16 Ekim 2011 Pazar

altıncı kat kedisi

ne çok yazacak şey geliyor aklıma. yazdım bile gerçi bir tanesini mesela; ama "post!" diyemedim. cık, daha post diil. taslak. dursun öylece. sırasını beklesin. elimden çıktı diye kafamda sırası gelmiş demek değil.

havadaki bulutlardan kurşuni bi grilik yağıyor. yani edebi cümle arayışları değil, sahiden su değil de gri yağıyor gibi. odam ahıra döndü, kışlıklar, yazlıklar, yıkanması gerekenler, bavuldan çıkması gerekenler filan derken ihraç fazlası satan mağazanın deposu gibi. bi de ıvır zıvırlar var, o ıvır zıvırlar ki odadaki yerleri asla belli olmadığından, yersizlikten masamda dururlar. masam, haymatlos eşyalar kulübü. sonra ben onları üst üste filan dizip sanki yerleri zaten masammış gibi yaparım, sanki yersiz yurtsuz hissetmemeleri gerekiyomuş gibi. kendimi ve ıvır zıvırı kandırırım.

dedim ya yazacak şeyler var; ama en mühimi canım blog, hasret. bak özlem o kadar ağır bir kelime değil, belki türkçeden türemişliğindendir. dilbilgisi delisi bir ilkokul öğretmeni edasıyla, kafamda hemen özle-m diye ekine ayırdığım içindir. böyle bir şey. boşuna ilkokul beşlerde, el kadar sabiyken 2 milyon kişiyle sınavlara girmedik, tabii yıkandı bu beyin. oysa hasret, o başındaki ha sesinin aslında derin bir aahhh çekişinden gelişi gibi ağır. oradan türemiş hasret kelimesi yani, hasretin ah'ından.

hasret diye bir fil yavrusu olabilir mesela, dumbo gibi, hem ağlayıp hem koşarak, sarsak sarsak böğrünüze çöküverir. özlemdense anca bir kedi çıkar,zarifçe kuyruğuyla S çizerek, göğsünüze ilişir. farklı kurum ve kuruluşlar. mesela hasret harbi bir hisken, özlem birazcık hanfendi bir duruşa sahip. özlem, mürebbiyeler tarafından eğitilmiş bir efendilikte, işlemeli mendiliyle gözyaşlarını kurular. hasretse böhür böhür ağlarken burnunu koluna silebilir. öyle bir fark sanki; umarım anlatabildim. hani müslüm baba hasret çeker, özlem şarkılarını ise nilüfer söyler gibi. daha devam edebilirim böyle; ama bence kafi.

bavul boşaltırken ve doldururken, bir seneye yakındır hep aynı şeyi düşünüyorum: tüm eşyalarımı alabilsinler, buradan oraya gidebilsinler, orada kalabilsinler. bavul denen nesneye bu kadar anlam yüklememeliyim. zaten evimin üstünde uçan elli kadar leyleğe yüklediğim anlam bana yetmişti. leylekler çocuk getirmeyi bırakıp bavul götürsün bence. biraz işe yarasınlar.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker