8 Şubat 2016 Pazartesi

stracciatella

birkac gundur (araya hafta sonu da girdi oysa) muthis bir ofke hissediyorum ofisteyken. sebebi, hedefi yok. ne isime, ne haberlere (yoksa bu blog bunun icin var), ne birilerine. bir anda yukselen, sonra bi dalga yakalayip uzun uzun sorfunu yapan ve nihayet kiyiya vuran bir ofke. cayla, muzikle filan besliyorum. cok iyi bakiyorum. gerci ben her seyi biraz uzaktan izliyorum. galiba. sanirim o ofkenin kendimle ilgili olma ihtimali, asil mesele. bu ihtimalden uzaklasmanin en iyi yolu tum dikkatimi ofkeyi takibe vermek. hani tek ayak ustunde durabilmek icin aslinda hicbir sey dusunmemek ve zihnin dengeye yogunlasmasi gerekir, o hesap. bence.

veya degil. yani bilemiyorum. bir huy olarak kendimi hep cok guzel kandirdim, ikna ettim, "du bakali nolecak"ladim veya digerleri. yapiyosam bi bildigim vardir, aa ofke mi, acaba niyedir, aman nolursa olsun canim istedi diyedir. bekler goruruz, yanina cay demleriz, aramizda lafi mi olur. yok canim, olmaz. maksat yuzumuz gulsun.

nedir iste, ben beni hic kiramam. kiramadigim her kisiyle oldugu gibi, icten ice kizar, bozulur, soylenirim ama. bi kenara yazarim, unutmak icin. sonra topluca hatirlarim. yani keske bazen sahiden birkac kisi olsaydim. bunu soylemeyi simarikca buluyorum oysa. git cay koy aklin basina gelsin, miymiymiy. yazmak abes geliyor su an; cunku o ofke mevcut, dusunmeme bile kiziyorum.  (her paragraf basi yapisimda divad'la yaptigimiz gereksiz paragraf baslari konusmamiz aklima geliyor. "siz bu kadar sure konsantre olamazsiniz diye okunabilir hale getirdik"ci, tembel isi, gazetevari paragraflar. her seye ihanet eden paragraf baslari. tepeden bakan. usttekiler gibi. neyse, devam)

ben yine bir seyler yapmam gereken, yapacak takati kendimde bulamadigim, konunun takat filan degil tembellik oldugunu gayet iyi bildigim, kalan tum enerjimle kendimi kandirdigim o cok uretken zamanlardayim. ofke dedigim sey de caydanlik dudugu aslinda. kaynayinca otuyo haliyle.

nedir, cok da karmasik degil. bu kadar suslu durumlar degil. benden uc tane olmasina gerek yok. defterimi bulamiyorum. aslinda ondan. cokca bundan. senden benden bizden.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Seni Ankara'da ilk gordugum kafe geliyor aklıma; kafanin icindeki sesler cok kalabalikti, guzel. O sesler hala yüksek perdeden konuşuyor, hala cok güzel. Gecenlerde bir arkadaşım bilincin hep ileri gittigini, daha az dusunmenin belli bir esigi gectikten sonra mumkun olmadigini dolayisi ile huzurun daha da yuksek bir bilinc seviyesine cikmakla mumkun oldugunu soylemisti. Cok dogru.
Umarim kafandaki sesler hic susmaz (bazen neye/neden olduğu belli olmayan ofke de olsa) sanki seni sen yapan bu gibi.
Sevgiler,
Gozde

Adsız dedi ki...

Bleh.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker