31 Temmuz 2015 Cuma

sonucta

demin denk geldim, radikalde "ulkeden cekip gitmek" uzerine bi yazi cikmis, gidenlerin deneyimleri var filan. gayet sakin okuyodum da bi yerde damarima basildi. et voila, burdayim.

3 seneden fazladir Londra'dayim. Yurtdisina tasindiginiz zaman etrafinizdaki bircok insan size ikramiye cikmis gibi davraniyor. Eh evet, bir yere kadar oyle, ama vizenin yaninda yuklu bi hesap ve malikane gelmedigi icin, hayat derdi bitmis degil. hos dert dedigin onla da bitmiyor, neyse. aksine, bilmedigin ve cokca yalniz hissettigin bir yerde devam ediyorsun, sifirdan insa ediyorsun bazi seyleri. itis kakis, su yolunu buluyor.

Yurtdisinda yasamaya baslayanlara karsi "haribo sendromu" dedigim bir durum da var ki bence en ilginci o. Haribo = gurbetci teyze ve dayilarin cuvallarla getirdigi jelibon. bizim kusakta coktan bittigini umdugum (sonucta 80 sonrasi cocuklariyiz) bu haribo = yurtdisi sartlanmasi, yurtdisi = hariboya da donusebiliyor. birinci elden degil de, sonradan edinilmis bir algi sanirim. Ithal ikameci gunlerin toplumsal hafizadaki yeri.

Gocmen olunca tahsis edilen ucak
Ortalama gocmenin ihtiyaci olan her sey burada.

Yurtdisina tasininca yasamla ilgili dertleriniz olamiyor. vizenizi aldiginiz an, bu en insani, en basit seyi gumrukte teslim ediyorsunuz. bu hak, sadece turkiye'de yasayanlara mahsus. bakin trafikten filan bahsetmiyorum; kendi hayatinizdan bahsediyorum. deli bir patronunuz, hayattan bezdiren bir ev sahibiniz, kuyunuzu kazan is arkadasiniz, yalnizliginiz, gecim derdiniz, akan daminiz, saglik sorununuz, issizliginiz, kavga ettiginiz sevgiliniz veya yuzeyselliginden biktiginiz tanidiklar olamiyor. olamiyor; cunku bunlarin karsisinda duvar gibi yukselen bir kelime var: sonucta.

sonucta yurtdisindasin.
sonucta gittin.
sonucta kurtuldun.
SONUCTA sukret.

bu kimi zaman bir teselli, "canini sikma, beterin beteri var" cumlesi. o haliyle bir derdim yok. bazen "aaay icim sisti, amma abarttin yahu" cumlesi, o halini seviyorum bile denebilir. ama bazen de, dislerin arasindan tisslanarak ve goz devirerek soylenen, sana imrendigini sanarken aslinda hayatinin her parcasini hafife alan ve susturan bi cumle. derdim o hali.

Londra'da siradan bir gun: diger gocmenlerle birlikte kraliceyi ziyaretten donus.
mesela her firsatta en az 3-5 arkadasiyla bulusan, tatile giden bi insana tasindiktan birkac ay sonra "arkadaslarimi ozluyorum" diyorsun. cevap: SONUCTA LONDRA'DASIN. bilemiyorum, arkadasliktan anladigi topluca memleketten sikayet seansi midir, yasam kalitesi biraz yukselince arkadaslarina ihtiyaci kalmiyor? yoksa alt tarafi basit bi "daha sik konusuruz, sen sikma canini" beklerken sonuctalamak niyedir? "ben herkesi ozlerken, sanki arkadaslarim yokluguma alismis, kaciriyorum hayatlarini, uzak dusuyoruz" diyorsun. ki bu yurtdisindaki herkesin derdi sanirim, yilda 2-3 hafta gorebilecegin insanlarin delice bir heyecanla seni beklemesini, hasretle yolunu gozlemesini istemek. bencilce ama yalnizliktan. neyse buna da cevap belli: sonucta.

Londra'da siradan bir gocmen evi, tabii ki vizenin yaninda hediye.
 Diyelim ki gocmenlikten kaynakli, can sikici bir sey yasiyorsun, duzenin degisiyor, aksiyor, saskin ve sahipsiz hissediyorsun. bunu yillarca her derdini paylastigin birine 5-10 dakika anlatmak istiyorsun. gozlerinden alevler cikarak SONUCTA diyor, yurtdisindasin. "baslatma derdinden" demek istiyor da dilini isiriyor, goruyorsun. susuyorsun. sen gittin, senin derdin olamaz.

Ingiliz gocmen ofisi. Mavi memur tavirlari yuzunden kovuldu.
 Saglik derdin, endiselerin mi var? sonucta yurtdisindasin. en kotu bi ucaga atlar gelirsin yani, gitmisligin bunlari da kolaylastiriyor. sonucta gittin. ha bu arada saglik sorununa dair pek bir sey sormayacagim bile; cunku sonucta. ama izninle burnumdaki sivilceyi kapatamayisimi dinleyeceksin cunku ben turkiye'deyim.

Londra'da aile hekimleri. sigorta karsiliyor, havuz dahil.

Yurtdisindasin ve 1,5 yila yakin suredir issizsin. bunalimi, kariyerinin kimbilir ne olacagi belirsizligini gectim, artik para kazanmalisin. yillardir dunyalari biriktirmis insanlara gecim derdini, is aramanin stresini 1-2 cumle soyleyecek oluyorsun, yine ayni duvar: sonucta. oyle bi duvar ki bu, "e sen de sonucta bilmemkac yillik vizeler ve cuvalla parayla her an her yeri gezebilirsin. yapiyorsun da. ulkenin hayat standartlarinin kat be kat ustunde, refah icinde, aile gecindirme/ borc harc derdi olmadan, kira bile odemeden, luks icinde yasiyorsun. ulkeyi bok goturse bile sana asla bulasmayacak, sadece gazete haberi senin icin" demiyorsun. dersen uzerine memleket dertleri bosaltiliyor. bunlari tegetin tegeti yasayan kisiler bosaltiyor da sen hayatinin gobegindeki dertler icin o "sonucta"yi alip ekmek arasi yemelisin. SONUCTA, gittin.


Londra'da mesai saati ulasim, kalabalik bir gun.
Londra'da mesai: ceket de sirketten.  







Londra'da gocmenler icin siradan bir maas gunu.

evet, sonucta her dakika trafikte degilim, insanlar kibar. evin dibinde bi park, yilda 5 hafta tatilim var. fazla mesai yapmiyorum ve simdiye kadar bir kere bile taciz edilmedim. guzel yemekler yiyorum, guzel yerleri geziyorum. surunen bir gocmen de degilim yani, evet. ozur dilerim. demek ki baska derdim olamaz; cunku anladim ki siz turkiye'de yasayan fanilerin kisisel hayatlari, isleri, aileleri, arkadaslik iliskileri filan oylesine mukemmel ki tek derdiniz memleketin hali olmus. e nedir, SONUCTA gidenleri anlayamiyorsunuz.

ne bileyim, istanbulun tozunu attiran ve kisisel hicbir derdi olmayanlarin lukslerine SONUCTA dememek mi hatam? onlara sonucta niye denemiyor? dediginde niye bi tur daha ayar yiyorum? misal, ben her sicaktan sikayet edene "sonucta tarla capalamiyorsun" desem. her pazartesi sendromuna "sonucta bi isin var" desem. trafikte soylenene "sonucta ehliyet almissin", taksiciye kufredene "sonucta istanbuldasin" desem. ya sanirim ucuncuye gelmeden uyuzun uyuzu ilan edilirim. ama yurtdisindaysan, hayatin ciceklerle kapli bir sonucta balonu ve sen icinden ignelemeye calisan bir tatminsizsin. sonucta: arkadassizliktan dem vururken dahi yalniz birakilmayi hak etmissindir.

Londra ikliminde agzinizi goge acmaniz  mutluluga yetiyor.


sonuctalanmanin en basit sonucu, kimsenin "nasilsin" dememesi. cok garip ama, iyi olmaktan baska secenegin yok sanki. yani pardon ama o yurtdisinda, iyi olmayip ne olsun? ailen, yakin arkadaslarin soruyor elbet, o da azalarak genelde. bir sure sonra, derdinden bahsetmiyorsun cunku yani SONUCTA var elinde, susman lazim. sonucta, susuyorsun. bir seyler iyice ters gittiginde ise dehsete dusuyolar, SONUCTA iyiydi her sey?

ha bir de tabii, sonucta gittigin icin, turkiye'de ne olup bittiginden zerre haberin yok, bi omur orada yasamadigindan ne oldugunu anlayamazsin ve yani SONUCTA. bu konusanlardan cok daha fazla haber ve ayrintiyi cok daha duzenli takip ediyorsan, yine sorun sende. sonucta uzaktan kolay bu isler. sonucta o kadar rahattasin ki dertsiz basina dert ariyosun. sonucta sen gitmeyi de becerememissin tam? sonucta londra'yi hak etmiyorsun galiba? sonucta, bu "sonucta" kalibinin her bir versiyonunu, nefret ede ede ezberliyorsun. kafanda bi cumle kurmadan once gelecek cevaplari biliyorsun. Bana "o kadar begenmiyosan don" diyen bile oldu (tabii ki gulumseyerek cnm); cunku hayatinda memnun olmadigi her bir seyi silip atacak cesaret pacalarindan akiyor kendisinin, her gun yaptigi sey. ha bir de, bir memnuniyetsizligin "o kadar" degilse agzini acamazsin cunku - SONUCTA. yani siyah veya beyaz, geri kalani bizi ilgilendirmez.

Londra gocmenleri altin gununden ozel bi kare.

 o "sonucta"larin hepsinde biraz "o kadar merakliysan..." ve "kiymet bilmiyorsan..." var. her seyi gectim, yilda en fazla 2-3 kere, birer saat gordugun biriyle olan bir sohbetin icine limon sikabilecek tavirlar bunlar. ama oluyor. karsi taraf sizde "kalanlara karsi densizlik" goruyor, sizse "gidenlerin yalnizligina karsi hoyratlik". araniza bir cizik atiliyor iste, gecmiyor.


*

ulkenin her gecen gun bir karadelige donustugunu, tum bu ustume gelmelerin altinda dev bir bikkinlik oldugunu filan biliyorum. belki de bu yaziyi yazmanin hic zamani degil; ama ulke hep oyleydi zaten, 3 yilin meselesi de degil. bu yaziya "ULKE YANIYOR DERDINE BAQ"  diyen cikarsa da anlamamis hic zaten. dertsizligim sondurmeyecek.

Tum bu memleket halleri filan, bir kisi, bir arkadas olarak incinmeme merhem olmuyor. cunku cok basit: ulke (herkesin her firsatta tekrar ettigi uzere) bok cukuru. eh, o bok bugunden yarina temizlenecek gibi degil. ah bu tepkiler sana degil ki deryik, kisisel alma. bunlar hep toplumsal asabiyet - i ih, yetmiyor. Ulkeden nefret ederken incittiginiz insanlar ulkenin degil, sizin hanenize yaziliyor. o gidenlerle araniz niye acildi diye dusunurken, sadece mesafeleri suclamayin, azicik farkinda olun, yeter.

*
ayh kamyonlarca yuk bosalttim.

haribo getiren akrabalar yakti basimi ozetle. siz o jelibonlari afiyetle yediniz, kocaman tesekkurler ettiniz; ama bir gun olsun onlari arayip "nasilsin? ozledim cok" demediniz. SONUCTA, haribo diyarinda ne dert olabilir ki?

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Artik bir sey söylemenin tam zamani diye düsündüm simdi. Epeydir sessiz sessiz okuyordum.
Benim tam 31 yildir yasadigim,hissettigim,dinledigim tüm bu cümleleri,halleri bu kadar iyi tahlil eden, adini koyan bir metni ilk kez okuyorum. Bunun icin size cok tesekkür ederim. Yillardir kafamda dolasan, agirligiyla beni ezen ve derinden yaralayan, giderek sanki oralarda hic iz birakmamislik duygusunu öyle iyi anlatmissiniz ki."Sonucta" "Haribo sendromu" konunun tüm aciligina karsi öyle uygun ifadelerki yaraticiliginiza hayran kaldim. Eminim bunlari bende kullanacagim , yada sizin yazinizi gösterecegim. iste yillardir anlatmaya calistigim sey bu diyecegim Türkiye'deki eski ve yeni arkadaslarimiza.

Peki ben kimim? 31 yildir yurtdisinda yasayan, "surunen bir gocmen de degilim yani, evet. ozur dilerim".

Selamlar
Sara

cometa dedi ki...

harika bir yazı. çocuğun olmadığında da kafana çarpan binlerce "sonuçta" ile arkadaşlarına göre de dertsizsin, evliysen ve çocuğun yoksa en fazla barbie ve ken sin. bir de o versiyonunu rica ederim:))

Aysin dedi ki...

Senede 5 hafta izin den sonrasını okumadım.

Şaka şaka aslında ilk tepkim biz burda kafayı yedik artık, ne bakıyosunuz bizim ne söylediğimize oldu. Ama o yolu da tıkamışsın:) Ben de mecbur 4 senedir uzak diyarlarda yaşayan dostuma döndüm öyle hissettiriyor muyum diye merak ederek ve ta tamm! Hissetiriyormuşum tabii ki.

Söylemelere doyamadığım üzere, teşekkürler Derya.

Adsız dedi ki...

Ya super olmus bu yazin :) Stephane ile gulerek okuduk :))
Operim,
Berna.

Zeynep dedi ki...

Tesekkur. :)

metus dedi ki...

memleketteki kaos dışarıdan daha çok kafayı meşgul ediyordur muhakkak ama içeride daha yıpratıcı gerçekten... Hele bu kurla :)

Londra dönüşü okumam iyi bir tevafuk oldu tabi, Sonuçta Londra güzel memleket. Yazınsa şahane olmuş, insanı mahcup ediyor.

Adsız dedi ki...

Ne doğru bir yazı, bir de 1.5 sene giriş yapmadın diye hayatını geçirdiğin Türkiye'yi uzaktan anlayamayacağını iddia edenler var, değil mi?
Cem

Adsız dedi ki...

Sinirden elim ayağım titriyor. 70'lerdeki gurbetçi hezeyanlarından bir gram farkı yok. Manevi olarak yuvandan kopmaya hazır değilsen maceraya atılmayacaksın. Kimsenin orayı mükemmel sandığı yok. Uzakta bir başına olmanın zorluklarından bahsediyorsun karşıdaki de uzakta olduğun için zorluk "bu zorluk" cevabı veriyor. Ödenecek bedel belli iken (amerikayi yeniden kesfetmiyoruz) hala bu sizlanmaları duymak sinir bozucu. Bu yazı tamamen şımarıklıktan ibaret. Siz de, bu yazida kendini bulanlar da bi zahmet sevgili arkadaşlarının ailesinin yanina dönsün, sırada bazı konforlar için bedel ödemeye hazır bir çok insan var bırakın onlar tadını çıkarsın.

deryik dedi ki...

Buyrun cikarin tadini, odeyin bedelleri? kotali degil gocmenlik, sizin yapmaniz icin bizim birakmamiz gerekmiyor. Sirali da degil. Herkese yer var. 17-18 yasimdan beri ailemden uzak yasiyorum ben, ne manevi hazirligi? Omrumun yarisi nerdeyse. Ilk defa da yurtdisinda yasamiyorum rahat olun. Elleriniz titremesin, siniriniz bozulmasin, gayet siradan seyler soyluyosunuz. Haddinize degil, o kadar.

Adsız dedi ki...

Deryikkkk, sonuçta özgürce blog yazıyorsun, biz onu da yapmaya korkar olduk.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker