cuma günü zorla yemek yaptım. yemek de değil, salata. hiçbi şi yemek içimden gelmiyor, sonra gecenin bi körü muzur şeyler yiyorum. salata iyi bi şi, böyle dertleri bitiriyor. ben eskiden kuzu kulağı ve turp sevmezdim. artık seviyorum sanırım.
bir sonraki emre kadar kitap almayı yasakladım kendime. eskiden biri bitmeden başka almazdım. sonra büyüdüm, para kazanmaya başladım ve işte kitaplar da o zaman birikmeye başladı. buna bi son verme vakti.
evimin önündeki kestane ağacı tüm kış beklediğim kadar güzel ve yeşil. yine de o bol gürültülü, bitmek bilmeyen ve içindeki işçilerin sürekli "bu alet edevat çok eski, elimizde kalacak" diye söylendiği inşaatı kapatamıyor.
hani iş görüşmelerinde "hobileriniz neler?" diyorlar ya, öylesine bir konuymuş gibi. "boş zamanlarımda hatırlıyorum efendim" demek istiyorum. sizin unutmayı seçtiğiniz bütün haberleri, görmediğiniz acıları, duymadığınız ağıtları özenle arayıp bulup içimde biriktiriyorum. böylece siz ve sizin gibilerin unutmayı seçmesi, onların yok olmasına yetmiyor. bir şeyi henüz bilmiyorsam veya unutmuşsam, utanıyorum. hatırlamak, tek kurtuluş yolu. unutmamak tek çözüm. tabii benim bir aleksandram olmadığı için içip içip ağlayamıyorum ama okuyup okuyup unutmaktan iyidir.
açık radyo programlarını kaçırsam da dinleyebilmek, büyük lüks.
apoyevmatini haberlerini, destek gruplarını belki görmüşsünüzdür. kapanmak üzereydi, aboneler ile bir süreliğine kurtuldu. rumca bir gazetenin hayatta kalabilmek için "en iyisi mi" türkçe sayfa çıkarmasını salık verenleri hiç anlamıyorum, anlamayacağım da. baştan yola öyle çıkılsa neyse, ama durum bu değil. agos gibi bir misyon da yüklenmiş değil. bu durumda hayatta kalabilmek için modifiye olmak, direnmek değil ki gülüm. bu dönüşümü değişim diye önermek de destek vermek değil, benim gözümde.
o gazetenin 30 bin okuyucusu vardı. bugün 600 kaldı. çünkü istanbulda sadece 610 tane rum aile kalmış. şimdi ben, bu şehrin tarihini bilmiyormuş gibi, "ayy türkçe niye çıkmıyo ki yaa o zaman okurduuuk" diyemem. para karşılığı hizmet almayı beklemek, çok kapitalist. bazen birilerini karşılıksız sevebilmek gerekiyor. sırf bu yüzden, mihail beyin omuzlarındaki yükü artıran bir talep bence "türkçe sayfa" ki zaten kendisi çoktan hayır dedi. bir gazetenin okuyucuya ulaşma ihtiyacını çok iyi anlıyorum; ama hedef kitlesi görmediği kişilerin "bana da anlat, bana da yaz" inadını anlayamıyorum. bence apoyevmatini rumca kalsın. ben okuyacak birilerini arayıp bulmayı, gazeteyi türkçeleştirmeye tercih ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder