12 Ekim 2014 Pazar

devrik

şu an yan yatmış, kalçama sıcak su torbası dayamış, bacaklarımın arasına da destek olsun diye yastık koymuş vaziyetteyim. devriklik bu. bir haftadır bulabildiğim en rahat pozisyon. ortaokulda koşmak yerine kenarda fısır fısır gülüştüğüm beden derslerinden üniversitede yarıda bıraktığım dans kursuna, hollanda'da binmediğim bisikletten istanbul'da evimin dibinde olduğu halde gitmediğim havuza kadar sporla ilgili tüm pişmanlıklarımı tesbih yaptım, çekiyorum. iyi ihtimalle kas zedelenmesi, kötü ihtimalle siyatik / fıtık başlangıcı gibi belalardayım. iyi bok oldu.

benim canım tatlı. bilen bilir, mızmızımdır. hep bi ağrım, sızım bir şeyim olur. kendimi bile bezdiririm. işin komiği, arkadaşlarımın çoğu da mızmızlanmadan nefret eder, yine iyi çekiyolar beni. dilimi ısırsam susmam, öyle. ve fakat hepsi gerçek ağrı ve sızı, uydurmuyorum. kendimi bildim bileli en çürük, dokunsalar elde kalan kız bendim. bi yandan da alışığım, geçiyor işte. tek korktuğum şey hareketsiz kalmak. eylül ayında nerdeyse her hafta sonu bir yere seyahat etmek gibi bir delilik sonucunda sanırım. en son yine sırt çantasıyla seyahate çıktık ama kalçadan bacağa uzanan, o tanıdık ve lanet ağrı başladı. uyuşma. batan iğneler. siyatiğin sözlük karşılığı. iki hafta oldu. geçen hafta işe gitmedim, dinlendim. tarif ettiğim pozisyonda saatler geçti.

ingiltere'nin lanet sağlık sisteminde fıtıklı hastaya bile "iki dinlen geçer" dediklerini bildiğim için, şimdi bi doktordan diğerine azimle "MR istiyorum ben" diye inat ediyorum. bakalım, olacak gibi. fizik tedavi versinler, emir eri gibi düzenli gideceğim. tövbekar bir hantalın yeni hayat güncesi.

30 yaşıma bir aydan az kaldı. ben bu vücudu nasıl böyle savsak kullandım, ona kızıyorum. kronik bir derdim, sakatlığım yok. sağlam vücut. sahip çıkmamak nasıl bi dangalaklık acaba? neyime güvenmek? düzenli olarak kardeşime "bak spor yapmazsan böyle oluyo işte" diyen ibret mesajları atıyorum. gelecek nesiller poposunun üstüne oturabilsin, derdim o. "yüzüyodum ama?" filan diyorum bi de kendime. acınası. popoda sıcak su torbası ne, allah aşkına ya.

bir de sanırım ilaçlardan veya ağrıdan, sahiden fena rüyalar görüyorum. kore korku filmleri ile beynimin dehlizleri arası bir yerde. güzel olunca da bir o kadar güzel gerçi. yine de uyku yorucu iş bu ara. bi yandan da kaçınılmaz; ilaçla kafama balyoz vurulmuş gibi uyuyorum.

*

son tatilimiz budapeşte - viyana - prag üçlüsüydü. üçer günden, dokuz gün. budapeşte'nin geceleri, viyana'nın tatlıları ve prag'ın silüeti. ya ilkbahar ya da sonbaharda gitmek istiyordum, ikincisi oldu. güzel gezdik, çok yedik, biraz da aklımızı bırakıp döndük. prag kullanmadığı güzelliklerini verse, ikinci el filan demeden alsak, bizim şehirler ihya olsa keşke.

*

haberler, gündem berbat. ben de StumbleUpon, Pinterest, ne varsa onlara sığındım. bu bi lüks evet. her şey renkli ve güzel oralarda. onlara kaçıyorum. üç günde 40 kişinin ölmesini ideolojilerle tartışana kadar toplanıp da YETER diyememeyi, demeyişimizi, denemeyişleri düşünmek istemiyorum. benim canımı acıtan tek şey, birlikte yaşama hayalinin vazgeçilen ilk şey olması. oysa bu hayal, sağlam bir inat gerektiriyor. bir on yıl sonra, bir akşam yemeğinde haberleri izlerken bir itirafçının "kobane olaylarının arka yüzü... az sonraaa" spotu duymak, kaçınılmaz. bunu bile bile... her işimiz lades bizim.

gerçi, "hanım azıcık suyundan da koysana" der, düşünmeden, hatırlamadan geçiririz o yemeği belki. bana yüzümüz kızaracak gibi geliyor; ama hayır, yanılıyorum. kızarmayacak.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ceken bilir Deryik Hanimcim!
Olmedigin surece aynen dedigin gibi, dinlen bol sivi c vitamini diye kovustururlar seni.
Hic bekleme nhs i, biraz paradan cikacaksin ama private mr ceken yerler vardir mutlak.
Bi de eve yakin saglam bir physiotherapist ve osteopath bul(biri kasla biri iskelet sistemi ile ilgileniyor) ben ikisine de giderek toparladim, pzt cuma duzeninde gidip, 4 er seans ta dogruldum...gecmis olsunxxx
3a1b nin buyuk a sı

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker