bu ülkede etrafımızda olan bitenle az biraz ilgiliysek, gazete filan okuyorsak, içimiz şişiyor. yılgınlıkla, bezginlikle doluyoruz. despot yönetimlerin üzerimize yağdırdığı o karanlık mutsuzluğa, o ümitsiz teslimiyete giderek daha çok gömülüyoruz. bu durum da pek bir normal, niyeyse.
22 kasım, geriye dönüp "buralar dutluktu ve biz çocuklar gibi şendik" diyeceğimiz gündür belki de. merhaba TİB, her nerde kime sinir olup, kimi kara listeye alıyorsan. yeni neslin mandrake'si olarak, şapkadan tavşan, internetten öcü, demokratik haktan örgüt çıkaracağın günlerin şerefine.
mesela ben, başbakandan başlayarak, bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler, daire başkanları, memurlar ve hatta taşere personel de dahil olmak üzere, kamu çalışanlarının terbiyesini dert etmek istemiyorum. her cümlesinin hakaret, alay ve üslupsuzluk olduğunu hissederek, "seçilmiş"liğini üstümde kutlayan birilerini dinlemek istemiyorum. bana söylediği şeyle değil, söyleyiş şekliyle ayar veren bir "kamu" istemiyorum. dinlememeye, kaale almamaya dayalı bir güç kullanımı istemiyorum. üstelik bu ne menem bir güç gösteriyse, belediye otobüsü şoföründen zabıtasına hepsi "ben devletim ulan!" kafasıyla sizi terörize edebiliyor. vatandaş olarak, bana bakınca azarlanacak çocuk, kulağı çekilecek köle gören bir devlet istemiyorum. adam yerine konmak istiyorum, devletin beni "beğenmeme" lüksünün olmamasını istiyorum.
madem kendinden yukarda görmeyi gururuna yediremiyor, bari göz hızasında kalayım; ama ben o vergileri, bir bakan çıkıp da "duble yol yaptık ya, ehü ehüehü" diyebilsin diye ödemiyorum. her gün saat başı emeğimin karşılığında, acısından susan bir aileye "oğlunuzu terörist sanıp vurduk ama iyimser olup diğerinin yaşadığına şükretmelisiniz" diyen bir içişleri bakanı almak istemiyorum.
kendini yetiştirmiş, yetişebilmiş insanı küstürmeyelim istiyorum. kafası çalışan, becerikli, özverili, eğitimli, efendi bir sürü arkadaşımın işsiz güçsüz aylar geçirdiği veya bir iş bulduğunda onda biri kapasitede olmayanlarca ezilerek sömürüldüğü bir ülkedeyiz. dünya da böyle. ama mesela bu insanlardan bazıları kamu görevinde çalışıp, vatan millet sakarya için faydalı olmak istediğinde, ayaklarına basılmasın, hevesleri kırılmasın istiyorum. bir işin çok üstünde özelliklere sahipken, iti ite kırdırma yöntemiyle en azın da azını almalarını istemiyorum. kendim de dahil, böyleyken böyle. askere giden arkadaşlarımın, askerlik dönüşü boş boş aylar geçirip karamsarlığa gömülmelerini istemiyorum.
bu ülkede yaşatılmış olan ve yaşatılmaya devam edilen acıları bilmek istiyorum. benim vatandaşlığını taşıdığım, nüfus kağıdını, pasaportunu gösterdiğim devletin, diğer vatandaşlarına nasıl davrandığını bilmek istiyorum. birilerinin can acısını, çığlığını duymak için çabalamak veya sırf bu acıyı duydum diye bile suçlu durumuna düşmek istemiyorum. 1994'te 3 yaşında bir çocuğun telsizli amcalarca götürülüp bir daha geri gelmediğini 2011 yılında öğrenmekten utanmak istemiyorum. kıyametler kopsun istiyorum, 3 yaşındaki bir çocuğun 20 yaşında olamayışı rüyalarımızdan çıkmasın istiyorum. ben "bunlar olurken neredeydim, nasıl duymam, nasıl görmem?" diye can acısı, vicdan sızısı çekmek istemiyorum. bir devletin canı acımıyor diye, benim gözlerim dolsun istemiyorum, tarifi zor. birileri sorumluluk alsın istiyorum. bunları görüp söyleyenlerin de aynı sonsuz kayboluşa mahkum edilmemesini istiyorum.
