iki koli yapabildim. içine birer ikişer koyabildiğim her şeyden, oraya tonlarca lazım. 1999 haberlerini taradım biraz, o zaman ne gerekmiş diye. malum, hiçbir şey değişmiyor. kızılay sağolsun "doğru koli nasıl olmalı"yı depremden 5 gün sonra tv'den duyurdu (hatta başkan ayar verdi); ama hala websitelerinde filan yer almıyor. bize zaten hep öğretirler böyle incelikleri, benim öğrenmemiş olmam hata. dün ece temelkuran "tuhaf gelebilir ama çöp torbası lazım" yazmış. battal boy çöp torbası da koymuştum ben; en kötü ihtimal yırtılır, naylon örtü olur diye. akıl etmeme sevindim, 10 poşet kime neye yetecekse? neyse işte, yaptığım koliye baktım, baktıkça utandım azlığından. hani buraya yazıyorsam da, o azlık hissinden ve kızılay başkanının rötarına sinirimdendir.
sonra maliye bakanını dinledim. deprem vergileriyle yol-su-elektrik hizmeti getirdiklerine göre, yol-su-elektrik için ödediğimiz vergilerle ne yapıyorlar? hoş, zaten nerden çıkardık ki depreme harcanacağını? vergilerin hepsi bir büyük havuza gidiyor. özel isimler ve amaçlara göre toplasalar bile, hepsi aynı kocaman vergi havuzuna akıyor. çöp verginizin de çöp toplamakla bir ilgisi yok mesela. neyse işte, "haa desene yol su elektrik diye, biz de şeettiniz sandık, çok pardon" dedim 74 milyon adına. malum, artık hepimizin duble yolu, hep akan suyu, hiç kesilmeyen elektriği, tam kapsamlı okulları ve hastaneleri var. bizim vefasızlığımız.
bu arada, van normal şartlarda en yüksek "yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfus"a sahip şehirlerden. türkiye kıyaslamalı değil, kendi bölgesi içinde dahi böyle bu. depremde, ellerinde olmayanı kaybettiler. o yüzden rica ederim, dünyası başına yıkılmıştan metanet beklemeyelim. her felakete uğrayan melaike değil ve karaborsa afet bölgesinde oluşan ilk örgüttür, biliyorum. ama ben biliyorsam, bu devlet de bilmeli. vatandaşını aklıselime ve metanete davet etmeyip, gerekli önlemi almalı. biz de bunu talep etmeliyiz, çünkü istanbul, ankara veya izmirin de başına bambaşka şeyler gelmeyecek. yalovada, gölcükte, japon usulü tek sıra, uslu dağıtımlar mı yapıldı sanıyorsunuz? çocuğunun gözü parktaki kum havuzundan mikrop kapsa belediyeye şikayet edenlerin, bir afette kendilerine içecek su bile ulaşmayacağını idrak etmesi artık şart. üstelik bence, elinde yokken kaybedenlerin aksine, elinde varken kaybedenler, çok daha vahşileşebiliyor. aklınızda olsun.
biliyor musunuz, vanda kaymakamlık deprem molozlarının atılacağı yere bir türlü karar veremeyip, "göle dökün" demiş. diyebilmiş. o kaymakamın van'la olan ilişkisi, van'a da, vanlı'ya da saygısı bu kadar işte. istedikleri açıklamayı yapsınlar, van gölünün şekli değişmeye başlamış. bu cüret aklımı alıyor başımdan. tabii ben bunları dert ederken birilerinin "ama afet zamanı kamu yararı için rerörö" demesi çok doğal, çünkü kamu yararı insanın işine geleni giymesidir.
...ve daha bir sürü şey. yazmıştım, sildim. yazdıktan sonra aslında ne demek istediğimi izah edecek takatim olmadığı için risk almıyorum. modern zamanlarda, dıp dı dıp. hem, anne evindeyim, hiç uğraşamayacağım.
*
bunun dışında, kişisel alemimden mini notlarla, ben nihayet: londra. ve hatta bonfire night. ben sonra devamında tombaladan, cannes. 2011 demek, leyleklere inanmak, bir de sağlık melekleri, sağlık dilekleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder