6 Aralık 2010 Pazartesi

tarara

"yangın söndürme uçağı göndermek, insani kadar islami bir görevdir" - biz geçen günlerde bunu öğrendik. devletimizin dini görevlerini yerine getirmesinden mutluluk duyuyoruz tabii, god forbid, 72 milyon birden günaha girmeyelim. neyse, darısı, göz göre göre yanan ve yanmasını geçtim, varlığı bile tanınmayan ormanlarımızın başına. orda bir yerde, çok var bunlardan. hani bakanlık tarafından tarih öncesi çağlarda her yere dikilen "ormanlar akciğerimizdir", "beni yakma" gibi deriin mesajlar taşıyan tabelalar var ya, onlar bile uğramamış o ormanlara. "heryılkıbrısadasıkadartoprakerozyonlakayboluyor" TEMA'sı da görmüyor dumanları. orman yok ki yansın. insani kapsama girmiyor, belki islami kapsamdan yırtar o ormanlar. ilerde bi gün.

salep seven çoktur elbet. ben pek sevmem. kış başına 1-2 tane filan içiyordum heralde, onu da bıraktım. siz salepin salep çiçeğinden yapıldığını, onun da güzelim bir orkide türü olduğunu biliyo muydunuz? ya ya.  çiçek içiyoruz. aynı çiçek maraş dondurmasında da kullanılıyor, hatta  kıvamını veriyor. dondurmayı da bırakıcam umarım, o konu biraz daha yavaş gidiyor. balığınız kaç santim, dondurmanız neli? anladınız.
neyse, hazır konu yeniden gündeme gelmişken: dünyada yalnızca türkiyede orkide sökülüyormuş. dondurmayı da salepi de anlatmışlar, merak eden okuyabülü. orda birileri işi gücü bırakmış, türkiyedeki orkide türlerinin geleceğini filan düşünüyor. kesin ajandır. orkide koklatıp bizi bayıltacaklardır. ya da direkt manyaktır yani, allah aşkına, kime ne orkideden? ot böcek.

konuyu ntv spikerleri gibi bağlamak istedim: sökülen tek şey orkideler değil sayın okuyucu. gençlerin gösteri hakkı da sökülüp alınıyor ellerinden (bence kariyerim yükselişte).
vahşet, alıştığınız zaman derinleşiyor. vahşi bile olmuyor artık, rutinleşiyor. başınıza türlü tuhaflıkta acı gelebilir, mağdur olarak, kesin siz bir şey yapmışsınızdır. mağdurun kendisini suçlu hissettiği, zaten düşünmeden suçlu ilan edildiği bi garip düzen. gençlerin, öğrencilerin dayak yemesine sadece gençler, öğrenciler kıyameti koparıyor neticede; bir de tarihte bir gün onlardan biri olmuş orta yaşlılar. akademisyenleri hiç anlamıyorum, çoktan vazgeçtim kalemşörlükten meydanda yürümeye üşenengillerden.

merak ettiğim, etliye sütlüye karışmayan anneler, babalar nerde? hani canının canı olan, biricik evlatlarıyken mesele? anneler babalar "çocuğunuza sahip çıkın lan!" azarıyla, suçu kendilerinde arıyorlar; çünkü zaten zaman kötü. zamanlar değişemez. manyağın teki kızınızın kafasını keserse, yılbaşında arkadaşlarıyla eğlenirken kombi yüzünden gazdan zehirlenip ölürse veya polis kemiklerini kırarsa çözüm belli: çocuğunuza sahip çıkın len!

halbuki aileler çocuklarını tercihen ağızlarını açıp haklarını, görüşlerini savunsunlar diye yetiştirmeli. di mi yani? çocuklarına insanca yaşamayı öğretmeli, sevmeyi, sevgiyi, sevebilmeyi. yolda yürürken kaldırım taşlarına dikmemeliler gözlerini. çok mu kolay sanki sevebilmek? durmadan dinlenmeden, vazgeçmeden sevmek? yüce çobanımızın bir yeni koyuna daha ihtiyacı yok çünkü.
"ne bekliyodun ki?" diyebilirsiniz. ben de derim ki: beklemekte hiçbir sakınca yok, vladimir ve estragon hala bekliyor. koyunlaşmadı diye birinin kasığının ezilmesi, iç kanamayla hastanelerde sürünmesi reva olmamalı yahu. buna itiraz beklemem mi tuhaf, itirazın olmayışı mı? anne babalar, neden çocuklarının bir gün işkenceden geçme ihtimaline itiraz etmiyor? nasıl olabiliyor? başkalarının çocukları, başkalarının yaramaz çocukları, sen onlardan olma yavrum, bizimki çok uslu teyzesi, olay görse karşı kaldırıma geçer.

hadi konuyu yine bağlayalım: peki karşı kaldırıma bile kaçamayanlar? talim kurşunuyla ölüvermek de mi normal, sahi? canan 16 yaşında ama en son çekilen fotoğrafında heralde 10-11 yaşlarında. güncel vesikalığı olmayan çocukların ölümü bir kenara not edilmiyor. şırnakta15 ayda  5 çocuk ölüp gitmiş, bilen duyan? foseptiğe düşüp ölen kaçıncı çocuk süleyman, onu da bilmiyoruz mesela. önemi yok, sayan da yok. vesikalıksız süleyman. daha okul yaşı gelmemişken, ne vesikalığı. vesikalık yaşı gelenlerin de eti bizim kemiği polisin. bu mu normal? ben bi şi beklememeli miyim?

birgünün "yiğid bulud" başlığına dakikalarca güldüm. neyse, şimdi çeneme vurmuşken bu son cümlelerimi ona harcamiycam, kendisini divada havale ediyorum. evrime inanmayın, devrime inanın.

daha günlük ıvır zıvırlar için bakınız ankara misafiri, rus resimleri, mercimek çorbası, akşam vapuru, cibalikapı, 8 adet baharat, 16 adet ot, kat kat tat. mum bir, renkli cam şişe iki, bence çok güzel şeyler.

5 yorum:

n7e dedi ki...

Anlamadım, iki yumruyu da "sökmeseler" bitki yaşayacak mı? Daha az üretilse salep ve dondurma mesela, (öhöm böhöm beylik kelimeyi yazmıyorum) bitkinin soyu tükenmeyecek olabilir mi? Tek çözüm salep içmeyiniz, üretmeyiniz, keza dondurma da - mı? Anlamadım, bilmiyorum.

Kontrol altına alın, silkinin kendinize gelin tamam da, üretimini durdurun, komik geldi.

deryik dedi ki...

yok şöyle; bu benim çözümüm. yani amcanın üretmeyin deyişi bir yana, ben şimdilik tüketmiyorum. daha iyisi yapılana kadar bu, yani.

yoksa tabii ki çareler tükenmez. ikinci yumruyu sökünce bir sonraki seneye bi şi kalmıyor anladığım; ama yumru pahalı bir şey, bi çiçekten 2 yerine 1 yumru almak da işlerine gelmiyor.

maksat, çare bulunacak bir sorun olarak tanınsın önce. çok zor yetişen, mevsimlik bir çiçek ve benim daha önce okuduğum kadarıyla sahiden talep fazlası kaynak üzerinde baskı yaratıyor mevcut durumda. üretimin bu yöntemle yapılması durabilir.

yazık orkidelere yahu. bi tanesine bakıcam diye deliriyodum, pek bi nazeninler.

n7e dedi ki...

Benim de sürekli içtiğim, kışın onsuz duramadığım bişi değil (En son ablam cezvede salep ısıtırken dibini tutturunca temizlemek çok zor oluyo diye içmeyi bırakmıştım. ayrı komik.)
Bi de zaten iki yıla bu gidişle bişi "içemeyeceksek", bi yerden başlamak gerek. Çiçekçilerde saksısız satılmamaları (hani iki günde gidici olmamaları)da bi başlangıç olabilir. Hatta saksıyla da satılmamalılar belki de. Ay bilmiyorum. Hatta belki de adamcağız bu tip her şeyi söyledi ama bu öneriyi seçip koydular habere. Bu uzar gider. Durmam lazım.

nurbanu dedi ki...

Deryikcim,

Ya bizim bi bagimsiz kisa cizgi film gosterimimiz var bu hafta sonuu 11 aralikta santral de. eger programin yoksa sen de katil diycektim! keyifli bir aksam olucak bence. sen de boyle egzantrik bagimsiz sanat manat seversin diye dedim. (kusura bakma emailini goremedim blogda)

info icin

http://www.canlandiranlar.com/
http://www.facebook.com/event.php?eid=174387502580496

gelirsen bana da meraba ben deryik de!! :)

deryik dedi ki...

nurbanu: haha valla evet, severim ben bağımsız sanat :) gelmek isterim, güzel olur. cumartesi tam gün çalışma ihtimalim (riskim hatta) var. umarım olmaz, umarım özgürümdür, merhaba ben deryik derim :) davete çok teşekkürler!

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker