kış uykusu zamanı yine. pek kısa günler. ben de meymenetsizim. bu da 2-3 gündür bekleyen yazının son hali.
gönüllü iş iyi gidiyor; ama personelden çok danışman gibiyim. henüz bana bi iş vermediler, bazı şeyler soruyolar, ben de düzeltilmesi için öneri yapıyorum. bilmişlikten değil, sadece deneyim farkı. pek bi çalışkan ekip, o güzel. ufak ufak pişiyor işte işler, çok acelesi yok. bir kere yapalım, tam yapalım.
bu arada jella hanım misafirim oldu, londra bi adet leydi gördü. her zamanki yerler daha bi güzel oldu, gezdik, gördük, üşüdük ve çaktırmadık. şehrin bi ucu olduğu için gitmeye üşendiğim portobello'ya da gittik mesela. noel anne gibi bana yine bir şeyler getirdiği için cennetlik. arkadaşlar çok özleniyor, böyle gidip gelmeler de doping gibi. bu vesileyle: bizim de pasaportlar gelsin, biz de gidelim artık. tahminimce 1,5-2 ay daha kaldı. o kadar olsa keşke.
bi arkadaşımın bana "stepford wife eşiğine iki kala" dediği üzere, stepford günler geçiriyorum. yılbaşı madem, biraz hediye hazırlığı, biraz süs filan; ama ağaç yok. bir şeyler yapıyorum, el oyalıyor. ben yılbaşının hediye verme kısmına pek bi kapıldım bu yıl, bakalım. 1 ocak dedin mi durulurum herhalde.
Noel haftası tatil, biz de hafta sonu liverpool'a gideceğiz. 24-25'inde orda olmanın bir anlamı yok; her yer kapalı ve dönüş treni dahi bulunmuyor ve londra'da bi noel yemeğine davetliyiz. neyse, iki gün de yeter zaten, gani gani. bu vesileyle, the beatles kürüme de başladım, maksat moda girmek. ortaokuldan beri görmek istediğim tek şehir herhalde, hep bi ötelendi. ortaokulda sınıfımda bi kız vardı, pek bi varlıklı. sömestr tatilinde gitmişti liverpool'a. benim de delice beatles dinlediğim zamanlar. "bitlıs mı ne, onun müzesini gezdik" diye anlatmıştı o zaman, müthiş bir havayla. adını bilecek kadar bile umursamıyorken gidebilmesine çok sinirlenmiştim niyeyse. neyse, "bayramda kırmızı rugan pabuçsuz kalan çocuk" dramı yaratmiym şimdi, bu da böyle bi anımdır.
*
meclis bütçe görüşmelerinin ortasında arınç vajina kelimesinden utandığını söyledi. meclisin bütçe görüşmelerinin ortasında konu buraya nasıl geldi? bir kadın milletvekilinin ona bakarak konuşmasından mahçup olduğu için geldi. bir milletvekili değil, bir "kadın" milletvekili; çünkü önce kadınız. biyolojik olarak kadın olmanın koşullarından biri de vajina tabii. vajinamız var; ama adını anamıyoruz; çünkü vajinasızlar utanabilir ve sahiden, meclis bütçe görüşmeleri için çok önemli bir konu bu. kendisinin penis kelimesinden de utandığını tahmin ederim. bu vesileyle, mesela rahim kanseri veya prostattan da utanıyor mu, merak ediyorum. genel ahlak işte. geriye kaldı twitterdaki "ne diyek, mahmut mu diyek?" yorumu baki.
ilk okuduğumda çok güldüm, sonra detayları düştü internete. bir insanın vajina kelimesinden utanması değil komik olan; bir milletvekilinin, başka bir milletvekiline "organınızın adını nasıl anarsınız! çok ayıp" demesi, beri yandan kadınlarla ilgili onlarca konuda söz ve yetki sahibi olması. trajikomik olan onunki değil; bizim halimiz. bu konuda daha da yazabilirim de sahiden içim şişiyor, istemiyorum. sonuçta kendisini şok eden cümlenin aslı "vajina bekçiliği yapmayın" idi, konu da kürtajdı. tek bir kelime değildi yani, bir koca cümleydi. çok şey anlatan, cinsiyet politikaları jargonunda yeri olan bir cümleydi. bir kadının, kadınlığı, anneliği ile ilgili hak talebine "sen kadın ve annesin, nasıl vajina dersin!" dedi adam. şu andan sonra sahiden karşısına geçip penisvajinapenisvajina diye bağırasım var. hoş n'olacak, ben bağırırım, o utanır, utanınca kızar. kudretlü devletlü.
2 yorum:
Seneler evvel, itiraf.com'un en popüler zamanlarını yaşadığı yıllar... Bir kadın bir çocukluk anısından bahsetmişti. Annesi, bu küçük kızının vajinasına, artık nasıl bir hastalıklı ruh halindeyken, "Ayşegül" adını takmış. Kız da vajinasının ismini "Ayşegül" olarak biliyor işte. Sonra işte kadın, anaokula başladığında tanıştığı ilk arkadaşının adının "Ayşegül" olduğu an uğradığı dumuru anlatıyor, filan.. Kadıncağız sonradan birtakım "kilitlenme" problemleri yaşamış mı bilmiyoruz...
Acaba diyorum, bu vajinadan, kelimesinden korkma halinin, bununla bir ilgisi mi var? Sonuçta o adamları da bir ana yetiştirdi.
Ne güzel demişsin ki yine her zaman dediğin gibi ama artık iç sıkıntısından iç şişmesinden yazamaz hale geleceğimizden korkuyorum bir gün, elimiz gitmeyecek yani eeeeh diyeceğiz.
Yorum Gönder