11 Nisan 2013 Perşembe

sakın sen kuşlara uyma ft. bıngıldak

İstanbul'a yapılması planlanan 3. havaalanının ÇED raporu bakanlık sitesine konmuş. bundaki amaç "görüşe açmak"tır, malum. Şeffaflık, demokrasi ve diğer tüm gençlik rüyalarımızı gıdıklamak için yapıyorlar bunu. Neyse, ilgili haberin tamamı şurda. bence okuyun. üşenirseniz, buyrun:

Hızlıca notlars:
  • 2 milyar 900 milyon Avro harcanması öngörülüyormuş.
  • Yıllık yolcu kapasitesi 150 milyon kişiymiş (kaynak belirsizmiş).
  • ÇED Raporu’nun en önemli itiraflarından biri proje alanının orman göl ve mera alanlarından oluştuğunu söylemesiymiş. Şöyle: %80 orman (arnavutköy kuzey ormanları), %9 göl, yaklaşık %3 de mera.  
  • Yani proje başlangıcında yüzde 90’ı göl ve orman olan bu özel bölge proje gerçekleştiğinde yüzde 90’ı beton olan bir alana dönüşmüş olacak.
  • Bölgedeki madencilik faaliyetlerinin de etkisiyle ciddi bir heyelan ve toprak kayması riski var.
  • Terkos barajı ve Alibey barajı havzasını besleyen çok sayıda derenin kurutulması planlanıyor. 
  • Proje alanında yer alan 70 adet göl ve gölet ise hafriyat yaılarak doldurulacak. İstanbul ve su sıkıntısı konusuna burada girmiyorum; ama anladınız.
  • Tabii ki canım çevre bakanlığı "alanda korunması gereken tabiat varlığı ve sit alanı yoktur" diyerek yine görevini yapmış. iyi ki varlar ve iyi ki her gece huzurla uyuyabiliyorlar da kötü insanların varlığından tereddüt etmiyoruz.
 Ama. ama. esas ama. esas olan biten:

Bölgenin kuşların göç güzergahı olmasının ötesinde, proje alanının hemen yanında yeralan Terkos gölü kuşlar için her mevsim konaklama alanı.

Kuş var orada yani. Binlerce yıldır orada uçup kıta filan aşıyorlar. arada bi durup nefeslenip devam ediyorlar. Binlerce yıldır, milyonlarca kuş yapıyor bunu. Ne o sen kanatlı bi metalde insan uçuracaksın diye, kuşun yaşam alanına göz dikiyorsun.

Rapor kuş türlerinin geleceğini çok dert etmese de, uçuş güvenliği açısından oluşabilecek sorunlara değinmek zorunda kalıyor.

Uçuş güvenliği. İnsanlarınki tabii, kuşlarınki değil. Sizce de çok tatlı değil mi?

Aslında rapor, alınacak önlemlerle kuşları bertaraf etme sözü veriyor. Alınacak önlemler şöyle sıralanıyor; 1- kuşları cezbedecek ortamlar ortadan kaldırılacak, 2-havalimanı çevresine iğne yapraklı ağaçlar dikilecek.

bertaraf? pardon, BERTARAF?! KUŞLARI CEZBEDECEK ORTAMI ORTADAN KALDIRMAK?? Tabii kuş dediğimiz avuç içi kadar olduğu için, "sen kimi nerden bertaraf ediyosun len" diyemiyor. hoş, kuşlar filmini izlemiş biri onların garezinden korkmayı bilir; ama neyse. Bertaraf edecekmiş haspalar. Ona "katledeceğiz" desinler, razıyım. en azından dürüst olsunlar. Bir de "orman ve göl" yerine "kuşları cezbedecek ortam" demeyi başaran adam edebiyatın karanlık tarafına geçmiş bence.

kapanışı daha da güzel:

Rapor projenin sadece yapılacağı bölge için değil tüm kent, hatta tüm ülke için önemini vurgularken, “geniş katılımlı paydaş toplantıları” denilen etkinliklerin yalnızca Arnavutköy  ilçesine bağlı Tayakadın Köyü ilkokulunda yapılan halk katılımı toplantısı ile sınırlı kaldığı anlaşılıyor.

 ay lav çakma işler, ay lav göz boyamalar.  midem yanıyor.

*


Dicle Üniversitesi'ndeki olaylara karşı düzenli bir sessizlik var. Hizbullah niyeyse yeterince "terör" sayılmıyor bu ülkede, domuz bağı normalmiş gibi. Dicle Üniversitesi'nde biri ağır dört öğrenci yaralandı. Polis saldırıya uğrayanları gözaltına aldı; evet, saldıranları değil. Benden daha iyi anlatanlar var, esas onları okuyunuz bence. ODTÜ'yle kıyaslayacak değilim; çünkü burada yaşananlar polis şiddetinden daha derin, daha koyu ve daha pis bir şey.

Tüm bunlar olurken üniversite rektörünün "ama süreç?!" demesi de bir harika. süreç, adeta bıngıldağı kapanmamış bebek; parmak ucumuzla tutuyoruz. oysa parmak ucunla tutarsan düşme ihtimali daha fazla.

Kolombiya'da da var bu bizim süreçten. Üstelik onlar 60 yıldır bekliyordu bunu; 70 bin kişi öldü, milyonlarca insan yerinden edildi. Yılların FARC'ı hükümetle barış görüşmesine oturmuş. Gerçi onlar da işler biraz farklı yürüdü. Bizzat ordu silah bırakma çağrısı yaptı mesela, "noelde evinizde olun" dedi gerillalara. 331 tanesi bu kampanya sonucunda çıkmış yağmur ormanından. Az mı? iki ağaca ampul takmak 331 kişiyi ikna ediyorsa, değmez mi? tabii böyle popülist bir kampanyayla kalmamış konu, görüşmelerde de konuya damardan girmişler: toprak reformu. Haliyle ikna turuna çıkmaya da pek gerek kalmamış, görünen o. 5 madde belirlenmiş, oradan ilerliyorlar (ki çatışmanın durması 3. madde, ilk madde değil). Kolombiya'da bıngıldak o kadar da hassas bir şey değil sanırım.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker