28 Temmuz 2011 Perşembe

boynuz

somali'de kıyamet kopuyor. hani "aa yine ölüyo bunlar" diye geçtiniz ya o haberi, ondan bahsediyorum.
kıtlıktan kaçan binlerce, milyonlarca insan iltica etme derdinde, yaşam savaşı veriyor. tabii filmi biraz başa sarmak lazım. haritanın renkleriyle bile oynadım ki pıt diye görülsün, öyle hamaratım:

kırmızı olan yer somali.
 komşuları: etiyopya, kenya ve cibuti. işte "afrikanın boynuzu" somali oluyor.

binlerce insan, aç, sefil, perişan halde kenya ve etiyopya'ya kaçıyor. somalide bir yandan da bir savaş sürüyor, iç savaş. içi dışına çıkmış bir savaş. son hayvanı ölüp, son kap yemeğini yiyene kadar direnmiş "düşkün ama onurlu" bir millet, artık kaçıyor. bilir misiniz, bizden başka da vatanını milletini seven, kolay kolay bırakıp gidemeyenler var. üstelik orası kuraklığı hepimizden iyi tanıyan, kuraklıkla yaşamayı çözmüş bir ülke. kuraklığın kontrolden çıktığı, mevsimselliğini kaybedip, insan eliyle yaratılan bir felakete dönüştüğü anda somali, parmak kadar kalmış çocukları beslemeye çalışan parmak kadar kadınların kilometrelerce yürüdüğü bir yol oluyor. somali, kaçamayış.

bak bbc türkçe ne demiş:
Birleşmiş Milletler'in kıtlık ilan ettiği Somali'nin iki bölgesi ve komşu ülkelerde toplam 10 milyonu aşkın kişi açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Somali'nin büyük kısmını kontrol altında tutan İslamcı eş-Şebab örgütü, Dünya Gıda Programı'na kendilerine bağlı topraklara giriş izni vermedi.


zaten iyi ki bu haber yapılmış, yerli basınımız ısıtıp aynen servis edebilmiş, yoksa bu da olmayacaktı.

türkiyenin çok satan gazetelerinin websitelerine bakıyorum. somalide olanlar hakkında bir haber TABİİ Kİ var. ama asla ana sayfada değil, derinlerde, diplerde. böyle çeviri haberlerden. başbakan bi şi demişse, derse, belki önlere gelmeye hak kazanır bu 10 milyon kişi. iç savaş, kuraklık, kıtlık, gölgede 40 derece sıcak, kum fırtınaları ve 10 milyon kişi! bizimkiler pek sever böyle manşetleri: "son 60 yılın en büyük kuraklık felaketi!" ama yok, ilgi çekmiyor. tabii biz gündemi yoğun bir memleketiz, sıra gelmemiş olabilir. şu dünyada gündemi yoğun olan bi biz varız ve tabii ki, rica edicem yani, gündemimiz bi kendimize yoğun. somali ne yani, onlar zaten hep kıtlık, hep çöp gibi bacak, hep sefalet. yeni şeylerle, seksi şeylerle gel bebeğim. onların politik sorunları filan olmaz, anca sefalet, açlık.

somali bir islam cumhuriyeti. istese türk basını "mübarek ramazan ayı" öncesinde, bir zahmet, haber yapabilirdi. kampanya yapılabilirdi.  kapak haberleri, özel dosyalar, derin analizler çıkarabilirdi. yardımlar sel olup akabilirdi. yardım edenler, müslüman veya değil, işe yaramış olmanın mutluluğunu hissedebilirdi. bunu "islamcı" sayılan basından değil, ramazanda sofralar şenlensin diye emine s.beder tarifleri yayınlayanlardan da bekliyorum; çünkü hepsi için türkiye bir "müslüman ülke". hani istedi mi tüm dünyanın dostu, özellikle "global müslüman abi" olan türkiyeden bahsediyorum: neo-osmanlı, ümmetboy. ama şu an somalide bir şey olmuyor- hayır, asla. yardım gerekmiyor. işine geldi mi imandan çatlayan bu ülke ve onun hassas vatandaşları, görmüyor, duymuyor. yoldan çevir sor, "pampiş!" der de somaliyi bilmez. yani yönetimine bayıldığımdan demiyorum ama madem öyle: işte böyle.

elbet bir şeyler yapanlar var, haksızlık etmek istemem. onlar zaten hep, insanlıktan ümit kesmeyelim diye, bu kadar da bıkmayalım diye var. azlar ama özler. harikalar.

benim derdim, basında yer alışta, bu "kendine müslüman" hallerde. konuyu da din üzerinden yazıyorum evet; çünkü bizim basınımız "ramazanda akp uygulamaları VS chp hıçkırıkları" konulu maçta skor takip etme hevesinden, boğuldu gitti. yemin ederim, kuyu dibi kurbağası gibiler. bakıp da gördükleri şeyi dünya belleyip bize de o kadarını anlatabilme ve bizim de vizyonumuzu daraltma  lüksleri var, çünkü daha fazlasını sormuyoruz. şöyle kafalarına basıp, o kuyudan çıkıp, temiz hava almıyoruz.

şu inanmaz halimle,  inanana inandığı şeyi anlatacak değilim, yok artık daha neler. ama madem bir felaket yaşanıyor, madem bu basın, bu ülkeyi %100 müslüman gibi görüyor ve yansıtıyor, madem 3 gün sonra ramazan ayı başlayacak - bir şeyler yapabilirdi. iyi niyeti olsa, azıcık vicdanı olsa, belki bir ihtimal, parmağını kıpırdatabilirdi. ben buna köpürüyorum. bizi, bizden başka hiçbir şey duymamaya, görmemeye hapsetmeleri ne acı.
*
ben somalideki haberleri el cezireden takip ediyorum. mülteci kamplarından fotoğraflar var. dilerseniz, yani belki bilmek isterseniz, haberler mevcut. bbc türkçe de iyi bir kanal. avaaz'ın kampanyaları ise, internet aktivizmi açısından gördüğüm bildiğim en etkili kanal. ayrıca en taze haberleri de veriyolar.
neyse işte, maksat niyet. maksat, samimiyet.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

bu yazı için sana bir anonim de olsam teşekkürü borç bilirim. ilk defa kıtlıkla ilgili bir yazı görüyorum çünkü... bu son altmış yılın en büyük kıtlığıyken ve gazeteler, tvler buna magazin programları ve yazılarından çok daha az değer verirken bu gerçekten önemli ve saygı değer bir şey yaptığın. bir blog ya da bir köşe yazısından ne çıkar diye düşünenler için ibret alınası!

deryik dedi ki...

teşekkür ederim.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker