İş arıyorum. Aslında iş arıyoruz; ama birimizin çoktan buldu. Araya ufak bir tatil kaçtı sadece.
İş arıyorum ve iş tanımları anormal olan yerler bana daha yakın. Hani muhasebe ve raporlama ve denetim ve İK, ne iş varsa tek kişinin yapması beklenen küçük yerler. Joker elemanın halinden joker arayan anlar. Umarım, anlasın artık ya. Çevre çevre diye tutturdum; ama elbette ki esniyor. Çocukları da severim, göreceğiz.
*
Sevgili Victoria Park'ımız ve biz. Ben bu parkı çok seviyorum. İyice boşladım, koşu filan yalan oldu hava 10-12 dereceye düşünce. Hoş, üstüne çıkacağı süre de belli işte yıl içinde. Neyse, yakınımızdaki metro durağı da Bethnal Green. Kabaca 2-3 otobüs durağı mesafesi var parkla arasında. 2. Dünya Savaşı'nda gerçekleşen meşhur bir Bethnal Green Vakası var. Ben durak civarı bombalanmış diye biliyordum; oysa öyle değilmiş.
Efendim wikipedia (ve kaynakçaları) der ki:
Sevgili parkımız sivillere kapanıp uçaksavar alanı ilan ediliyor savaş sırasında. Uçaksavar roketlerin cinsi cibiliyeti de gizli tabii. Park dediğin 86 hektar alan, döne döne uçak savıyoruz. Neyse, yıllardan 1943, günlerden 3 Mart, gece vakti delice siren sesi duyuluyor: bombalama uyarısı. Meşhur Blitz sırasında 57 gece boyunca bomba yiyen bir şehirden bahsediyoruz; yani siren sesi çok tanıdık. Bir önceki gece de Berlin ağır bir şekilde bombalandığından, halk zaten bir karşı saldırı huzursuzluğunda.
Victoria Park planı, 1841 |
Peki bomba n'olmuş? Duyulan patlama sesi bomba değil, Victoria Park'tan atılan yeni tür bir uçaksavar roketinin sesiymiş, gizli bir deneme atışı yapılmış (BBC söylüyor). Yani 173 kişi, sahiden pisi pisine ölüyor: ortada bomba bile yokken. "Ezilerek ölmek nedir?" derseniz, teni maviye, mora, siyaha dönecek kadar oksijensiz kalmış çocuklar derim. Kurtulanların ve kurtarma ekibinde çalışanların anıları şurada.
metro girişi |
Ayrıca metro durağı henüz açılmadığından, metro girişi ahşap panellerle çevrili merdivenden ibaret, tırabzan filan yok. Tırabzan yapılması talebi hükümete iletilmiş; ama faaliyette bile olmayan bir durak için savaş zamanı böyle bir harcama yapılması, hele ki "metal" tırabzan filan, tabii ki onaylanmamış. Olaydan sonra tırabzanlar konuyor, bir de her basamağın kenarı beyaza boyanıyor ki karanlıkta görülsün (editos devam: bir de ısrarla cümle içinde kullanmışım sevgili "tırabzan"ı).
Böylesine büyük ve bence İngiltere'nin sayılı "bok yoluna niyazi" vakalarından biri olan olay, konuşulmuyor ve unutuluyor yavaş yavaş. Cephede tek asker ölse dahi uygun bir yere anıt dikiveren İngilizler için bence sıradışı bir durum. Nihayet 2005'te mi ne, Victoria Park içine ufak bir dikilitaş yapılıyor. Metronun da bir girişinde ufacık bir tabela varmış; ama gözüme çarpmadı. Olayın hayatta kalan kurbanları, 2007 yılında bir araya gelip bir "anıt fonu" oluşturuyorlar. Ölenlerin anısına, ufacık tefecik değil, ihtişamlı bir anıt yaptırmak için. Seçilen proje, iç kısmında 173 tane ışık olan, ters duran bir merdiven heykeli, "Stairway to Heaven". Proje hâlâ tamamlanmış değil; ama yavaş yavaş sürüyor. Tamamlandığında metro girişinin hemen üstünde duracak ve o ışıklarla merdivenler aydınlanacak. Bağışlar toplanıyor, konser düzenleniyor filan. Umarım 2013'e, 70. yıl anma törenine yetişir.
69. yıl anma töreninde durağa bırakılan çiçekler |
Ben işte bu duraktan metroya biniyorum. Girişinde çok geniş, tırabzanlı, 20 basamak var. Şimdi yazarken aklıma geldi: geçen gün yağmurda ayağım kaydı, tırabzana tutundum. Tırabzanlar hâlâ önemli.
3 yorum:
Bu yazıyı azıcık düzeltmeyle baba köşe yazarlarının köşelerinden birinde yayımlansa hiç yadırgamazdım, anlatışına sağlık.
Bazen oyle bloglar okuyorum ki ben de acicam ben de yazicam diyorum sonra senin yazilarini okuyup nerde bende bu merak bu sabir bu ozveri diyip vazgeciyorum. Cesaretimi kiriyosun haberin yok.
Bu araştırmacı kişiliğin bana bulaşsın diye hep dua ediyorum ama İngilizce okumaya üşenmemem lazım galiba. Merakla tembellik pek uyumlu bir ikili değil. Neyse ki" deryik çalışıyor":)
Yorum Gönder