şeyi fark ettim, kendime ayırmadığım zamanları. ne ara kitaplar yığılır, albümler dinlenmez oldu, ne zamandır heveslerimi klasörleyip klasörleyip unutuyorum, bilmiyorum. genelde kişisel tarihime bakıp "X zamanında şu olmuştu" filan diye kırılmalar arıyorum (ki uzun bi süredir ilk kez 3 yıldır aynı evde oturuyorum, bahanem genelde taşınma ve yeni düzendir), ama ondan değil. oflayn kalamıyorum sanırım. hangimiz zaman zaman? meh. dikkat sürem kısaldı. okuduğumu unutuyorum ki ben okuduğumu ı-ıh, asla unutmam.mazdım. hiç olmadı şimdiye kadar. geçen gün raftan bi kitap alıp "bunu da niye okumadıysam şimdiye kadar?" dedim kendi kendime, koltuğa yerleşip hevesle açtım... OKUMUŞUM. yani tamam, çok şükür ki ilk cümleden uyandım ve evet, kitap pek bi şaheser değildi; ama bu bi ne demektir deryik, kendine hesap ver. o gri hücreler gri atlarına binip gitti mi, bu bi ne.
zihnim dolu. kafam dolu. gündelik şeyler, gündelik olmayan şeyler, işler güçler, planlar hayaller - beynim güçlü kalamıyor. hafta sonu canterbury'e gittik. güzel, minik bi şehir. ingilizlik fışkırıyor her yerinden. hava buz gibi olmasa daha da severdim bence. ay neyse, ne diyodum? hah, bi dükkanda küvet için kitap tutacağı vardı, hatta aynı şundan. görünce bi dalıp gittim niyeyse. be kadın, küvet doldurmazsın, su israfı diye. hadi kırk yılın başında doldurdun diyelim. o zaman da kitap okumazsın, ıslanır diye. hayatta uğraşmazsın şöyle bi zavazingoyla. e ne o zaman? nasıl bi ihtimal, ne gördün de n'oldu (kendimi döverek blogdan atıcam şimdi)? işte sanırım, ertelediğim, ötelediğim, "yahut vakit olmayan" her şey o saçma aparatta vücuda geldi. haleluya.
bi A4 kağıt alacağım, bir de 0.4 uçlu pilot kalem. tüm kağıdı kuş yemi kadar kareler ve üçgenlerle dolduracağım. o zaman geçecek sanırım, deli pöstekisi lazım bana. böyle zamanlarda halı dokumak, kanaviçe, ne bileyim petek dinçöz için kum boncuklu elbise işlemek filan, öyle şeyler istiyor canım. "bunu yapan kör oldu ama of beyni var ya, mis gibi açıldı, çok memnun" işleri. hiçbiri elimden gelmiyor. telkâri mesela, ne güzel şey oysa. yine böyle zamanlarda seramik düşüyor aklıma. yine özlüyorum, çamur harika bir şey. ve fakat bir stüdyo gerektirmesi inanılmaz. tek başıma baştan sonra yapacak kadar bilmediğimden, bir hoca da gerektiriyor haliyle. tabii çok isteyen evde playdohla da oynar yani ne var ama... işte. meh.
yeni yılınız hiç ummadık şeylerle gelsin blog ahalisi. çünkü nedir, umduklarınızı bulmak çok bi mesele değil aslında. bunu demişken not edeyim: güzel şeyler tabii, hepsi güzel şeyler olsun. güzeliniz özeliniz size, hepimize yetecek gülüşleriniz bize düşsün.
1 yorum:
Çok güzel yeniyıl dileğin için teşekkürler. Kendine çok yükleniyosun, o saçmalamalar ve kalabalıkta kaybolmalar da mühim bence. Bünyen bunu arıyor demek ki bu ara, üstüne gitme.
Tam olarak aynı nedenlerle delirdiğim zaman bunları duymak bana iyi geliyor, belki sana da gelir diye yazayım dedim.
Kendimize karşı merhametli olacağımız bir sene diliyorum ben de.
Yorum Gönder