21 Şubat 2013 Perşembe

virgül

Bu sabah. "Berfo Ana hayatını kaybetti". İlk düşünebildiğim şey, "acısını söndüremeden" oldu. acısı öyle kor ateş gibi canlı halde, bedenini ve beynini 33 yıl besleyen, onu 105'ine kadar yaşatan acısı. "Beni toprağa gömmeyin" demiş. Ölürken bile, inatla dimdik durup beklemek için önlem almış resmen: "onu bulmadan, beni gömmeyin".  Gömmeyin ki, görünmez olmasın bekleyişi. oğlunun kayboluşundan sonra çektiği acı da kaybolmasın.

Sabah sabah, cenin pozisyonuna geçip ağlayan bebekler gibi bandista'ya sığındım, benim annem cumartesi. ah cemil ah. "anne bul beni" diyen cemil. bu seferki dinleyişimde o ses cemildi. 33 yıldır annesinin beyninde inleyen sesiyle, "anne bul beni" diyordu. çocuğum yok; ama düşündüm, kardeşim gitse böyle. götürseler. "abla bul beni" dese kafamın içinde. korkunç. düşünmekten anında vazgeçecek kadar, sanki düşünürsem ihtimali olurmuş gibi korkutacak kadar korkunç. hah işte insanlar bunu 33 yıldır yaşıyor. Tahayyül edemeyeceğim kadar derin.

"Oğluna kavuştu" diyenler var, çok normal bir evlat acısı çekmiş gibi. "normal" derken, evlat acısı ağırdır tamam; ama kör kurşun, trafik kazası veya bir hastalık değildi ki yaşanan. Oğlunun kemiklerini dilenen bir anne bıraktılar geriye. İki şey istedi: katillerini ve kemiklerini. "Bakmadığı tek bi yer kalmıştı, orada oğlunu arıyordur şimdi" demiş biri. öyle işte.


12 Eylül davasının iki sanığı, dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren (94) ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya (84) yaşları dolayısıyla var olan rahatsızlıkları nedeniyle sanık sandalyesine oturmadı ancak 105 yaşındaki Berfo Ana Kars'tan Ankara'ya geldi. Berfo Ana, 12. Ağır Ceza Mahkemesi önüne ambulansla geldi, dün gün boyunca ambulansta bekledi.

Pişkinlik ne büyük. Bir insan ömrü ne kadar normalde? 80 yıl, 85 yıl? bir tanecik ömrünüzün baharında kaybediliyorsunuz, işkencede mi öldünüz, taş bağlayıp denize mi attılar, belirsiz. yoksunuz. geriye kalan onlarca insanın, ailenin, arkadaşın hayatında da kocaman bir göçük açılıyor. onların hayatı orada duruveriyor işte. Berfo Ana, bir tanecik ömrünü acı çekerek geçirdi. telafisi yok, tazminatı yok. acıdan ömrü uzadı kadının. acısına bir saksı çiçeği gibi özenle baktı; suladı, büyüttü, besledi. Acısı çiçek çiçek açtı, dayanmak için.

Yalnız mı, tek o mu var? Hayır. yüzlerce, binlerce insan yaşadı ve yaşıyor bunları. "ölüm kuyusu" diye bir gerçeklik var Türkiye'de. Geçenlerde bahsettiğim "nostalgia for the light" adlı belgeseli o yüzden, bir kez daha tavsiye edeceğim. dışındakilerin o çembere girmesi, acıyı anlaması zor ya, bari o özenle büyütülen çiçeklerin dikeni batsın elimize, bir şey hissedelim diye. ne bileyim, ucundan bi fikrimiz olsun.

Şilili anneler, "bizi görmek istemiyorlar" demişti o filmde. bakmıyorlar ve görmüyorlar. en çok da etkilemişti beni. Sahi, insanlar geçmişi unutmayı  o kadar istiyor ki "unutturuyorlar" demeye ne hacet. Kimse zorla unutturmuyor ki kuzum? birebir mağdurları dışında herkes unutmaya dünden hazır. Kimse hatırlamak, yüzleşmek, hesaplaşmak istemiyor. dolar üzerinden mark üzerinden, atlarımızı refah dolu bir geleceğe sürmek varken, ne acısı yani, rica ederim? Gezegenin diğer ucundaki insanların bu acıyı bu kadar iyi anlaması; ama burnunun dibindekinin kör olması.

Hakim Süleyman İnce, Berfo Kırbayır salona girdiğinde "Annemiz Türkçe biliyor mu?" diye sordu. Berfo Ana bunun üzerine konuşmaya başladı:
"Kenan Evren sen hiç utanmadın mı benim çocuğumu öldürürken? Evin yıkılsın ocağın sönsün. Sen benim evimi yıktın."
"Elin ayağın titremesin Evren buraya gel!"
Sonra hakime dönerek, "Sen o namussuzu neden buraya getirmedin" dedi.

Sonuna nokta konamayacak kadar bitmemiş bir hikaye bu; şunca acı taptazeyken, ölüm sadece bir virgül.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Gitgide sana dönüşüyorum sanırım Deryik, artık daha çok aynı şeyleri yazıyoruz...

Adsız dedi ki...

Gözleri açık gitti deniyor ama bana öyle gelmiyor.Bugün kaç kişi Kenan Evren ve onun gibilere dolu dolu lanet okumuştur kimbilir,neye yarar deseler bile

Emir Bey dedi ki...

"Gitgide sana dönüşüyorum sanırım Deryik, artık daha çok aynı şeyleri yazıyoruz..." bunu yazan benim, tanıyamadı blogger.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker