galiba reader bana sahiden yükmüş. yani sırtımda taşıdığımdan değil de, fikren. 240 kişi takip ediyomuş, bunu bile sonradan fark ettim. havam batsın diye demiyorum, yani gerçekten, farkında değildim. kullanmıyosam yoktur gibi bi şi. hepsine özürle karışık teşekkür ederim; ama birilerinin mail kutusuna otomatik olarak düşmemek, galiba daha rahat hissettiriyor bana. daha bir tüy gibi.
hem orda birikiyosun mesela, okunmuyor, duruyor; ama düşüyorsun. belki dönüp okumak için kolaylık; ama biriken maillerin kardeşliği çok hazin bence. otomatik kampanya mailleri, online gazete özetleri gibi, hop, ben de ordayım. çok mu derinlik arıyorum, çok mu uzatıyorum bilmem; ama daha iyi hissediyorum. readerdan friendfeed'e, ordan buzz'a ordan şuraya buraya filan - ipin ucu kaçıyor, takip edememek de ürkütücü. hem belki kötü adamlar da reader kullanıyodur? şimdi öyle değil artık. şimdi, daha bir ilk günlerdeki gibi.
*
onun dışında, adalar müzesi açıldı, ilk sergisi de burda. istanbulun güzel yanı her semtinin birbirinden bu kadar farklı, bu kadar ayrı diyarlar olması benim için. o yüzden istanbula semt müzeleri bence çok yakışır, adalar da en güzel başlangıç. bozcaada müzesi var hep aklımda, ondan sanırım. bi düşünün yani, fener-balat müzesiyle, moda-kadıköy müzesi bambaşka olmaz mıydı? anadolu kavağı müzesiyle mecidiyeköy-şişli müzesi filan? tam yeri gelmişken klasik yahya kemal alıntısı: "sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel" çünkü. hani daha doğru düzgün il müzelerimiz yok; ama semt müzeleri de önemli. il müzesi derken, arkeoloji müzelerinden değil, şehir hayatına dair müzelerden bahsediyorum. o şehri şehir yapan şeylerden. tünel jetonu gibi. minik şeyler.
cuma günü elektrik kesilmesin nolur. madem kesilecek, gelmesin geri. o 5 saatlik bekleme halinden sonra çılgınca bir koşturmaca : beynim eriyor.
şarap tadım günleri sürüyor. fırsatlar aleminde yüzde elli kulaç kulaç. kırmızı-beyaz denince akla milli takımdan önce şarap gelenlerdenseniz, evet evet evet.
bunun dışında: kuru temizleyiciler bizi kazıklasa da anlamayız gibi geliyor bazen, bu ihtimal hoşuma gitmiyor.
dün iş çıkışında kafamı kaldırdığımda gök göçmen kuşlarla kaplıydı. turna pek kalmadığından, tahminen leyleklerdi giden. öyle ince bir sıra değil, devasa bir sürü halinde, dakikalarca göğü kapladılar. güney afrika'ya doğru yola çıktılar sanırım. epi topu 1 dakika süresince gök mavi üzerine siyah puantiyeli bir örtü oldu. ben de herkesi dürterek "gördüm gördüm!!" diye zıplamak istedim.
sonrası: cumartesi. henüz değil; ama zaten günü 24 saate bölmek yeterince abes.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder