı alanlardan hazzetmiyorum. panic room denen vasat filmde çok gerilmiştim.
dün odamda volta atarak ve ipodumdaki şarkılardan sıkılarak geçti. arada bi durduğumda "yarın erken kalkiym ben", "başlasam yazar mıyım acebağ", "eskisini bi okusam mı" gibi enteresan fikirlere gark oldum. yükseklisans yapacaklara tavsiyem, 2 yıllık seçin, yaya yaya yazın. gerçi yine son dakikaya kalırdı evet. olsun.
kahveli lokum süper bi şi. bi de tunalı'da bi yer çikolata kaplı lokum yapıyomuş. başta öze hakaret gibi gelse de yiyenler memnun. denemedim.
**** sayıklama bitti, başlığa dönüş***
on kızım olsa onunu da yıldırım türker'e veriririm. bu da böyle bi türk işi sevgi cümlesidir.
daha önce de yazmaya çalıştım, gerçi türker konuyu biraz daha farklı yazmış... ama türklerin türk veya avrupalı (ayrıca kuzey amerikalı ya da avusturalyalı) olmayanı ezişi bence bi aşağılık kompleksinden ibaret. cehalet bile diyemiycem. yıllardan beri harita çizerken "ortadoğunun kuzeyi" ya da "asya'nın batısı" değil, illa ki "avrupa'nın doğusu" olarak kendine yer beğenen bi ülk elbette ki o canının içi avrupa'sının ezilmiş halklarına, afrikalısına asyalısına sempati duymayacaktı. biz ki "ezilenin yanında olursan ezilmezsin" diye büyütülmüş bi tuhaf karışımız. biz işte kendimizi finlandiya, olmadı avusturya falan sandığımızdan, muasır medeniyet adı altında kör tavuk gibi her şeyi didik didik eşelerken içini açıp bakmadığımızdan, kendi yerimizi unuttuk şu atlas üstünde. biz AB'ye girsek dahi, "avrrrrrupalııııııı" olsak dahi, aslen, en derinde, boy verdiğimiz bütün o batak zeminlerde, kalkınma listesinde 92. sırada olan bi ülkeyiz. 177 ülke var. 91 paraguay, 93 sri lanka. açıp atlasa bakmak serbest.
kimse bana mevlana'dan, hoşgörüden bahsetmesin. o da mezarında 88 çizen bir sürü iyi niyetli ata yadigarından biri. istanbul'a gitmek üzereyken, "deryik ayrımcılık olur mu, ırkçılık yaşar mıyım" diye soran Lovemore'a saf saf "yok yahu, bi sorun olmaz, biz rengine göre adam seçmeyiz, bi onu yapmıyoruz, merak etme sen" demiş, içini rahatlatmıştım, kendimden utanıyorum. ona "en iyi barlar taksim'de" derken nasıl bi risk aldığımı bilmemekten utanıyorum. burdaki nijeryalılar'a sormadım bile haberi duydular mı diye... soramam, yüzüm yok.
ben bu kraldan çok kralcı hallerden, kendimizi bi bok sanmamızdan bıktım. bi bok olsaydık, UNHCR'ın belirlediği mülteci kabul etme kanunu imzalamayı 40 yıldır reddetmezdik. bi bok olsaydık biz, savaştan kaçanlara 3. ülke olmayı kabul etmekten tırsmazdık. bi bok olsaydık, mesela "türk misafirperverliği" adı altında, Doğu Ekspresi'yle bilmem kaç bin euro ödeyerek gelen zengin avrupalı'ya gösterdiğimiz o mehter marşlı, lokumlu şefkatin onda birini zulümden kaçana da gösterirdik. bizim gerçekten kendi kıçımızı kurtarmaktan başka bi derdimiz olsaydı, çocuklarımıza dünya coğrafyası öğretirdik. biz birisine yardım etmek için "ay daha kendimize yetemiyoruz o aç zencilere nası bakalım" demezdik, aklımızdan bile geçmezdi. zaten onların asıl derdinin türkiyede kalmak olmadığını, bi türlü avrupaya gidemedikleri için zorunlu ikamet halinde olduklarını bilir, manasız bi "ay bak görüyo musun afrikalılar bize de geliyo, demek ki geliştik" züppeliğini bırakır, azıcık insan olurduk.
elinde dev aynasıyla doğanların o evlere şenlik kurumu var ya hani, görünce midenizi bulandıran... ah ama bizzzz türkleeerrrrrr hep haklının yanındayızdır; ama şu dünyada bi biz haklıyızdır, türk demek "haklı olup hakkı yenmiş" demektir. nijeryalı dediğin, uyuşturucu ya da sahte altın saat satar sokakta. rus desen nataşa. asyalıların tamamı hırsız. muhteşem.
kaç kişi biliyo pardon, türkiye'nin mültecileri reddetmesi yüzünden bu insanların kaçak, gizli hayatlara mahkum olduğunu? birleşmiş milletlere gittikleri anda postalanacaklarını, UNHCR Türkiye'nin bu insanlara yardım etmek için kırk takla atıp tuhaf "statü"ler geliştirmek zorunda kaldığını? "yeni bi ülke bulunana kadar ev sahibi olma"yı bile reddeden türkiye'nin çok "avrupalı" bi şekilde sadece batıdan göçmen kabul ettiğini, onun dışında herkesi tü kaka bellediğini? kaç kişi biliyo ankara'daki UNHCR binasına kendini yakarak saldıran adamın çaresizliğini? vatan millet sakaryacı kaç kişi biliyo vatanından kaçmak zorunda kalınca bi de hırsız muamelesi görüp karakolda ölmenin acısını? tabii, türk ölürse avrupalının ırkçılığı. zenci ölürse o onun kaşınması. muhteşem.
gerizekalı mehmet ali birand "bu kareler türklüğe yakışmıyo" dedi. güya milleti içlendirecek, silkinip kendimize gelicez. ama evet TÜRKLÜĞE vurgu yapmadan olmuyo di mi birandcım? "biiizzz hoşgörüü milletiyiiiz" diye beyin yıkaman gerek, sen de biliyosun işin içine türklük girmeden kimsenin gaza gelmediğini... sonra bi de "şu mübarek aylara girmek üzere olduğumuz günlerdeeeğğ..." dedin, ah tam empati kurduk. "insanlığa sığmıyo" desen üstümüze alınmiycaz çünkü di mi? gerzek herif. güya ırkçılığa karşı konuşacak onda bile türk olduğumuz için yapmamamız gerektiğini ima etti adam. mübarek aylarmış. bi de romantik bi de romantik... gırrr. enkırmen insanlığı 5 dakika sürüyo. "bi dakka, bu kareler hakkında yorum yapıcam... yazık sayın seyirciler.. yazık. ayıp. günah". vaaov mehmet ali. içlendik.
ah tabii kujum, fransa'da da böyleydi bunlar. araba yaktılar. pis afrikalılar. biz kıçı başı bembeyaz elf türkler, sevmeyiz yoksulluktan nefesi kokan göçmenleri. onları aşağıladıkça avrupalı olucaz biz. napmış fransa, ölene kadar dövmüş mü? evladır. zaten o zenci. o arap. diğeri çin çan çon. avrupa'dan iyi mi bilicez napıcağımızı.. hak etmiştir 3. dünya. ama biz şanlı türkleerrr biiizzz çılgınn türkleeerrrr, nasıl kalbimiz kırılır bi ingiliz başkentimizi istanbul sanınca? oh mon dieu, nasıl olur da bilmezler bizi? halbuki bizz türkleerrrr kuzey yarımküredeki bütün zenginlerin başkentlerini hatmettik, onlar niye bizi bilmiyo? yoksa kendilerinden mi saymıyolar? ah ama ama... afrikalı gelmesin, avrupalı sığınsın bize. rüyalarda bulutlarda yaşayalım.
yunanistana gitmeye çalışırken ölen bangladeşli ve pakistanlılardan utanıyoruz biz; onların oralarda boğularak ölmesinden değil ama... avrupa dedi ki bize, "kapıları iyi tutun" dedi. bize dedi, yaa... bi tek bize. kıymetlimisss, en çok bizi seviyo.. avrupa dedi ki bize, "bütün insan trafiğinin kilit noktası türkiye, kış kışlayın şunları". avrupa dedi. bizi seviyo avrupa kıymetlimissss... tutucass kapılarıı sokmiycasss kimseyi.. giren varsa da yiycess bitiricesss pişman edicesss... avrupayı can siperane koruycass...
insana bakınca milliyet görenlere kaldıralım bu sabahki çay bardaklarımızı. milliyetler arası hiyerarşiyle ve aşağılık kompleksiyle ezileni daha da ezince güçleneceğini sanma halimize içelim. biz "ezen" olmaya çalıştıkça, bu işler çok zor yonca. "kimse ezmesin" değil derdimiz, "biz ezilmeyelim" de değil; "biz ezelim"... ben milliyet görmiycem inatla. defne de görmiycek umarım. çünkü artık pasaporttan insan tahlili yapanlara tahammülüm kalmadı, onlardan biri olmiycam. bunun "artısını alalım eksisini bırakalım"lık yanı yok. milliyete göre severseniz, milliyete göre de nefret edersiniz. iki kere iki dört.
esas bize yazık. ayna ayna söyle bana. dev aynam benim, canım. öyle her 23 nisan'da bi çinli bi afrikalı bi de avrupalı çocuğu "el ele vermiş dünyayı sararken" çizmekle insanlık olmuyo, olursa da ilkokul seviyesinde kalıyo işte şeker. hem zaten sınıf arkadaşımız kaptı alman'ı bize kaldı hintli, bozuğuz...
nedir, sonra başbakanın eşi Eminaanım, Etiyopya ziyaretinde "2 bebeği alıp götürsek Başbakan bayılır’" diyo evlatlık çocuklara bakarak, manavdan elma seçer gibi, evsiz kedi yavrusu seçer gibi. ‘Burayı içim burkularak gezdim. Sokakların durumu çok kötü, ancak siyah çocuklar çok güzel oluyorlar’ diyo sonra. Türk işi, burnu havada... bi an için prenses dianamsı bi şi olmanın hezeyanıyla... kendi "büyük şehir çalışıyor" graniti kaplı sokaklarını hatırlıyor herhal.
ha evet, benim var zenci arkadaşlarım; ama maalesef ne hızlı koşuyolar ne de kemikleri sayılıyo. pilavı eliyle yiyenler de tanıyorum. kapı gıcırtısına kıç sallayan brezilyalı da var; maalesef karnaval kıyafetleriyle gezmiyo. sonra çinli de tanıyorum; ama maalesef henüz bimilyoncu açmadı okula. ha bi de et yiyen hintli gördüm ben, üstelik tuhaftır sarisi yoktu. bi de çok şaşıracaksınız; ama ben fes takmıyorum ve sürekli göbek de atmıyorum. biliyorum biliyorum, "bu ne biçim türk" diyosunuz... bizim okul tuhaf, ondan. yoksa sürekli kebabın yanında rakı içerdim ben türkiye'de, burda bozuldum...
6 yorum:
yürrrü be deryiiiiiiiiik!
mehmet ali biranda beyin nakli istioz evet.
Öperim.
ha(ni)miş: yıldırım türker sen bizim her şeyimizsin
Ben de Türkiye'de niye bu kadar az yabancı var diye arada düşünüyorum. Sebeplerden biri herhangi bir ülkeyi sömürmemiş olmamız olabilir mesela. ya da Türkçe'nin pek yaygın olmayan bir dil olması, Türkiye'deki bir üniversiteden alınmış diplomanın Avrupa'dakilerle karşılaştıramayacak bir itibara sahip olması veya yapılacak aynı iş için Avrupa'da daha fazla para kazanılabilecek olması da olabilir. Tabi son söylediklerim kalifiye elemanları ilgilendiren sebepler. Ama benim Almanya'da gördüğüm yabancılar da bu tanıma giren kişiler, 60-70lerde buraya yerleşenleri dışarda tutarsak.
Ama demiyorum ki biz aslında yabancılara çok açığız. Aksine Türkler bilmediğinden korkan bi millet ve bizde farklı ülkelerden insanlar evlenmek gibi bi alışkanlık da yok mesela Avrupa'daki gibi. Korkumuz da bizi radikalleştiriyo herhalde.
Irkçı olduğumuzu kabul ettiğimizde iyileşmeye de başlarız diye düşünüyorum.
Yıldırım Türker kadar kuvvetli yazmışsın biliyor musun? Hani bazı bazı aklından onlarca lanet geçer de onları kaleme dökmek yerine güllük gülistanlık yazayım dersin ya, diğeri için takat bulamazsın. Sen beynimi açıp içindekileri çıkarttın şimdi, tuhaf gelecek belki ama bu Nijeryalı meselesi hakkında (tam da bi şans AB master'ı yapmak üzereyken ve ne idüğümü bilmezken) ne düşündüysem onu gördüm satırlarında. Hem senin "hayır ne teşekkürü yahu" diyeceğini bilsem de kalemine sağlık demem, hem de bir alttaki post için bol şans dilemem, "türk gibi ve tam da ramazan'da senin için okuyup üflemem" lazım acilen. Yoksa bu da kafamda kalacak, bir kez daha pişman olacağım.
Doğru söze yorum ne yazılır?
çabana, farkındalığına, anlatımına ve üşenmeden paylaşmana şükürler olsun diyesim var. -oh dedim. ha bir iyi ki varsın ulen!
seni seviyorum deryik.
evde internet baglantim olmadigindan beri surekli okuyorum, izliyorum, yazip ciziyorum. bugun internet baglantim geri gelmis, ama hemen girmeyecegim. memnunum halimden.
dunyayla olan sanal baglarini koparmak ne guzel heylehoy.
cunku kendinle basbasa kalip dusunuyorsun cokca. en cok feminizm, irkcilik, turkluk, yurtdisi/ici/ustu/alti hakkinda.
2 gun once bir yazi yazdim, blogda yayinlamayacagim ama kendim icin saklayacagim demistim. sirf bu yaziyi yazdigin icin, office word e gecirip sana forwardlayacagim.
opuyorum.
Yorum Gönder