ben rakı içmez idim pek, içemez idim. içer oldum, sever oldum.
saat farkı 1 saat daha artacak. kol saatimin iki kadranı var, biri istanbul'a ayarlı, biri ona. tıkır tıkır. saat takmayalı yıllar olmuştu, yeniden takar oldum. saatimi ayarlayacağım. sonra ama, saat öyle kalacak. ben ikinci kadranın birinci kadrana yaklaşması için takvimimi işaretleyeceğim, sonrası iyilik güzellik. bir bilsen daha neler.
ne kadar kendimi yazar oldum bu bloga, beş yılın sonunda. üniversitenin son döneminde açtığım için çok da üniversiteli bi blog değildi bu; ama sonrasında öğrenci devam etti. "bir derdim var" blogu. en çok da istanbul'u özleme blogu oldu. özlemek hep var bi yerinde. hâlâ var. yine de burayı okuyanlar beni çok merak etmediler aslında. yani neye benziyorum, ne yiyorum ne içiyorum, 5N 1K filan. ilgilenmemelerini sevdim ben de. o yüzden bu bahsettiğim değişikliği bazen hiç sevmiyorum.
5 yılda 3 kilo aldım ben. her biri çok iyi gelen. öncesiyle sonrası arasında dağlar kadar fark olan. değişmeyen şey anca saç rengim oldu galiba, aradaki beyazlar dışında. bir de stresten parmak kütürdetme huyum baki. başka da vardır elbet, ne iddialı laf.
yapmak istediğim şeyleri biliyodum. 5 yılın sonunda bir kısmını yaptım, bir kısmını yapamadım. bazılarını bıraktım, yerine yenilerini koydum. zaten ben aslında en çok, ne istemediğimi bildim. insan istemeden yaptıklarını devam ettirebiliyor, bunda iyi de olabiliyor, ama tam da o kıvama gelmişken yeter demek, köprüden önceki son çıkışa tutunmak gerek. ben bunun tembeliyim, ama olsun. tembelliğini de bilmek gerek bazen.
biraz susma ihtiyacım var. susmak da değil, biriktirmek diyelim. burayı kapayacak değilim de, bilinçli bir ihmal diyelim. bir şeyler diyelim hep. aralıkları açacağım biraz, iyi gelecek biraz. gibi gibi. bu posta bunları yazmak için başlamamıştım aslında, sonra bi baktım, olmuş. olduysa dokunmamak lazım, arada bu da lazım. bi bildiğim vardır elbet, benden iyi mi bilicem.
böyle işte.
5 yorum:
uff, tam da saat takmayan insanları ne çok seviyorum diye söyleniyodum kendi kendime. Ama seni daha çok seviyorum. Geri gelirsin, ama gelmeyecek olsan da fark etmez, seviyorum işte, var mı diyeceğin, dırıdırı... (Çok gevşek oldu bu yorum dimi, olsun)
kol saati dediğin gönüllü kelepçe, ama ben benimkini saate bakmak için kullanmıyorum açıkçası. o başka bi şi ayarı. geri gelicem canım, burdayım zaten. öyle kapayıp gitmeler bana göre değil. öhöm öhöm.. höm.. :)
cık..ben seni çok merak ediyorum:)
bende merak edecek bi şi kaldı mı ya?
midesine girenlerle bedenini nasıl beslediğini değil de, yılmaz özdil'in kadın versiyonu dedirten, o hiç unutmayan hafızasıyla kaleminden (klavyesinden:) ) çıkan her kelimeyle yerinde olma arzusu yaratan deryik'in hayattan nasıl beslendiğini merak ediyorum:)
Yorum Gönder