şimdi ben size bi şiler anlatıcam. hiç beklemediğiniz bi şi, evet.
bloga bunun için girmediniz sanki. amaan neyse.
bi arkadaşım var, bahsetmiştim sanki. 2,5 yıl doğu kudüste çalıştıktan sonra, filistinden, israilden, gazzeden, kudüsten, oradaki herkesten nefret ettikten sonra, artık delirmenin eşiğine geldiği için işi bırakıyor. avukat. dayanabilsinler diye 2 ayda bir 2 hafta tatil yapıyolardı, dayanamadı. kendisi japon, üç dinin merkezinde bir dinsiz. denedi, dayandı, çok acı gördü. "kimse barışa inanmıyor artık burda, isteseler de yapamazlar" diye küstü. afganistana tayinini istemiş, celalabad'a gidecekmiş. çok mutlu ve heyecanlı. "savaş geçmişi 60 yıldan az olan bi yerde umut olur bence" diye mail atmış herkese, böyle bitmeyen bir inançla ayrılacak kudüsten.
eş zamanlı olarak, afganistanda insan hakları görevlisi olarak çalışan, branşı da kadın hakları olan, uluslararası hukuk uzmanı bi arkadaşımız var. alışveriş delisi olup gördüğüm en güzel portakallı yemekleri pişiren mısırlı bir kadın. dün bir sevinçle "ilk kez bi basın bülteninde adım geçiyor" diye mail attı bize. sevinci buna - evet. basın bülteni ise afgan kadınlarına reva görünen her şeyi anlatıyordu. daha önce de sudanda çalışmıştı. çalışmıştı derken, bomba yağan bölgelerde, gerçekten sefil bir düzenin, yokluğun ortasında, okulu, evi olmayanların yasal hakları için, tecavüze uğrayanlar, organları çalınanlar, yetimler için çalışıyor. düzenli olarak sığınağa kaçıyor. şimdi kar altında, eskiden de çamur altında çalışıyordu.
2 arkadaşım, çift çift londradan nairobi'ye taşındılar, en az 2 yıl ordalar. kız tarafı ki yunan gülümdür, güney sudandaymış bi süre. onun branşı iktisat ama şimdilik işi eğitim. sınıfla ahırı sadece bir tabela ayırıyor: "sınıf". fotoğraflar dolusu anlatmış, ama öyle "safarideydik, bak bu da siyah halk, çok değişik, o yüzden sarılıp fotoğraf çektiriyorum" züppeliği yok. eşek gibi çalışıyor. çok yaşlı, çok yoksul ve pek az iletişim kurabildiği insanlarla.
böyle yani. doğu kudüs-celalabad-güney sudan. ordalar, yapıyorlar. bir şekilde yollarının kesiştiğini demin fark ettim. beceriyolar. yaşları en fazla 30.
sizi bilmem, ben kendileriyle tanıştığıma çok memnunum. facebooka laf edenler de halt etmiş, bu sayede en azından hayatta olduklarını biliyoruz. az şey değil, gerçekten. benim arkadaşlarımın en azından bir kısmı, birbirine "bomba atılmış, sel basmış, toprak kaymış, ses ver" diyen insanlar, iyi mi kötü mü bilmem. böyle araçlara ihtiyaç duyuyoruz. yani öyle bir düzeydeki alarm, "haydarpaşa garında değildin di mi?" diye mesaj alabiliyorum tayvan'dan.
bitmiyor. bi diğeri endonezyanın ormanlarında el kadar çocuklarla, en son sulama kanalı inşa ediyodu. bir diğeri perunun "milli turizm direktörü" mü ne oldu desem şaşarsınız, bir diğeri kuzey hindistan dağlarındaki ladakh'ın bir ufacık köyünde 2 yıl çalışıp selden iyice yokluğa düşen köycağızı için debelendikten sonra şimdi motosikletle vietnama doğru vurdu kendini. delirmemek için deli gibi geziyor, zafer turunda. böyleler yani. bir üç beş değil, çoklar, varlar. benim gibi ofis ekranından öteye geçemeyenler de mevcut aralarında; ama yine benim gibi, onların anlatacak hikayesi pek olmuyor takdir edersiniz ki.
neyse. ben fotoğraflara baktıkça, bi an kendime kızıp, sonra bozulup sonra da utançla umut etmeyi öğreniyorum. işe yarıyor. sahiden. şükürcülük değil asla, umut. cesur hamleler ve ataleti yenmeler için.
2 yorum:
Her gün okuyorum. bitek bugün mutsuz oldum. insan bu kadar da süt anneliği(POLY-ANAcılık) yapar mı?
Her birini bir birine vurmak lazım onların.
Kimse birileride bu işi yapmak zorunda demesin. Hele de diğerlerine bunun yapılabildiğini göstermek ve/veya kanıtlamak için yapmak zorunda(isteyerek süper egosuna yenilmek zorunda) HİÇ demesin.
Shevek annares'te tatlı yemekten vazgeçerken kimseye söylemedi ya da dillendirmedi. sadece düşündü ve vazgeçti.
It's a FACT not Opinion.
Senin bu blogunda öyle. Harika bir köşe. Ama senin umrunda değil bunu okuyan keyif alır mı almaz mı diye?? Neden? Çünkü
It's a FACT not Opinion.
Oysa gavuristanda insanlar zorluklara ben buralı bile değilim imajı vererek yaşıyorlar. ve bunun bilinmesini istiyorlar. Gözümüze sokuyorlar Faceboku ile. Sütleri Kesilesiceler...
açıkçası göze sokmak için yapıyor olsalar, bu bir anlık iş olurdu. yani meslekleri bu, kahramanlıktan değil. ben biraz yanlış ifade ettim heralde, "bakın ben bugün yine dünyayı kurtardım" züppeliği veya alkış beklemesi ile yapılan şeyler değil. çünkü ben yaptıkları işin onda birini görüyorum. çünkü zaten facebooka girmek filan onlar için fazlasıyla lüks. facebooka iki fotoğraf koymuş, bence çok değil. o fotoğraflar da "bugün de iki kol koptu, bakın kan" fotoğrafı değil. çoğu, delirmemek için normalleşme aracı olarak kullanıyor. "bilinsin" diye yapsalardı, ne bileyim, kendi görevlerini de belirtirlerdi mesela. ben çoğunun ordaki sıfatını veya kurumunu bilmem. söylemezler.
yapılmak zorunda mı bilemem, yapıyorlar. ama dediğim gibi, 30 yaşındalar en fazla. yapabildikleri kadar yapıyorlar, deniyorlar. "afet sonrası yeniden yapılanma ve psikolojik destek" konusunda eğitim alan birinin örneğin, afet sonrası bir bölgede çalışması bana normal geliyor. ütülü takımını çıkarıp "bi çılgınlık yapmaya" veya az buçuk vicdan rahatlatmaya yaban ellere gitmiş değiller.
ay neyse. savunmadan çok, izahat yazısıydı biraz. yani zengin ülkelerden çıkıp, "yokluk fetişi" ile fakir ülkelere giden züppecikler değiller. onlardan da tanıyorum ama bunlar onlar değil, özetle.
Yorum Gönder