10 Ekim 2012 Çarşamba

Tırabzan

(baştan editos: yazılışını hep karıştırdığım kelimeyi başlığa koydum ki editi göz alsın. Tırabzan: Farsça kökenli ve bir Trabzon değil. Yazmadan önce kontrol etseydim iyiydi tabii.)

İş arıyorum. Aslında iş arıyoruz; ama birimizin çoktan buldu. Araya ufak bir tatil kaçtı sadece.

İş arıyorum ve iş tanımları anormal olan yerler bana daha yakın. Hani muhasebe ve raporlama ve denetim ve İK, ne iş varsa tek kişinin yapması beklenen küçük yerler. Joker elemanın halinden joker arayan anlar. Umarım, anlasın artık ya. Çevre çevre diye tutturdum; ama elbette ki esniyor. Çocukları da severim, göreceğiz.

*

Sevgili Victoria Park'ımız ve biz. Ben bu parkı çok seviyorum. İyice boşladım, koşu filan yalan oldu hava 10-12 dereceye düşünce. Hoş, üstüne çıkacağı süre de belli işte yıl içinde. Neyse, yakınımızdaki metro durağı da Bethnal Green. Kabaca 2-3 otobüs durağı mesafesi var parkla arasında. 2. Dünya Savaşı'nda gerçekleşen meşhur bir Bethnal Green Vakası var. Ben durak civarı bombalanmış diye biliyordum; oysa öyle değilmiş.

Efendim wikipedia (ve kaynakçaları) der ki:

Sevgili parkımız sivillere kapanıp uçaksavar alanı ilan ediliyor savaş sırasında. Uçaksavar roketlerin cinsi cibiliyeti de gizli tabii. Park dediğin 86 hektar alan, döne döne uçak savıyoruz. Neyse, yıllardan 1943, günlerden 3 Mart, gece vakti delice siren sesi duyuluyor: bombalama uyarısı. Meşhur Blitz sırasında 57 gece boyunca bomba yiyen bir şehirden bahsediyoruz; yani siren sesi çok tanıdık. Bir önceki gece de Berlin ağır bir şekilde bombalandığından, halk zaten bir karşı saldırı huzursuzluğunda.

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/Victoria_Park_proposal_1841.jpg
Victoria Park planı, 1841
Bethnal Green metro istasyonuysa, inşaatına yeni başlamışken savaş çıktığı için rayları bile döşenmemiş halde. Savaşın ilk yıllarından beri, 5.000 ranzası olan, toplamda 12.000 kişi alan geniş bir sığınak görevi görüyor; hatta içinde kütüphane bile kurulmuş. Siren sesinden sonra, yakındaki sivil halk başta sakince istasyona koşuyor sığınmak için; sinemadan çıkanlar, yanaşan 3 otobüsten az önce inmiş olan herkes. Yağmurdan ıslanmış merdivenleri sakince iniyorlar, ne de olsa bu bir rutin. 2.000 kişi istasyona girmeyi başarıyor. Genelde bu sirenlerin ardından patlama gelmiyor; ama o gün istisna: dev bir patlama sesi duyuluyor. Hiç duymadıkları, "yeni" bir patlama sesi ve çok yakından. Olağan sığınak uyarısı refleksleri yerini paniğe bırakıyor. Metro girişindeki merdivenleri inen çocuklu bir kadının ayağı kayıyor, düşüyor. Hemen ardından da yaşlı bir adam. Karartma gecesinin zifir karanlığında koşan kişiler merdivende düşenleri görmüyor. Saniyeler içinde 300 kişi düşüyor peşi sıra. Toplamda 62'si çocuk, 173 kişi ölüyor ve 90 kişi yaralanıyor. 173 kişi, sahiden üst üste ezilerek ölüyor. Bu, İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı sırasında ülke içinde yaşadığı, bir seferde en yüksek sayıdaki sivil kayba neden olan olay.

Peki bomba n'olmuş? Duyulan patlama sesi bomba değil, Victoria Park'tan atılan yeni tür bir uçaksavar roketinin sesiymiş, gizli bir deneme atışı yapılmış (BBC söylüyor). Yani 173 kişi, sahiden pisi pisine ölüyor: ortada bomba bile yokken. "Ezilerek ölmek nedir?" derseniz, teni maviye, mora, siyaha dönecek kadar oksijensiz kalmış çocuklar derim. Kurtulanların ve kurtarma ekibinde çalışanların anıları şurada.


http://www.stairwaytoheavenmemorial.org/images/BG-tube-entrance-in-1943.jpg
metro girişi
Olay fazla soruşturulmuyor başta, üstü kapanıyor. Ölümler kaydediliyor, o kadar. Sağ kurtulanlar sessiz kalmaları için uyarılıyor. Savaşta moral bozmanın, düşmana koz vermenin anlamı yok. Daha sonra, ölenlerin yakınları soruşturma istiyor; çünkü halk metro istasyonuna koşarken etrafta tek bir polis bile yokmuş. Rapor tutuluyor: "Evet, hiçbir kolluk kuvveti yoktu ama olsaydı dahi toplu histeri halindeki sivil kalabalık içinde ölümler kaçınılmazdı. Polis bir şey yapamazdı".

Ayrıca metro durağı henüz açılmadığından, metro girişi ahşap panellerle çevrili merdivenden ibaret, tırabzan filan yok. Tırabzan yapılması talebi hükümete iletilmiş; ama faaliyette bile olmayan bir durak için savaş zamanı böyle bir harcama yapılması, hele ki "metal" tırabzan filan, tabii ki onaylanmamış. Olaydan sonra tırabzanlar konuyor, bir de her basamağın kenarı beyaza boyanıyor ki karanlıkta görülsün (editos devam: bir de ısrarla cümle içinde kullanmışım sevgili "tırabzan"ı).

Böylesine büyük ve bence İngiltere'nin sayılı "bok yoluna niyazi" vakalarından biri olan olay, konuşulmuyor ve unutuluyor yavaş yavaş. Cephede tek asker ölse dahi uygun bir yere anıt dikiveren İngilizler için bence sıradışı bir durum. Nihayet 2005'te mi ne, Victoria Park içine ufak bir dikilitaş yapılıyor. Metronun da bir girişinde ufacık bir tabela varmış; ama gözüme çarpmadı. Olayın hayatta kalan kurbanları, 2007 yılında bir araya gelip bir "anıt fonu" oluşturuyorlar. Ölenlerin anısına, ufacık tefecik değil, ihtişamlı bir anıt yaptırmak için. Seçilen proje, iç kısmında 173 tane ışık olan, ters duran bir merdiven heykeli, "Stairway to Heaven". Proje hâlâ tamamlanmış değil; ama yavaş yavaş sürüyor. Tamamlandığında metro girişinin hemen üstünde duracak ve o ışıklarla merdivenler aydınlanacak. Bağışlar toplanıyor, konser düzenleniyor filan. Umarım 2013'e, 70. yıl anma törenine yetişir.

http://www.stairwaytoheavenmemorial.org/images/69th-wreaths-railings1.JPG
69. yıl anma töreninde durağa bırakılan çiçekler

Ben işte bu duraktan metroya biniyorum. Girişinde çok geniş, tırabzanlı, 20 basamak var. Şimdi yazarken aklıma geldi: geçen gün yağmurda ayağım kaydı, tırabzana tutundum. Tırabzanlar hâlâ önemli.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazıyı azıcık düzeltmeyle baba köşe yazarlarının köşelerinden birinde yayımlansa hiç yadırgamazdım, anlatışına sağlık.

Adsız dedi ki...

Bazen oyle bloglar okuyorum ki ben de acicam ben de yazicam diyorum sonra senin yazilarini okuyup nerde bende bu merak bu sabir bu ozveri diyip vazgeciyorum. Cesaretimi kiriyosun haberin yok.

Aysin dedi ki...

Bu araştırmacı kişiliğin bana bulaşsın diye hep dua ediyorum ama İngilizce okumaya üşenmemem lazım galiba. Merakla tembellik pek uyumlu bir ikili değil. Neyse ki" deryik çalışıyor":)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker