"Ben bazen açık denizlerde güvertenin bir köşesine sıkışakalmış bir taş
parçası bulurdum da, o taşı üç-dört bin kulaç derinliğindeki denize
atarken, karanlığa yavaş yavaş gömülen taşa bakarak, 'bu artık oradan
hiç çıkmaz' derdim. Ayşe'nin o gün söylediklerini ve o günkü
halini unuttum. nitekim ki deniz de bağrına atılan taşı unutur ama o taş
yine oradadır ve oradan bir daha çıkmaz."
"Bodrum'a varınca duyacağımı umduğum tadı bulamadım. insan bir mevsimde
bir ağacın muayyen bir dalında bir yemiş buluyor. yiyor ve hoşuna
gidiyor. bir-iki mevsim sonra yine aynı dalda aynı yemişi arıyor, ya
yemiş o dalda bulunmuyor ya da bulunursa hoşa gitmiyor. belki de yemişi
arayan değişmiş bulunuyor."
''farkında olmadan fatma'ya:
- nedir acaba bu yıldızlar? diye sordum.
- göklerde mısır buğdayı patlatıyorlar galiba, dedi.''
Bu kitabı özledim. Parçalarını ekşisözlük'te buldum, gülümsedim. Bu kitabı Bodrum'da okumayı, okurken kafamı kaldırıp lacivertlere bakmayı, o lacivertin ortasında Yaşar Kaptan'ı tek ayağı dümende, ufku seyrederek taka sürerken görmeyi özledim esas.
Bazı ipleri doğru zamanda tutarsanız, tekneniniz hızlanır. Bu bilgi bir kitap başlığına gizlendiyse, o kitabın yanımda olmamasına hayıflanabilirim biraz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder