Biz belki 2. Dünya Savaşı’nı görmedik ama 19 Temmuz 2006’da yaşanan yıkımda o savaşın nasıl bir şey olduğunu anladık. Geldiler, hiç acımadan evlerimizi yıktılar, eşyalarımızı bile almamıza izin vermediler. (...)
Arsam için benden 1 milyon TL istediler. Ben 51 yıldır buradayım, tapu tahsis belgem var, 1978’de aldım. Burası Kadıköy Belediyesi tarafından çok ucuza hakim ve savcılara satılmış. Metre karesi 250 TL’ye. Benden istedikleri paraysa asla ödeyemeyeceğim bir para. Ben çiçek satıyorum, 1 milyonu nereden bulayım?
bir gün uyansanız ve ailenizin evine dozerle dalan belediye memurları sizi bi kenara itip evinizi başınıza yıksa? içinden iki parça eşya bile aldırmasalar size? ah böyle şeyler size olmaz. siz o pis gecekondulular gibi değilsiniz, sizin her şeyiniz legal ve uysal. öyle şeyler haberlerde olur, siz nezih vatandaşlarsınız, etliye sütlüye karışmazsınız. sizin bi kere, tapunuz var. tapu, kayıt demek. fatura filan ödüyorsunuz. olmaz öyle şey, itiraz edersiniz, hakkınızı ararsınız. burası dağ başı mı canım? dinlemeden etmeden olur mu öyle şey?
dağ başı değil, ataşehir. tapulu gökdelenler dikilsin diye, tapulu evler yıkılıyor. 300 yıldır orda olan roman halkının, 78'den beri tapulu evleri, kışkışlanıyor. dönüşücez çünkü, kentimize emir verildi. ataşehirin gülleri ağaoğlu, dumankaya ve diğer beton yığınları. ağaoğlu reklamlarında inşaat işçileriyle göbek hoplatarak gülüyor. güler, mühim değil. başbakan da davul eşliğinde "ille de roman olsun" diye bağırmıştı. halk adamı olmak, halktan gelip halktan çalmak anlamına geliyor. ne bekliyordunuz?
roman halkının kültürel mirası, mahkum edildikleri "dışlanmışlık" sebebiyle görmeleri gereken destek bir yana, onlar vergisini ödeyen TC vatandaşları. onlar oy verdiler. onlar, 2006dan beri tüm cefayı çekerken muhtemelen o "ille de roman olsun"a hiç kanmadılar. onlar, dağdaki yörüğün çadırına göz koyanların şehirdeki hedefi, anlıyor musunuz? fark yok.
yoksulluk, açlık çok göreceli kavramlar. bugün günde 1,25 amerikan doları kazandığınız anda yoksulluk eşiğinin üstüne çıkmış sayılıyorsunuz- üstelik dünyanın her yerinde. oysa yoksulluk, kelime anlamıyla dahi, kıyaslamalı bir şeydir. neyin "yok" olduğu mühimdir. evi varken, evinin bahçesi varken, bahçede en azından iki domatesi, bi tavuğu varken, aç değillerdi. yoksulluk, yoksun bırakılmışlık.
belediye haftaiçi yemek dağıtıyomuş 3 öğün, sosyal devlet ya. haftasonları sosyal devlet tatilde olduğu için, bu destek kesiliyor. "tembel" oldukları için yoksullar zaten di mi? çalışmak hiç akıllarına gelmemiş. oysa ilkokul birinci sınıftaki çocuğa bile utanmadan sınıfın ortasında "kokuyosun" diyebilirken öğretmeni, o koccaa işverenler romanlara iş vermekten hiç imtina etmez, di mi?
acaba var mıdır ataşehir cemaatinden olup o evlerin akıbetini merak eden? ay ay ay çamur olmuş buralar, ayakkabım battı yaaa oof. bugün mesela gazetede bu haberi okuyunca yüzü kızaran? evlerine göz koyan belediyenin kapısını aşındıran? var mıdır sahi, elde ettiklerinin birilerinden çalınmış olma ihtimaliyle uykuları kaçan? "siz kimsiniz de başkasının gözyaşını benim emeğimle aldığım evin harcına katarsınız?" diyen var mıdır?
ben sinirden gri griyim. çok büyük utanmazlık bu, vahşi bir yüzsüzlük. benim kanım çekiliyor damarlarımdan. ama hacer foggo var. hacer hanım, dünya iyisi. hacer hanım iyi ki var.
size bir şey söyleyeyim mi, o evlerini kaybeden insanların sabrı, iyiliği, diğerlerinin caniliğinin gölgesinde büyüyor. dev gibiler. kocaman, parlak ve ihtişamlı bir iyilik bu, bakanın gözünü alır. "kedi köpeğimiz telef oluyor, hayvanseverler bari onlara yardım etsin" diyebilecek bir yürek, ataşehir gökdelenlerinin en üst katından bile parlar da uyutmaz adamı. uyutmamalı.
4 yorum:
Bu mesele çok üzüyor beni. Kentsel dönüşüm.. İsmi çok hoş, kendisi kenti kent yapan dinamikleri ortadan kaldıran bir şey.
Hiç olmamış gibi dozerlerle kazıyıp temizleyen.
adı bir tek şundan doğru: telafisi yok. dönüşüyor. geriye çevrilemiyor.
Kentsel dövüşüm
di mi ya, hep de bel altı vuruyolar.
Yorum Gönder