9 Nisan 2013 Salı

cıvıl

Bazi satirlar, dizeler var kiskandigim. Onlari pes pese dizen ben olsaymisim, aralarindaki o kimyayi ben yakalasaymisim, dedigim. Herkes diyor tahminen. Kocaman bir kasanin sifre kombinasyonu gibi sihirli dizilimler bunlar; celik kasa acildigi an icinden en kiymetli duygularinizin dokuldugu. Her zaman birbirine teget gecen ama bu tegetlik fark edildigi anda aralarinda bir kivilcim cakan kelimeler. Sanki yazan kisi de o koca kitabi bu cumleye fon olsun diye yazmis gibi, o sihirli cumle 40 kat dosegin altindaki bezelye tanesiymis gibi. Sanki tek derdi o cumlecikmis de gerisi bahaneymis gibi.

"Kuslar gibi civildar / tattirdigin acilar" mesela. Okudugunuz an anladiginizi sandiginiz; ama bir saniye icinde asla boyle bir aci cekmediginizi; cunku cekseydiniz zaten bu cumleyi yazabileceginizi idrak ettiren cumle. Ben oyle bir aci cekmedim, beni can evimden vurma sebebi baska. Aci cekerken degil, kus civiltisi duyunca aklima gelen bi cumle bu: bir insanin, su koca dunyanin bir aninda 5 kelimeyle sihir yaptigina tanik olma hali. Abartmiyorum. Bes kelime secip bu cumleye erebilmek, beni sasirtiyor. Ben hala o ortaokuldaki "bunu nasil yazmis, nasil ama? Dusunmus mu, hissetmis mi, hesaplamis mi? Nasil yazar bir insan bunu?" halimle okuyorum boyle cumleleri, mesela az oncekini.

Boyle cok heyecanlandigim zamanlarda aklima edebiyattan nefret eden ve bizi de nefret ettirmek icin her seyi yapan o edebiyat hocam geliyor: sair burda aci gibi olumsuz bir duyguyu, kus civiltisi gibi neseli bir olaya benzeterek...... sizi ters koseye yatirmaya calismistir. tabii canim, ne sandin. bunlari asla kendi hissetmemistir, satis kaygisiyla sinsice hesaplamis, kallesce vurmustur. Sizin hayranlikla tekrar tekrar okumalariniz ona sadece "tuttu bu yontem" demektedir, sair bu sekilde kadin bile tavlamaktadir. Pis şair resmen.

Edebiyat hocam kuslarin sadece neseyle civildadigini sanacak kadar hayattan uzak, hicbir sey sevmeyen bir kadindi. Mutlak memnuniyetsizliginin baska bi sebebi oldugunu umardim; ama galiba yoktu. Yavrusu yuvadan dustukten sonra aciyla şakıyan serceyi filan anlamazdi o. Nasil bir curetse, o haliyle bi de siir okutur, siir anlatirdi. Cezai ehliyet gibi, poetik ehliyet de olsun. Siirden siiri alir, geriye formuller, sinav sorulari, hissiz harf yiginlari birakirdi. Bazilarimiz liseli olmanin o dayanilmaz gucuyle direnir, inadina siir sever, otopsiden hallice sorularina karsi inadina "hocam siirin temasini anlatamiyorum ama kalbim aciyor" filan derdik. O da bizi arabesk civikliklarla suclar, siirin temasiyla oykunun anafikri hakkinda vaaz verirdi.

Ders onemliydi, edebiyat sadece bir ders araciydi onun icin. Biz ÖSS'ye hazirlaniyoduk, o cok gencti. herkes kendini ispat etmeliydi. Ogrenmemiz gerekiyordu, hissetmek veya hele ki hayal kurmak, bir ogrenci icin mesaiden calmakti. Onun da ogretmesi gerekiyordu; turk dili ve edebiyati fakultesinde failatun failatun gunler gecirmisti yuzlerce, bosa gitmemeliydi. o fakulteden bahsederken o kadar nefretle konusurdu ki. ogrencileri ondan daha fazla kitabi, ondan daha fazla zevk alarak ve ondan daha erken yasta okudu diye bile nefret doluydu. sonucta hissetmeyi veya hayal kurmayi zaten evde de yapabilirdik; dersi kaynatmak icin bahane olamazdi.

Hayatimda hic iz birakmamis bi hocayi fazla anlattim. Aslında iz bıraktı: benden o yaşta, o senede edebiyatı zevkle anlatacak bir hocaya sahip olma şansını aldı, götürdü. Neyse, bir baska edebiyat hocasi daha vardi okulda. Ogrencileri aşkla kitap okuyan, kitap konusan, kitaba donusen bi adam. Hic ogrencisi olmadim. Keske universitede olsaydik da dersine gitseydim. Birkac kez sohbet etmistim. Mufredatin zorunlu kitabindan bile bahsederken oyle garip ayrıntıları oyle bir askla anlatiyordu ki. Ne bileyim, hayatinin bi asamasinda gunlerini bahcede gecirip kus civiltilari arasindaki farklari anlamaya calismis biri gibiydi. Bi kere, gulumseyerek anlatirdi. En uyduruk, en kitap sayilmayacak kitaptan bahsederken bile, gulumserdi. Edebiyat veya kitap veya kelimeler onu gulumsetiyordu. Ogretmen olmayi da o aski paylasmak icin secmisti sanki. Ona denk gelemedim ben işte. sonra dusundum, ben kitaplari veya edebiyatı veya şiiri zaten seviyordum. belki de boyle sinir testi gibi bir hocam oldugu için daha da cok sevdim. belki de gulumseyerek konusan hocalar bunlari sevmeyen ogrencilere denk gelmelidir, benden cok onlara lazimdir.

*

yazıyı bi ara telefondan yazıp kaydetmişim (bkz. türkçe karaktersizlik), demin buldum. sonunu getirmemişim; ama neyse, bu haliyle sizindir.

1 yorum:

AidaSalem dedi ki...

Benim edebiyat hocalarımın biri "danteee gara guru bir genç gız olan petriha'ya aşık olmuştu" diye girizgah yapardı geneldi. Petriha aka Beatrice

Bi başka edebiyat hocam da pantolonunu sıyırıp bacağındaki av yaralarını göstermek, arada geyirmek suretiyle divan şairlerini anlatan, karısını da sık sık dövdüğü rivayet olunan bir ruh hastasıydı..

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker