12 Şubat 2012 Pazar

CDTRK veya Cıdıtırık

Meclis'teki ceylan derisi, turuncu renkli koltuklar üzerine bir post olacak bu (adeta dilekçe yazıyordu).

Hatırlayanlar olacaktır (klişelerle devam ediyordu), 1998 yılında TBMM koltuklarının ceylan derisi, turuncu renkli koltuklarla (CDTRK olarak anacağım) değişmesi büyük bir olay olmuştu. o zamanki kafamla (yaş 14) en az 550 ceylanın (ceylan hayvanı) derisinin, üstüne üstlük TURUNCUya boyanarak meclise konmasına bi anlam verememiştim. Canice olması sebebiyle, niye böyle matah bulunduğunu anlamamıştım ve tabii - TURUNCU?? O zaman buna aktılan bütçe uzun bi tartışma konusu olmuştu. "Meclisin tam olarak ne olduğunu bu olayla anladım" diyebilirim. Meclis, ceylan derisi, turuncu renkli koltuklar ve onlara oturan 550 kişidir.

Şöyle bir arşiv taradım da (arşiv taraması a.k.a google), o zamanlar yaklaşık 2,7 milyon dolar harcanan bu güzellik için gazeteler “dünya yüzünde kendi meclisini soyan tek ülke biziz” diye manşet atmış; çünkü 100 katına yakın fiyata satın alınmış CDTRKlar  (vazgeçtim, cıdıtırık diye kısaltalım bence, sevimli de oluyor).

Meclisin "kendime yeni bir ben lazım" dönemiymiş heralde, beyaz mermerler, beyaz florasanlarla kaplanmış, mekan 550 led lambalı, turuncu bir neon tabelaya dönüştürülmüştü. Bu böyyük dönüşümdeki zevksizlik, benim içimi titretmişti. Bir sürü insan, cıdıtırıklarla ülkeyi yönetecekti. Cıdıtırıklar pahalı şeylerdi. Televizyonda ilk gördüğüm zamanı bile hatırlıyorum, görücüye çıkar gibi sunulmuştu ve bir de tabii ki -TURUNCU!

Neyse efendim cıdıtırıklarla ilgili şikayetler 2004'te başlamış. 5 Temmuz 2004 tarihli gazetelerde yer alan habere göre, aslen göz doktoru olan bir milletvekili konuyu gündeme taşımış. Milletvekilleri arasında (adeta ortaçağ vebası gibi) yayılan başağrısı, görme bozukluğu gibi şikayetlerin yanı sıra yüksek tansiyon ve sinir bozukluğunu da sebep göstermiş. Bir milletvekili durumu "sürekli güneşe bakıyomuşuz gibi oluyor" diye tasvir etmiş ki bence gayet net. Tabii cıdıtırıkları satan amca bey size salonu mermer kaplatıp üzerine beyaz florasan dayayın demedi; ama ona soran yok. Bi mimara filan soran da yok; hatta sanırım florasanı döşeyen ustaya bile soran olmamış. Neyse, hükümetten gelen bu cıdıtırık değiştirme önerisine muhalefetin de çeşitli tasvirlerle destek vermesi, kenara şimdilik not edebileceğiniz bir ayrıntı.


2008 yılında Çalışma Bakanı Faruk Çelik "terzi kendi söküğünü de diksin" diye düşünerek heralde, cıdıtırıkların tam bir bela olduğunu uzun uzun anlatmış. "Arkadaşlarda sürekli göz ve beyin yorgunluğuna ilişkin şikâyetler var’ demiş, hatta bu koltuklara PEMBE diyerek adeta kendi acılarını cümle içinde kullanmış. Sonrasında, "tam olmasa da kavga ve tartışmaların nedenlerden biri bu olabilir." diye içimize bi kurt düşürmüş. Tabii bu yetmez, "Ağır ve tehlikeli işlerde çalışma süresi 7.5 saat. Milletvekilleri millete karşı sorumlu oldukları için ağır ve tehlike arzetmeyince uzun süre çalışmalarında mahzur yok." gibi, tam olarak ne demek istediğini bizim de şeedemediğimiz bir cümleyle kapanış yapmış. Cıdıtırık etkisi bu, kolay değil.

Dikkatinizin dağılmadığını umuyorum, 1998 - 2004- 2008. tam on yıl boyunca milletvekillerimiz bu cıdıtırıklar yüzünden gözlerine far tutulmuş tavşan gibi çalışmak zorunda kalmış; ama mesela bir Sendika Kanunu'nun HALA ve İNATLA neden yenilenemediğini eleştirirken bunu düşünmediniz işte! Dinleyeceksiniz o yüzden.

