21 Mart 2014 Cuma

quin.

bu ara ofiste her sabah ayni seyi yapiyorum: hafif bi cay. ortacgilli bi playlist. ic, dinle. sonra dunya yansa, gulumseyerek gidersin. sabah oyle basliyor, zaten kafam almiyor baskasini. simdilik hep bu liste, sonra degisir elbet.

neyse, playlist ortacgil'in kucuk seyler'iyle basliyor. bu sarki boyle ince ince, el emegi igne oyasi gibi. cok seviyorum, cok. cunku "incelikler yuzunden" de degil, "kucuk seyler" yuzunden. kucuk kabaliklar veya icten gelen minik bir nezaketten. gec tanistim ben bu sarkiyla, niyeyse. oysa marsim olabilir, hele gecmise bakarsak kesin olmus, haberim yok. sevmelerim, kusmelerim, barismalarim, kirginliklarim, meraklarim, hepsi ufacik seylerden. belki iyi bi si de degil boyle mikro mikro etkiler; ama oyle. ufak seylerden fal tutmalarim, ortada hicbir sey yokken kendi kendime sonuclara varmalarim, sonra cok dusunmeden, dusunmekten kacarak "kismet" deyislerim hep kucuk seylerden. bunun bi sarkisi olmasi lazimdi zaten. sonucta: hep kisa anlar, kisa anlar.

gerci sarkiyi dinlerken tum govdemle hafifce iki yana sallanmasam iyiydi. yapiyorum onu.

*

bu arada, cok iyi koku alan burnum, altinci hissim ve hassas antenlerim sayesinde twitter yasagini hissetmis olucam ki buralarin bi tozunu silkelemistim, iyi oldu. "hayirdir insallaa?" diyemeden, uc vakte cikti: yasakladi manyak. dun aksam koltukta film izlerken bi guzel sizmisim (hep yaparim, en tatli uyku), uyandim, yasak. filmdeki rus cocugun "babushkaa" diye kosusu kafamda yankilanirken - ayh.

sanki asilmaz sey. sanki biz bunlari bloggerdan, youtubedan bilmiyoruz. sanki derdi sahiden bu twitter. degil iste. derdi baska. ama ne zamanki bu adamlarin trolleri, botlari bi acele "twitter icin sokaga cik" hashtagi actilar - iste o zaman bi dur bi. insanlari kiskirtmadaki bu sinsilik, eger fark edilmese sokakta olabilecek seyler - cok kotuluk dolu. bizim anlayamayacagimiz bi kotuluk. guzel bi benzetme vardi; gezi olaylari sirasinda kugulu kavsagina tas yigmisti ya manyak imelih, millet gaza gelip polis taslasin diye. kimse dokunmadi tabii, oyle de barizdi ki. hah iste, onun gibi denediler yine. biz boyle, bizi yoneten insanlardan daha iyi kalpli ve akliselim olmali, boyle kalmaliyiz. bu kadar batak bir kotulugu zaten ne aklimiz alir, ne icimiz el verir. kendi bokunda bogulacagi gun, biz akca pakca kalabiliriz umarim. simdilik superiz.

uzgunum, sinirliyim. sacmaliga hapsedilmek buyuk ceza. herkes delirmemek icin guluyor. bu refleksi seviyorum. iyi mi bilmiyorum; ama iyi iste bence. ofistekilerden biri "amma iyimsersiniz, bu ne nese?" dedi. oysa iyimserlik, kotumser birinin bile elinde kalan son koz, anlatamiyosun.

*

hepsi bi yana: paskalya'ya az kaldi. sonra da hoop - may bank holiday. uj-bej demeden tatil yapma gunleri. bakalim kahramanimiz yine nerelerde kendini dag tepe yuruyuse vuracakti. cok ozledim camurlara bata cika yurumeyi, yuksek bi yere tirmanirken yukseklik korkusuyla kufretmeyi, sonra manzaraya doymayi. topraga basin, iyi geliyor.

kendime yine onlarca kartpostal, sekilli pul filan aldim, yollanmak uzere. royal mail de ptt de bana calisiyor. ingiltere oncesi niye yapmiyodum ben bunu? olsun. kartpostal sihirli bir sey. her an konussaniz da, sadece mektup arkadasligi yapsaniz da insanlar o iki satirlik yere hayatlarini, aklindakileri ozetleyiveriyor. yazmasi da zihin aciyor iste: ozet geciyorsun. sadece en onemli seyleri yaziyorsun. yazmasan da anliyosun. kafa bi guzel netlesiyor.

ben dergilere filan kaciyorum, bulun iste yolunuzu. mini mini guzel seylere. manolyalara, bahar dallarina. bogulacak gibi olunca, oksijene, oksijene, hep oksijene. turkiye'de iyi dans ettim ben. sanki bu adamlarin bunyemde biriktirdigi butun toz pas gozeneklerden atildi terle. guzel sey dans.

*

kompozisyonuma burada son veriyorum. bi sacma geldi her kelime su an.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker