boğaziçi üniversitesinde akademik hayatının en güzel günlerini geçiren, emekliliğini de oradan alan; ama emekliliğinin ertesi günü bir vakıf üniversitesinden bize kart atan akademisyenler var,vardı - ve ben buna çok tepkiliyim. bir sürü mantıklı açıklaması olabilir, benimki duygusal bir tepki. resmen kırgınım, küskünüm. 4 yıl içinde 7 hocama böyle el salladım ben, başka bir üniversiteden kart attılar bize, dekan veya bölüm başkanı veya bir şey olarak. bölümün şimdiki yaş ortalaması 35-40 civarı, bildiğim kadarıyla.
benim sinir olduğum şu: gittikten sonra, boğaziçine hasret, boğaziçine güzellemeler yazmaları. ah çimleri, öğrencileri, hocaları, bocalamaları. veya odtü veya itü veya galatasaray veya neyse- devlet. yok yani, yeni yerleri yazsınlar artık. bıraktınız. terk ettiniz resmen. üstelik, en üretken dönemlerinde devlet üniversitelerini terk edip oradaki akademisyen yetiştirme sürekliliğini sekteye uğratanlar, gittikleri üniversitede ise 5-10 ayrı üniversiteden gelen, "ortaya karışık" bir ekole ekleniyorlar. elbet mutlulardır ki kalıyorlar. ama bir "ekol" yok, o düşünce sürekliliği henüz oluşmamış ve bu olmadan üniversite olabiliyor mu, nasıl oluyor, beni düşündürüyor. zor olduğu muhakkak. evet, devlette maaşlar yetersiz, komik düzeylerde, biliyorum. ama hep böyleydi. emekli olana kadar da böyleydi. "devletten emekli olup, özelden maaş alalım" tavrı, size çıkarcı gelmiyor mu? bir bana mı geliyor? yok akademiden romantizm beklemiyorum, dürüstlük bekliyorum sadece.
ne bileyim, faruk birtek durabiliyorken, o yaşında ve o heyecanla, mesela binnaz hoca niye duramıyor, bi de üstüne "ah boğaziçi ne liberal bir gül bahçesiydi, 32 yıldır sadece bi kere polis girmişti" gibi yarısı yalan yarısı dolan bir yazıyı nasıl yazıyor? bahçeşehiri anlatsın artık, lütfen. unutun hocam boğaziçini. zaten unutmuşsunuz 2004'te dayak yiyenleri, yan binanızdı oysa orta kantin. belki de hiç görmemişsiniz. güzeldir bahçeşehir de elbet.
öğrenciler, kulüpler gırtlak parçalayıp destek isterken akademisyenlerden, "kurum içi demokrasi" rektörlüğe uğramazken, nerdeydiniz, siz ve diğer gidenler? kolilerinizle çıktınız ve öğrenciler, asistanlar, birçok şey yarıda kaldı.
ha geçinemeyip gitmiştir belki, belki barındırılmamıştır, böyle örnekler de var. ama benim sitemim, siz anladınız, gidip de aklı kalanlara. gidenler, kovulanları da barınamayanları da pek bilmez, umursamaz zaten. "üniversite rektörün değil, öğrencilerindir" diye ter ter tepindiğimizde, benim aklıma niye sadece canım karakışla'nın desteği geliyor da başka tek bir hoca bile yürümedi öğrencilerle? buna küsmek, boğaziçili şımarıklığı mı sahiden? belki öyle. güzel şımarıklardık biz. küskün ve şımarığım ben, hatta.
boğaziçi sandığınız kadar cennet değildi. gidilebilecek, bırakılabilecek bir yerdi, bıraktınız. onun için lütfen, unutun artık. gelecek güzel günlere kaldırın kadehlerinizi. öğrencilerin dayak yemediği; ama aynı zamanda "yemekhane fiyatları indirilsin" imzalarının da toplanmadığı toprakları anlatın azıcık. yoksa ben de biliyorum, boğaziçi, vakıf üniversitesi aroması sayesinde sevilen devlet üniversitelerindendir, "türkiyedeki herhangi bir devlet üniversitesi" değildir yani.
6 yorum:
bunun sırası bir ay sonra gelmeliydi. (böyle buyurdu öğrenci) gönlümce yazamıcam. cengiz kırlı ve zafer toprak da artık koç'ta. yani çok sık gördüğümden herhalde tam zamanlı geçtiler sanıyorum. küsüp giden biri daha var, o yüzden onu katmıyorum. ben hani bir iki ders de özel üni.de ders vereni anlıyorum, ama önce gidip sonra ah boğaziçi demek ah bebişşiiiim ya da canımssss samimiyetsizliğinden ibaret. (ama cidden en azından benim bu okuldaki öğrenciler adamı ağlatan cinsten, parayla saadet olmaz dedirtirler örtmenlere, kıhkıh gülüyorum.)
ah derya!
ondan sonra da boğaziçi bitti lafları dolanıyor ortalıkta. bir dur, akademisyen yetiştirmeye yardım et. zaten istedikleri zaman ders vermeye gidiyorlar, eskiden prestij için kalırlardı boun'da. artık onu da yapmıyorlar...
hay allah, demek boğaziçi böyle yer. çok bi şey kaçırmamışım demek
divadcım, jonglörlük kulübü bile var aslında, gelsen çok severdin.
narsis gülüm, yok ya benim bildiğim ikisi de yarı zamanlı hoca koç'ta, hele ki zafer bölüm başkanı olmuş iken.
sevgili deryik,
isyanini anliyorum. haklisin. ama baska bi yonden bakicam bu olaya. simdi ismini saymayayim ama birakip gidenler arasinda ne hocalar var acikcasi benim "aman gitsin" dedigim. Butun bolumler adina konusamam ama benim okudugum bolumdeki hocalarin pek uretken olduklarini soyleyemicem. Ayda yilda 1 makale yayinlayip, 10 senedir anlatmaktan sapsari olmus not kagitlari ile derse girip, 10 sene once olusturduklari ve bi nebze olsun yenilemedikleri syllabuslarini burnumuza dayayan hocalar var gidenler arasinda. Yani elbette vardir sebepleri. Maas az, ogrenci fazla. cok ders verdirtiyorlar vs. vs. Ama kadrolu olayim, bogazicinde olayim, ekmek elden su golden takilayim, iki gidim kendimi yetistirmiyeyim, gelistirmiyeyim, zaten bogazicindeyim, sani yurur, modunda takilan epey bi "hoca" tayfasi var. Soyleyecek cok sozum var da neyse uzatmiyayim lafi. Sevgiler.
Yorum Gönder