Muhalefet bu geçen yıllar boyunca konuyla ilgili olarak, "turuncu meclisin ciddiyetine uymuyor", "eskiden ahşaptı, ne güzeldi", "koltuklar fazla rahat, uyuyoruz" gibi gibi, besleyici yorumlarda bulunmuş.  Tabii arada birkaç tane "renginde bi şi yok, herkes işine baksın", "15 yıldır kullanıyorum, tık demedi", "kavgada suçu cıdıtırık'a atacağına kendine hakim ol" filan diyen kendini bilmez de çıkmış, o ayrı. Yine de en güzel yorum B.Arınç'tan gelmiş tabii: "Çalışma Bakanı çalışmayla ilgili konuları çok iyi bilir. İhtisasa hürmet etmek lazım. O böyle bir şey söylediyse doğrudur".

2009'da da bitmemiş bu konu. Mesela, gönül telimizi titreten, duyarlı insan, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, ebru sanatıyla yıllarca uğraştığını söyleyerek, turuncu rengin insanı tahrik ettiğini ve hırçınlaştırdığını belirtmiş ve "Genel Kurul’un renkleri çevre ve ruh sağlığı açısından uygun değil" demiş. Bir ihtisas alanı olarak ebru ve çevre, hemen göze çarpıyor zannederim. Meclis koltuklarının turuncu olmasını öneren, cıdıtırıkların babası, renk bilim uzmanı kişi “Genel olarak turuncu neşeci ve yapıcı; sağlık, canlılık veren bir renktir. En önemli özelliği ise hayat öpücüğü ile mutluluk verişidir." diye kendini savunmaya çalışmış ve hatta ufak bir analiz yaparak "Eroğlu’nun turuncusu eksik" diye teşhis bile koymuş. Ammaaa... az önce ağzımızın payını almıştık, hatırlayalım: "İhtisasa hürmet etmek lazım. O böyle bir şey söylediyse doğrudur". Yani ebru büyüktür renk bilim. Sorusu olan?

*

2.7 milyon doları soracak olabilirsiniz. Sizi gidi, nasıl da sinsi sinsi çetele tutuyosunuz! TBMM Genel Kurul Salonu’nun inşaatındaki bu usulsüzlük iddialarıyla ilgili olarak açılan dava, 2006 yılında, Hazine avukatının duruşmaya katılmaması yüzünden işlemden kaldırılmış. Bunun öncesine bilirkişi bulunamamış, bulunsa beğenilmemiş filan. Cıdıtırık bu, bilmesi kolay değil (Bu arada meclis, elektrik için ihaleye çıkıp daha ucuza satın almayı da 2011 yılında akıl etmiş, kolay değil işte cıdıtırıklı ortamda çalışmak).


İş cıdıtırıkla kalsa iyi, bu işin bi de makam odası var. misal, yıl 2009, ay Aralık, bir köşe yazısı:

"ABD Başkanı Barack Obama gelecek diye Meclis Başkanı makam odasının yıllanmış tarihi el dokuma halılarının yerine krem rengi içinde yer yer simler ve kırmızı güller bulunan iki büyük halı konuldu". - SİMLER ve KIRMIZI GÜLLER! artık "gül ile bülbül" mü dersiniz, "roses are red, violets are blue" mu bilemem, tam bir füzyon füzesi.

*

Benim için turuncu budur özetle. Daha doğrusu uzun süre bu oldu. Turuncu deyince aklıma portakaldan önce cıdıtırık geliyordu, öyle bir deformasyon. Son bikaç yıldır biraz daha barıştım kendisiyle. Hem, turuncu vaaaaar, turuncu var. Turanj bile var- haha! Yani işte, biraz daha hayatıma sokabildim bu rengi, sevmeye başladım. Gün batımı güzel şey, sulu portakal güzel şey. Turuncuyu seven insanlar da güzel aslında; hayat öpücüğüyle mutluluk veren bir renk, nihayetinde.

Hamiş:
Meclis başkanının makam odasındaki halıyı ölesiye merak ediyorum.
Fotoğrafını bulan göndersin, rica ederim.

4 yorum:

Arestoktra dedi ki...

Deryik hislerime tercüman oldun, sabah sabah biri ne düşündüğümü adam gibi ifade edebilmiş diye mutlu oldum resmen.

"Vekillerin" beni kaz gibi yolduğunu ve saçma sapan işlerle uğraştığını, cukka mukka desturuyla yola hızla devam ettiklerini düşündükçe bütün kanım beynime sıçrıyor.

En azından benim gibi yolunmak istemeyen "kazların" varlığı bir nebze umut veriyor. Belki bir gün kümesin kapısını da kırarız...

Selamlar.

Bilgesu dedi ki...

http://www.hashali.com/

Referanslar bolumunde eklemisler; ama motifleri tam anlasilmiyor.

Selamlar

deryik dedi ki...

ayy çok teşekkür ederim! evet maalesef ayrıntı yok; ama bu da bir şey :)

Bilgesu dedi ki...

:)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker