madem tatil, o zaman blog. eski tempoma dönemem ama, gündeme bulaşayım. veya gündemsizliğe. ülkede gerçek hiçbi gündem yok, farkında mısınız? neyse.
“Ceren beş yaşında. Kuaförde annesini beklerken bir yandan da
kadınların konuşmalarını dinliyordu. Kadınlar, ölen askerlerin
annelerinin nasıl ağladıklarını anlatıyordu. Ceren annesine dönüp
‘Anneciğim, peki ölen teröristlerin anneleri ağlamıyor mu’ diye sordu.
Kuafördeki bütün kadınlar ağladı.”
Bianet'ten alıntı bu, 1994teki "arkadaşıma dokunma" kampanyasını anlatan yazıdan. Bir süredir 90ların hak mücadelelerini tek tek, tane tane anlatıyor bianet. Arşivlerin tozunu atıyor ki tazelenelim. metin göktepe de var, hayata dönüş operasyonu ve bir dakika karanlık eylemleri de. 90lar berbat zamanlardı. Bugüne dair ne varsa, oraya, o on yıla sığmış; hatta ilk yarısına. leyla zana da var, merve kavakçı da. sivil itaatsizlik eylemleri, kent mücadeleleri, kadın ve LGBTİ hareketi, her şey. bak o zamanlar delirmemişiz. şimdi de delirmeyiz sanırım. sırf bunun için bile okumak lazım. üç haberden beşinin popülist laga luga olduğu basından kurtulmak için. gazetelerdeki şey gündem değil, ağız oyalayan sakızlar. cakcak. balon yap, patlat. içim şişiyor.
Merak ederseniz, ilk yazı şurda. yazının sonunda tüm yazılara derli toplu link verilmiş; çünkü bianet arşivciliği bambaşka güzel. bazı yazılar ağır ama. bi anda bi bakmışsın, ağlamışsın. oluyor, oluvermiş. geçmeyişinden. sonra havaya, suya, güneşe bak. oh. geçer biraz. insana insan lazım.
*
bu arada, marmara kent ve doğa mitingi olmuş. tabii yine üç beş kişiye kalmış gibi iş. olsundur. eşyanın tabiatı gereği, her toplaşmadan Gezi umacak değiliz ya. o bir daha olmayacak, olsa cıvırdı zaten. siz yine de ranta itirazla doğa savunmasını kalın kırmızı çizgilerle birbirinden ayıran dangalaklardan olmayın, olur mu? bir yandan hırsız kovalayıp onun sonucuna itiraz edene fildişi saraylardaki elit endişeler diye burun kıvırmak - iktisat iktisat olalı, böyle kör cehalet görmedi. neyse. kıt kaynaklar. kaynaklar kıt değil. kıt diyolar. kanmayın.
kapa parantez.
29 Aralık 2014 Pazartesi
28 Aralık 2014 Pazar
tilk.
şeyi fark ettim, kendime ayırmadığım zamanları. ne ara kitaplar yığılır, albümler dinlenmez oldu, ne zamandır heveslerimi klasörleyip klasörleyip unutuyorum, bilmiyorum. genelde kişisel tarihime bakıp "X zamanında şu olmuştu" filan diye kırılmalar arıyorum (ki uzun bi süredir ilk kez 3 yıldır aynı evde oturuyorum, bahanem genelde taşınma ve yeni düzendir), ama ondan değil. oflayn kalamıyorum sanırım. hangimiz zaman zaman? meh. dikkat sürem kısaldı. okuduğumu unutuyorum ki ben okuduğumu ı-ıh, asla unutmam.mazdım. hiç olmadı şimdiye kadar. geçen gün raftan bi kitap alıp "bunu da niye okumadıysam şimdiye kadar?" dedim kendi kendime, koltuğa yerleşip hevesle açtım... OKUMUŞUM. yani tamam, çok şükür ki ilk cümleden uyandım ve evet, kitap pek bi şaheser değildi; ama bu bi ne demektir deryik, kendine hesap ver. o gri hücreler gri atlarına binip gitti mi, bu bi ne.
zihnim dolu. kafam dolu. gündelik şeyler, gündelik olmayan şeyler, işler güçler, planlar hayaller - beynim güçlü kalamıyor. hafta sonu canterbury'e gittik. güzel, minik bi şehir. ingilizlik fışkırıyor her yerinden. hava buz gibi olmasa daha da severdim bence. ay neyse, ne diyodum? hah, bi dükkanda küvet için kitap tutacağı vardı, hatta aynı şundan. görünce bi dalıp gittim niyeyse. be kadın, küvet doldurmazsın, su israfı diye. hadi kırk yılın başında doldurdun diyelim. o zaman da kitap okumazsın, ıslanır diye. hayatta uğraşmazsın şöyle bi zavazingoyla. e ne o zaman? nasıl bi ihtimal, ne gördün de n'oldu (kendimi döverek blogdan atıcam şimdi)? işte sanırım, ertelediğim, ötelediğim, "yahut vakit olmayan" her şey o saçma aparatta vücuda geldi. haleluya.
bi A4 kağıt alacağım, bir de 0.4 uçlu pilot kalem. tüm kağıdı kuş yemi kadar kareler ve üçgenlerle dolduracağım. o zaman geçecek sanırım, deli pöstekisi lazım bana. böyle zamanlarda halı dokumak, kanaviçe, ne bileyim petek dinçöz için kum boncuklu elbise işlemek filan, öyle şeyler istiyor canım. "bunu yapan kör oldu ama of beyni var ya, mis gibi açıldı, çok memnun" işleri. hiçbiri elimden gelmiyor. telkâri mesela, ne güzel şey oysa. yine böyle zamanlarda seramik düşüyor aklıma. yine özlüyorum, çamur harika bir şey. ve fakat bir stüdyo gerektirmesi inanılmaz. tek başıma baştan sonra yapacak kadar bilmediğimden, bir hoca da gerektiriyor haliyle. tabii çok isteyen evde playdohla da oynar yani ne var ama... işte. meh.
yeni yılınız hiç ummadık şeylerle gelsin blog ahalisi. çünkü nedir, umduklarınızı bulmak çok bi mesele değil aslında. bunu demişken not edeyim: güzel şeyler tabii, hepsi güzel şeyler olsun. güzeliniz özeliniz size, hepimize yetecek gülüşleriniz bize düşsün.
zihnim dolu. kafam dolu. gündelik şeyler, gündelik olmayan şeyler, işler güçler, planlar hayaller - beynim güçlü kalamıyor. hafta sonu canterbury'e gittik. güzel, minik bi şehir. ingilizlik fışkırıyor her yerinden. hava buz gibi olmasa daha da severdim bence. ay neyse, ne diyodum? hah, bi dükkanda küvet için kitap tutacağı vardı, hatta aynı şundan. görünce bi dalıp gittim niyeyse. be kadın, küvet doldurmazsın, su israfı diye. hadi kırk yılın başında doldurdun diyelim. o zaman da kitap okumazsın, ıslanır diye. hayatta uğraşmazsın şöyle bi zavazingoyla. e ne o zaman? nasıl bi ihtimal, ne gördün de n'oldu (kendimi döverek blogdan atıcam şimdi)? işte sanırım, ertelediğim, ötelediğim, "yahut vakit olmayan" her şey o saçma aparatta vücuda geldi. haleluya.
bi A4 kağıt alacağım, bir de 0.4 uçlu pilot kalem. tüm kağıdı kuş yemi kadar kareler ve üçgenlerle dolduracağım. o zaman geçecek sanırım, deli pöstekisi lazım bana. böyle zamanlarda halı dokumak, kanaviçe, ne bileyim petek dinçöz için kum boncuklu elbise işlemek filan, öyle şeyler istiyor canım. "bunu yapan kör oldu ama of beyni var ya, mis gibi açıldı, çok memnun" işleri. hiçbiri elimden gelmiyor. telkâri mesela, ne güzel şey oysa. yine böyle zamanlarda seramik düşüyor aklıma. yine özlüyorum, çamur harika bir şey. ve fakat bir stüdyo gerektirmesi inanılmaz. tek başıma baştan sonra yapacak kadar bilmediğimden, bir hoca da gerektiriyor haliyle. tabii çok isteyen evde playdohla da oynar yani ne var ama... işte. meh.
yeni yılınız hiç ummadık şeylerle gelsin blog ahalisi. çünkü nedir, umduklarınızı bulmak çok bi mesele değil aslında. bunu demişken not edeyim: güzel şeyler tabii, hepsi güzel şeyler olsun. güzeliniz özeliniz size, hepimize yetecek gülüşleriniz bize düşsün.
9 Aralık 2014 Salı
maçk.
ben bu satirlari yazarken tepede cookies alert var. seceneklerim de sunlar: "daha fazla bilgi edinin" ve "anladim". anlamiyosan daha fazla bilgi lazim demekmis. boyle seylere takilip kaliyorum bazen. hani misafirleri olan dilencinin aslinda zeus oldugunu hic bosalmayan sarap anforasindan anlayan ev sahibi cift gibi - aa isaret. aliym ben bunu, kullanirim. ayrintilari fallandiriyorum, filizlenince dikiyorum, cicek cicek aciyolar. oysa daha fazla bilgi edinmek, anlamaya yetmeyebilir. neyse, zeus saraplari.
bu sabah gunes yoktu. ev buz. gunes dogsun diye bekledim. dogmak bilmedi. giyindim, gok pembelendi. sonra tekrar mutfak penceresine gittim ve ta taa - bi kizilgerdan ucuverdi. mutfak penceresinin dibindeki agacin dalinin en ucunda duran kizilgerdan (kurdugum en uzun tamlama) oldugundan eminim, niyeyse. iyi denk geldim.
her zaman nefret ettim bu zifir karanliktan, soguktan. yari uyur halde gecirdigim aylar. aralik ve ocagi eskiciye verip mayisla eylulu uzatabilmeliyiz. 21 aralik gelsin de gitsin artik nolur. ciceklenen bahar agacindan guzel bir sey mi var, rica ederim.
***
bi hafta icin turkiye'ye gittim geldim. her seferinde oldugu gibi, yorgun ve cok yorgun dondum. dinlenemedim, dinlenmek icin bi tatil daha lazim. habire fon cektirdim cunku burdakinin beste biri fiyatta ve biraz suslu hissetmekten bir sey olmaz.
aile ve arkadaslar ve ben. istanbul'la pek ilgilenemedim, ankara'yi simarttim. bir suru insanla karsilastim, deli gibi. yedim, ictim. bunlarin bazen sirasi karisti. parklara gittim, parklar guzel. bebek sevdim, bana gulumsedi diye pek bi havalara girdim. vapura bindim tabii, vapursuz olmazdi. anlari kirptim ani yaptim. bazilarini naftalinledim de sakladim. oyle iste. dar vakitlerde tatilmis gibi. nedir, simdi corek otlu tulum peyniri var evde. ben de ondan sandvic yaptim, ofiste yiyorum. aa bi de trilece yedim. sanirim o tatli oyle olmamaliymis; ama yine de o an lezzetliydi. neyse, bi tatlinin asiri populer olmasi acayip geliyor. macaron vesaire de boyle. abartiyorsunuz.
dem'e de gittim nihayet. her istedigim cay icin "ay o mu? iiy yok, o soyle boyle" deyip baska sey onerdiler ama neyse. sanki menuyu ben hazirladim.
***
her gun yeni bir bilgi: anemon aslinda bir cicek. yani cicegi de var. ben denizler altinda yirmi bin balik halini tercih ediyorum sanirim, boyle su altinda dagilan, uzun sac tutamlari gibi. mavili balikli sac. guzel ondan. cicek hali de pek guzel gerci, el isi dersinde yapilmiscasina. su an TARIMDA ANEMON YETISTIRICILIGININ YERI VE ITHAL CICEKCILIK yazilarina filan denk geliyorum da buraya ozetlemiyorum. aa bi de kremi varmis, yaslanmayi engelliyomus. neyse, yunancada ruzgarin kizi demekmis anemone. afrodit, olen sevgilisi adonisin kanina nektarlar serpince acmis bu cicek. bir nevi gelincik. ama ayni zamanda deniz altinda da bi guzellik. daha ne olsundu, rica ederim.
***
yeni yil tanrilari sesimi duymus olacak ki biricik cicegim simge londra'ya tasiniyor. arkadaslanma danslariyla kutladim bu fikri. bavuluma atip kacirmak istedigim insanlarin sayisi bir azaldi. arkadaslar guzeldir, pek sevincliyim.
bi de ben buradaki vizemi uzatacagim, vizelerimizi uzatacagiz. benim canim sirketim, karsilamiyor masrafimi. zorunda degil zaten de bi ikram yapabilirlerdi. yapan yapiyor. ama iste, yapmiyolar. sasirmadim ama iste, bi umut var miymis neymis. tulum peyniriyle yedim onu da bi guzel.
londra zalim, yilbasi yakisiyor. yabanmersini sosundan bence. guzel sehir. fark ettim ki ben burda yasamayi seviyorum - yani, alismaktan ote bu. turkiyeyi (hayir, turkiyedekileri) ozlesem de. londra henuz ne kadar evim, bilmiyorum. 2,5 yil oldu, az degil; ama bunlarin kafamda dereceleri farkli sanirim. ankara 8 yila ragmen tam bi ev olamamisti mesela. londra bazen cok ev. bazen de iste, benden vizeler istiyor filan. neyse, "yasamayi sevdigim, istedigim sehir" sanirim simdilik. ev olusu suruyor.
***
baska? kendimi dinliyorum. biliyosunuz cok konusuyorum, dinlemesi de zor oluyor. 2015'ten niyeyse pek umutluyum, sanki herkes oyle. her seyin guzel olacagi bir yilmis gibi. olmazsa n'apcam bilmiyorum. pirpir hallerdeyim. sanirim iddia ettigimin aksine, ben bu yeni yil bekleyislerini seviyorum. 2015 de bekleneni yapsin rica ederim. isi ne.
daha fazla bilgi edinsem mi, yoksa anlamis miyimdir? hmm hmm.
bu sabah gunes yoktu. ev buz. gunes dogsun diye bekledim. dogmak bilmedi. giyindim, gok pembelendi. sonra tekrar mutfak penceresine gittim ve ta taa - bi kizilgerdan ucuverdi. mutfak penceresinin dibindeki agacin dalinin en ucunda duran kizilgerdan (kurdugum en uzun tamlama) oldugundan eminim, niyeyse. iyi denk geldim.
her zaman nefret ettim bu zifir karanliktan, soguktan. yari uyur halde gecirdigim aylar. aralik ve ocagi eskiciye verip mayisla eylulu uzatabilmeliyiz. 21 aralik gelsin de gitsin artik nolur. ciceklenen bahar agacindan guzel bir sey mi var, rica ederim.
***
bi hafta icin turkiye'ye gittim geldim. her seferinde oldugu gibi, yorgun ve cok yorgun dondum. dinlenemedim, dinlenmek icin bi tatil daha lazim. habire fon cektirdim cunku burdakinin beste biri fiyatta ve biraz suslu hissetmekten bir sey olmaz.
yeni yil dilegim de bu t-shirt. nerden bulacaksam artik. |
dem'e de gittim nihayet. her istedigim cay icin "ay o mu? iiy yok, o soyle boyle" deyip baska sey onerdiler ama neyse. sanki menuyu ben hazirladim.
***
her gun yeni bir bilgi: anemon aslinda bir cicek. yani cicegi de var. ben denizler altinda yirmi bin balik halini tercih ediyorum sanirim, boyle su altinda dagilan, uzun sac tutamlari gibi. mavili balikli sac. guzel ondan. cicek hali de pek guzel gerci, el isi dersinde yapilmiscasina. su an TARIMDA ANEMON YETISTIRICILIGININ YERI VE ITHAL CICEKCILIK yazilarina filan denk geliyorum da buraya ozetlemiyorum. aa bi de kremi varmis, yaslanmayi engelliyomus. neyse, yunancada ruzgarin kizi demekmis anemone. afrodit, olen sevgilisi adonisin kanina nektarlar serpince acmis bu cicek. bir nevi gelincik. ama ayni zamanda deniz altinda da bi guzellik. daha ne olsundu, rica ederim.
***
yeni yil tanrilari sesimi duymus olacak ki biricik cicegim simge londra'ya tasiniyor. arkadaslanma danslariyla kutladim bu fikri. bavuluma atip kacirmak istedigim insanlarin sayisi bir azaldi. arkadaslar guzeldir, pek sevincliyim.
bi de ben buradaki vizemi uzatacagim, vizelerimizi uzatacagiz. benim canim sirketim, karsilamiyor masrafimi. zorunda degil zaten de bi ikram yapabilirlerdi. yapan yapiyor. ama iste, yapmiyolar. sasirmadim ama iste, bi umut var miymis neymis. tulum peyniriyle yedim onu da bi guzel.
londra zalim, yilbasi yakisiyor. yabanmersini sosundan bence. guzel sehir. fark ettim ki ben burda yasamayi seviyorum - yani, alismaktan ote bu. turkiyeyi (hayir, turkiyedekileri) ozlesem de. londra henuz ne kadar evim, bilmiyorum. 2,5 yil oldu, az degil; ama bunlarin kafamda dereceleri farkli sanirim. ankara 8 yila ragmen tam bi ev olamamisti mesela. londra bazen cok ev. bazen de iste, benden vizeler istiyor filan. neyse, "yasamayi sevdigim, istedigim sehir" sanirim simdilik. ev olusu suruyor.
***
baska? kendimi dinliyorum. biliyosunuz cok konusuyorum, dinlemesi de zor oluyor. 2015'ten niyeyse pek umutluyum, sanki herkes oyle. her seyin guzel olacagi bir yilmis gibi. olmazsa n'apcam bilmiyorum. pirpir hallerdeyim. sanirim iddia ettigimin aksine, ben bu yeni yil bekleyislerini seviyorum. 2015 de bekleneni yapsin rica ederim. isi ne.
daha fazla bilgi edinsem mi, yoksa anlamis miyimdir? hmm hmm.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)