sıcak değil nemli. böyle kandırıyorum kendimi - yağacak biticek. ağustos değil, ekim bulutu. yine de, ofiste olduğuma şükrediyosam, dışarda aklım kalmıyosa bence o hava güzeldir.
bu hafta, 2,5 yıl arayla özhakikilerin hollanda şubesinin en köklü üyesiyle nihayet kavuştuk. geçişip duruyoduk. görüşmeyeli büyümüşüz galiba, öyle bi süre olmuş. sonra daimi akrep abla yine istanbullandı, onunla da hep denize paralel gezmeceler. yurtta kalmış olmanın tadı en çok tüm ekip bir araya gelince çıkıyor.
bi de ben törenlerle ev arama turuma başladım. siftah yaptım. bi şi çıkamadı gerçi; ama olsun, bugün ve yarın ve tüm bir ağustos benim. sefere devam. elbet bulucam. orda bi yerde ve hatta sahibinden olucak blog. üstelik ben kesin orayı çok sevicem. bi tane adayım bile var ama artık, kısmet. öyle hemen olmazmış gibi geliyo.
buralara goya sergisi gelmiş miydi? bi daha gelsin ve kocaman olsun gelişi. ama böyle sırf pinturas negras değil, her şeyiyle gelsin. portreleri de mesela. kıyas kıyas gezelim. hani "vuhuu kocaman ressamları istanbula getirdik" deyip sonra renk ustalarının renksiz gravürlerini dizmek gibi vukuatlar olmasın. elimizden geldiği kadarı da güzel tabii, arsızlık yapmiym; ama biz de kocaman, ağır, renkli, çerçeveli, ihtişamlı eserleri görmeye hak kazanalım artık. "taslaklar" güzel olsa da, bi yere kadar. sanki, bence de, evet.
o zamana kadar: 29.Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergisi.
neye niyet neye kısmet, body worlds'teydik. özet: sigara içmeyin, meyve yiyin. sürekli hareket bereket. mesele ölmemek değil, sonsuz gençlik değil; sağlık. eğrilmemek, kaslarınıza sahip çıkmak filan. kullandıkça varlar sahiden. sergi çok harika değildi. insan etkileniyor; ama daha fazla parça bekliyor. çok vurucu olabilecek bazı şeyler getirilmemiş buraya; ama olsun. her açıklamanın altında "neyse ki sağlıklı beslenerek ve düzenli spor yaparak bunu engelleyebilirsiniz" yazıyo. iç ferahlatan bi panik cümlesi resmen. sayıklayarak çıktım. sonra da sanat limanı. fotoğraflar ne güzeldi.
saç = topuz. o kadar ki açınca bile açılmıyor.
*
bdp referandumu boykota çağırıyor malum. niyeti çok iyi anlıyorum; ama basit bir kesirler ve oran hatırlatması:
diyelim ki 100 kişi oy verebiliyor. iki senaryoyla inceliyoruz:
a) geçerli oy sayısı 30. "evet" sayısı ise 20. sonuç: 20/30 = %66,6 evet.
b) ikinci örnekte ise geçerli oy sayısı 80. "evet" sayısı yine 20. sonuç: 20/80= %25 evet.
uygulamalı örneğimiz gösteriyor ki boykot etmek, evet oyuna destek veriyor.
ben demiyorum bunu yani, matematik diyor.
pay-payda meselesi: paydayı büyütmek lazım, küçültmek değil.
*
bi de son anda başlığa dönüş: bu yıl hiç uğurböceği görmedim ben. doğru düzgün arı bile yok. kelebekler üreme mevsiminde şehri bastılar, sonra kayıplar. sivrisinekleri ilaçliycaz diye tüm altıbacaklıları öldürdüklerini biri belediyelere anlatmalı. dereleri ıslah edemeyip önce lağıma, sonra bataklığa çevirmek, sonra da her dakika ilaçlamak biraz ters bi yöntem. o böcekler bize lazım.
1 yorum:
body worlds ten bucak bucak kaçıyorum resmen, selefkostan ültimatom aldığım halde ;)
Yorum Gönder