hazırlıklar tam gaz sürüyorduuuuuğğ.
haftasonu bir kamp- spor araç gereci satan mağazaya kendimizi attık. 2 ufak fener aldık; işaret parmağım kadar; ama pek bi güçlü. bir de dürbün. dürbünden çok anlamıyoruz haliyle; "doğada gözlem" amaçlı olanı aldık, gezegen görmeye çalışmıyoruz neticede. bir isviçre çakısı aldık; ilerde de çılgın kamp maceralarımız olursa diye. bir de içme suyunu soğuk tutmak için matara. ha bi de ihtiyaç kapsamında şapka aldık. şapka seçenekleri çılgınca; 30 SPF UVA filtreli kumaş - böceksavar bilmem neli modeller var. adeta mini bir çadır.
bel ağrısından muzdarip bi çift olarak, radikal bir kararla bavul değil, 65 ve 70 litrelik sırt çantası götürmeye karar verdik. okuyunca aptalca gelebilir; ama değil. bavulu çekmek, buradaki metroda merdivenlerde indir- kaldır taşımak çok yorucu ve bel zorlayıcı (denedik, biliyoruz). onun yerine bel destekli bir çantayı düzgünce taşımak daha mantıklı geldi; zaten gezi boyunca otel odasında duracak, maksat uçağa ulaşabilmek. deneyince gördük ki sahiden daha rahat. hani yokmuş gibi değil tabii de, ters hareket ihtimali yok ve zaten çok ağır olmayacak. ayrıca insanı daha mobil yapıyor; ilerde sürekli yer / otel değiştirilecek tatiller için de rahatlık. benim çantamın önünde bir ufak çanta daha var, çıkıp küçük boy, makul bi sırt çantası oluyor. pasaport vs ıvır zıvırlar için ideal. ayrıca matara vs için gözü var. bu işlerde yeni olduğumuz için seçmek zaman aldı; ama memnunuz. biz indirimli modeller arasından seçtik, diğerlerinin ne farkı olduğunu tam açıklayamadılar zaten. hem normal bavul gibi çekilebilen hem de sırtta taşınabilen modeller de var; ama sırta gelen kısım sert olduğu için pek rahat değildi, satıcı da uzun taşınması gereken durumlar için önermedi. çekçekli bavulu sırtlamak gibi bir şey, bu çantalardan daha farklı.
bu tür dükkanlarda ıvır zıvır aksesuar tonla var. katlanabilir bilmem ne poşeti, hödö bödö bezi filan. ne interrail'e çıkıyoruz, ne de 1 ay çadır hayatı yaşayacağız; o yüzden kaptırıp gitmedik; ama sektör gani gani gelişmiş. bi yerden sonra insan aptala dönüyor, hepsi NASA ürünü gibi, fiber kumaş, mikro pil, nano büdü filan. kampa çıkan insan azmederse çadırında yeni döşemiş ataşehir sitesi lüksü yakalayabilirmiş, hamiş budur.
şnorkel & gözlük eksiğimiz baki; çünkü aklımıza gelmedi. hoş, kamp malzemeleri satan yerde olması biraz zor ihtimaldi sanki. o da hafta içi ödevi. bu gidişle çarşambadan bavulu bitirip rahata ereceğim; "kilo sınırı ve alınması gerekenler ve benim tabii ki gereksiz yere yüklenmeye çalışacaklarım" diye bir şeytan üçgeni var çünkü.
zanzibar okumaları devam. jozani ormanında kızıl tüylü bir maymun türü yaşıyormuş, adaya özgü. 25-40 kişilik aileler halinde yaşadıkları için izlemesi zevkli, atraksiyonlu hayvanlarmış. bu orman turu kısmına karar veremedim, kimi öve öve bitiremiyor, kimi de "param boşa gitti" diye ağlaşıyor. parasına yananların ne beklediğini kestiremiyorum, maymunlar dans etmedi diye üzgünler sanırım.
iş hayatından kalma bir alışkanlıkla resmen yolculuğun simülasyonunu kafamda yaşıyorum, bık bık her ayrıntıyı düşünüyorum ve bence bu iyi değil. detayın detayı şeylere takılıyorum; sanki ben gitmeyeceğim de başkasına gezi ayarladım, terslik çıkarsa mahçup olmayayım istiyorum. azıcık sakin.
*
seller gittikten sonra güneş açınca, çiçek pazarına gitmek farz oldu bugün. vazomun ilk çiçeği hüsnüyusuf. buralarda sweet william imiş adı; nereden geldiği muamma.
"beş dakikada değişir işler" ya hani, işte o bi şekilde hep bana denk gelir. o yüzden pek şaşırtmıyor. ışığa bakıp yola devam.
3 yorum:
Buradaki kamp malzemeleri satan dukkanlarda gercekten astronot yiyecegi var. :) Freeze dry yapilip paketlenmis korili tavuk ve bilmem ne, ustune sicak su dokunce puf diye yemege donusuyor. :) Simdilik denemedik ama light backpacking'e baslarsak el mahkum olacak.
Su maymunlar orangutan olmasin :))... Zira pek sekerdirlerdir...
Yok orangutan degil, red colobus monkey diye geciyor, cok daha ufak.
Yorum Gönder