neyi, nerede, ne kadar ve nasıl düşüneceğimi bana söylemesinler, bana sürekli daralan çemberler çizmesinler istiyorum. düşünmekten korkmamak, utanmamak, çekinmemek istiyorum. düşününce, dert edince, iç sızı duyunca, birileri "aferin" desin istiyorum, destek olsun istiyorum. anayasal hak olan parasız eğitimi başbakanın gözüne sokarak hatırlattı diye gencecik insanların hapis yatmasını istemiyorum. her itirazın örgüt üyeliği olmamasını, örgüt kelimesinin akla suçu getirmesini değil, mesela sivil toplumu düşündürmesini istiyorum. meslek odalarının yegane adalet arayıcılar olarak kalmasını, onların da ilk fırsatta baltalanmasını istemiyorum.
bir suç işleyip hapse düşmüşlerin, engizisyon zindanlarına atılmışlar gibi bir muamele görmesini istemiyorum. ortalama bir bireyin "kana kan, dişe diş"diyebileceği anlarda, devletin devlet olup "kardeşim burda kanun var, adalet var!" diyebilmesini istiyorum. höt diyecekse, adalet için desin istiyorum. hapiste diye hastalığının tedavisinden mahrum bırakılmak, psikolojik şiddet ve izolasyonla tehdit edilmek, türkü söyledi diye 1,5 yıl görüş yasağı cezası almak, böyle keyfiyet istemiyorum. her ne olursa olsun devletin, nüfus kağıdı verdiği kişiye bakınca anayasal haklara sahip eşit vatandaş görmesini istiyorum. gözaltında, hapiste, sorguda çocuğu kaybedilmiş binlerce ailenin hesap sormasının "terörizm" olmasını, her şeyin bu kadar kolay "terör" ilan edilmesini istemiyorum. devletin, vatandaşıyla it dalaşına, mahalle kavgasına tutuşmamasını istiyorum.
sonra mesela, doktorun, öğretmenin, savcının avukatın, insan gibi çalışmasını, emeğinin kutsallığından şüphe etmeyecek kadar takdir edilmesini, hakkını almasını istiyorum. bir öğretmenin atanamamasını, bir doktorun hasta bakamamasını, bir avukatın adliyeye üstü aranarak girmesini, bir polisin yakaladığı her suçlunun savcı tarafından serbest bırakıldığını bile bile çalışmasını istemiyorum. fedakarlık yapanın takdir edilmesinin, saygı görmesinin normalleşmesini istiyorum. Normalimizin sürekli anormalleşmesini istemiyorum ben.
Meslek içi ihlallerinin denetiminin de cezasının da benim adıma yapılmasını istiyorum, ensesi kalınların keyfiyle değil. çevrenin, sağlığın, işçi güvenliğinin her toplantının son üç konusu olmak yerine, başlı başına toplantı gündemi olmasını istiyorum mesela. imza atmalara doyamadığımız; ama uygulamadığımız uluslararası standartların hayata geçmesini istiyorum. mesela bir zahmet veri tutulmadığı için, Türkiye'de hiç iş kazası yokmuş gibi görünmesini istemiyorum. Zamanında tersanelerde kum torbası yerine kullanılan işçilerin ölümünün alnımızın en kara lekesi olarak kalmasını, maden işçilerinin ölümünün kömürden kara olmasını istiyorum. ben unutsam da, siz unutsanız da, orada birilerinin tek işinin hesap sormak ve hesap vermek olduğunu bilmek istiyorum.
Yetkililerin zafiyetler karşısında kendilerini ve kurumlarını değil, öleni, arkada kalanı, vatandaşın hakkını korumasını istiyorum. Selde, depremde benimle alay etmeyi bırakıp işini yapsın istiyorum. İşi nasıl yapacağını bilmiyorsa, yüzünü kızartıp, bunu kabul edip, hemen bir bilene sorsun istiyorum. kendi inadı ve egosunun insan hayatının üstüne çıkmasını istemiyorum. acil durum planı olmayanların, her günü her şeyin normal geçeceğine güvenerek yaşayanların görevden alınmasını ve hatta "halk güvenliğini tehlikeye atmak ve görevi kötüye kullanmak"tan yargılanmasını istiyorum.
birilerinin kimliğinin sürekli afişe edilmesini, dilinin, dininin, cinsel yöneliminin, avaz avaz bağırılmasını istemiyorum. bireyin de kurumların da sürekli bir hak ihlaliyle boğuşmasını istemiyorum. birilerinin eşitlerden daha eşit, birilerinin de eşitlerden daha aşağı olmasını istemiyorum. görünmez ama bilinir hiyerarşiler istemiyorum. barıştan korkulmasın istiyorum, barışabileceğimize inanabilelim istiyorum. ne olduğunu bildiğimiz bu ülkenin, birilerinin en faşo hayallerine uydurulsun diye şekilden şekle sokulmasını istemiyorum. insanın insandan korkmadığı bir denge istiyorum. ölmenin o kadar kolay olmadığı, yaşamanın, mücadelenin en yüce değer olduğu bir ülke istiyorum.
denizin, ormanın, sulak alanın, kurak alanın, bozkırın, makinin, her türlü yaşamalanının rantiye olarak görülmesini istemiyorum. bu ülkenin 2 boyutlu bir haritadan ibaret olmadığını, 3 boyutlu bir doğaya sahip olduğunu sindirelim istiyorum. Avrupanın en fazla endemik türüne sahip olan bir ülkede 4 bin tane baraj projesinin planlanmasının, plansız bir histeri olduğunun kabul edilmesini istiyorum. çevreden bahsedince manisa tarzanı muamelesi görmek istemiyorum. hani hıristiyanlıkta 7 günah vardır ya, işte ülke yönetiminde de o 7 günahtan azıcık korkulsun istiyorum. sokak köpeklerini düzenli olarak zehirleyen belediyelerin "yetkili"lerinin partilerinden ihraç edilmesini istiyorum. pet shoplar kapatılsın, barınaklardaki hayvanlara ev bulunsun istiyorum.
şehrin benim olmasını istiyorum, parkın, sahil yolunun, yürüyüş alanlarının. çocuk parklarının paslı tenekelerle dolu tetonoz abideleri değil, mesela zemini yumuşak betonla kaplı, ahşap, çocuklara faydalı yerler olmasını istiyorum. şehrin yüzme havuzlarının, spor tesislerinin olmasını istiyorum. olamadığı yerlerde de bari kaldırımları ispark otopark olarak işletmesin istiyorum. anadolu şehirlerindeki nüfusun büyük şehre sanki rüya alemiymiş gibi imrenmesinin bitebilmesini istiyorum, kültür, sanat, çevre, spor konularında bir minimumun her yerde sağlanmasını istiyorum. Yaşadığı yeri sevebilen kişinin sahipleneceğini de bilen yerel yönetimler istiyorum. parayı nereye harcıyorsa, ne planlıyorsa, tek tek anlatsın, hesap versin istiyorum. la hey'deki ilçe belediyesi yıl sonu bütçesi artı verince yaşayanlara "park mı yapalım, x y z mi yapalım?" diye sordu, oy birliğiyle çocuk parkı yenilendi. bu kadar basit bir katılımcılığın bize çok görülmemesini istiyorum.
kamu da özel sektör de, işini ehliyle yapsın istiyorum. Turisti görünce masayı silen esnafın, yerli müşterisine burun kıvırmamasını istiyorum mesela. her türlü aksilikte "aman bizim halka müstehak! böyle pisler, vandallar!" demek yerine, en iyisinin verilmesini istiyorum. turisti de yolunacak kaz değil, insan görsün istiyorum. çalışanın en iyiye layık olduğunu düşünmesini, kendisi için de her türlü hakkı savunmasını, gelen müşteriye de böylece saygı duyabilmesini istiyorum. insanların işlerinden nefret etmeyeceği bir sosyal devlet istiyorum. kendi emeğine saygı duyabilme hakkımı istiyorum. engellinin, kadının çalışabilme hakkını hepimiz dert edelim istiyorum.
her konuda, her fırsatta ikilik yaşamak yerine, uzlaşma kültürü istiyorum. birbirimizin gözünü oymamanın daha büyük bir fayda yaratmasını istiyorum. trafikte delirmeyelim tabii; ama birbirimize girmek yerine belediyeden ulaştırma için daha iyi hizmet talep edebilelim istiyorum. söylenmek yerine harekete geçebilelim istiyorum. devlete en sade soruları bile sormaktan korkup sonra her fırsatta yanındakine hırlayan manyaklar olmayalım istiyorum.
insanlar istediğini sevsin, istediğiyle yaşasın istiyorum. eşcinsel çiftleri, transseksüelleri taşlayan vatandaşın da memurun da o kızgınlığı bir zahmet pedofillere göstermesini istiyorum. Sorunu sadece bir "kadın" sorunu olarak değil, "ataerkil düzen" sorunu olarak görebilen yetkililer istiyorum. kadının sadece ana veya sadece çocuk olmadığı bir sistem istiyorum. 5 kadından 4'ünün ev kadını olmasının bize utanç vermesini istiyorum. taciz şikayetiyle polise gidince, polisin önce saatine bakıp bana "ama geç saatte dışardasın" imasında bulunmaya cüret edebilmesini istemiyorum. birbirini sevenlerin öpüşmesinden korkmak yerine, etrafındaki kadınlara hayatı dar eden manyakların "psikolojik işkence"den ceza almasını ve hayatı boyunca gözetimde tutulmasını istiyorum. çocuklara cinselliği tü kaka, sevgiyi ayıp diye anlatmak yerine, olası tacizler karşısında susmamayı, bedenlerini sevmeyi, ona sahip çıkmayı öğretelim istiyorum.
çocukların bizim oyuncaklarımız değil, TC vatandaşı bireyler olduğunu fark edelim istiyorum. sadece temiz, uslu ve akıllı çocuklar değil, tüm çocuklar sevilsin istiyorum. tinerci çocuklara canavar gibi bakılmasın istiyorum. mesela şam fıstığı kırmak için parmakları unufak olan minikler istemiyorum. pamuk tarlasından koca yatağına giden minikler istemiyorum. gözünün içine bakabileceğim çocuklar, gençler istiyorum ben; gülümsemeyi unutmamış insanlar.
çok basit şeylerin, hayattan zevk almanın, geleceğe güvenle bakmanın, kendine vakit ayırmanın, basit reklam metinlerindan fazlası olmasını istiyorum. kör kurşunla, seken kurşunla, ay pardon yanlışlıkla, çukura düşerek, kuyuya düşerek, alt geçitte selde boğularak, düğünde vurularak, çalışırken veya tatildeyken, ölüvermek istemiyorum ben.
bu kadar kolay ölemeyelim istiyorum. şuncacık hayatımızı çok sevebilelim, sevmekten utanmayalım, sevgimize, varlığımıza, emeğimize saygı duyulsun istiyorum.
*
başka şeyler de var tabii.
çok şey istemediğimi de biliyorum; ama bunları istedikçe aldıklarıma bakıyorum, bakmaktan yoruluyorum.