17 Ocak 2013 Perşembe

midya

şunu izledim demin.

ordan burdan fırlayan fallik kazuletleri bile özlediğimi fark ettim. UND yazılı şilepleri bile - ki hepsiyle eskiden beri kavgalıyım. sonra birden ver güneşi, ver köpüğü, havanı buluyosun işte. ben onu özledim.

neyse, o videoyu izledim; çünkü kan davalım Home Office nihayet 13 eylül tarihine kadar olan başvurulara baktığını duyurdu. yani sıra bizde! ben istanbul'u özledim. ankara'yı da özledim; ankaradakiler sebebiyle. istanbul'dakileri de özledim, yanlış anlaşılmasın; ama istanbul'u da özledim. veya vapuru, neyse işte.

kafam çok bozuk olunca yaptığım gibi, sabahın köründe başlamak üzere beşiktaş- kadıköy-karaköy-kadıköy-eminönü şeklinde, bi süre sırayla bulabildiğim bütün vapurlara binicem. arada inip bi kup griye yiycem veya bi balık-ekmek, sonra aynen devam. bi gün bu serinin sonuna eminönü'ndeki 2 saatlik boğaz turunu da eklemiştim. harika bi gündü. çok yapmadım bu turları zaten, 2-3 kez. hadi 5 olsun. zaten insanın kafası öyle çok da "çok bozuk" olmasın. neyse işte, yine yapıcam; ama kafam güzel olduğu için. şu an bunu düşündükçe aptal aptal sırıtıyorum. simit yiycem. gece içip içip yarım ekmek midye tava yiycem. "midyaa" diyip gülücem kendi kendime. yeditepe turuna çıkmış sünnet çocuğu gibi olucam.

öğrencilik çok tuhaf. okurken sıradan gelen şeyler yer ediyor, yer etsin diye orada bulunduğun dersler filansa asla kalmıyor akılda. benim kalmadı. güney yokuştan bakıp "güneş denizin üstünde parlıyosa bugün derse girmeyeyim" dediğim zamanlarım kaldı mesela. sayıklar gibi kaldılar hem de. çok akşamdan kalmayken paltoma sarılıp tevfik fikret'in evinin önündeki bankta, güneşle ısına ısına uyuyuşum ve tepeme dikilen liselilerin "hojaaam burda biri var hojaaam hasta galiba hojaaaaam bayılmış mııı" bağırışlarıyla uyanışım kaldı. koşarak kaçmıştım manyaklardan. manzarada içbükey tellere gömülerek saatlerce oturmak, çay içmeler, hep çay, sonra kediler, sonra yapraklar ve erguvan ve salkım ve turkuaz. eminim dertlerim vardı, derslerim de vardı. olsundu. her sabah aynı sandviçi yemekten bıkmadığım zamanlardı işte. çok zayıf, çok geveze, çok sarhoş, her şeyden en çok zamanlar. bazı şeylerin sonsuz vakitler alacak kadar önemsiz, bazı şeylerinse yüzüne bakılmayacak kadar önemli olduğu günler. güzel günler.

yeni biçilmiş çimler. uzamış ve ıslak çimler. çim boyundan mevsim falı bakmak. o ıslak çimlerde pati titrete titrete yürüyen kedi yavruları. kendi çöpünü atmaktan aciz kazık kadar heriflerin bıraktığı kumpirleri kapıp uçan kargalar. banklar bi de, hep bank. sanki banksız ölürmüşüz gibi. illa bi bank. sanki tüm şehir banklara oturuyor, herkes her gün bir banka uğruyor, banktan daha doğal bi şi yokmuş gibi. ayrıca bir sürü teğetlik ve tesadüf sonucu sevdiğim adamla evlenmemde de kampüsün yeri ve önemi büyük. bak onu da hatırlıyorum, adım adım. kısa saçlarım - çok kısa saçlarım ve ben, ne kadar heyecanlanırdık. çimlerde otururken, ben dergi okuyo gibi, o sigara içiyo gibi. sonra ne çok geçiştik yıllarca. ne güzel hikaye. bilmeseniz de güveniniz.

vapur ve kampüs işte, şimdilik bu kadar. benim istanbulumun çoğu bunlar zaten. banklı manklı. hazırlık yapıyorum kafamda. neyse ben video izliym. niyeyse şu full HD "24 saat istanbul - kaostan yükselen köprüsel düzen" zımbırtılarından daha güzel geldi. hani sanki bi kenarda oturup ben çekmişim gibi. ondan, evet.

günde 2 post? bu blog bunu görmeyeli ne kadar oldu, 4-5 yıl filan mı? tey tey tey.

4 yorum:

EbrarG. dedi ki...

Ah bir gelsen.

Emir Bey dedi ki...

okul

EbrarG. dedi ki...

O eminönü'ndeki zarif dedeye gidelim, "bunu yemeyenin aklı yok"e diye diye yiyelim:) Belki saray'a bile gideriz, tavuk suyuna çorba, tavuklu pilav hatta üzerine tavuk göğsü yeriz:) Kemal bey seni soruyor her konuştuğumuzda. Kocaman kahvaltılar edelim bizim evde, Derya söyledim mi acaba, deniz görüyor benim evim, burada, her şeye inat gibi.
Gelin artık.
İstanbul seni çok özledi.

Elsa dedi ki...

kafamız bozukken aynı seylerı yapıyormuşuz. ben de canım sıkıldıgında önce vapura biner sonra da sirkeciden eminönüne hatta beyazıda kadar yürürüm. dönüşte de köprünün altında sulu bira içerim ama.

okulu ise gelince tanıyamayacaksın diye korkuyorum.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker