güneş istanbulda heralde ilk benim odama doğuyor, saat 06.00 civarı var gücüyle parlıyor. ben aydınlık yerde uyuyamam, pencereye sırtımı dönüyorum. her sabah 07:00'de ise çöp kamyonu gelip ron ron ron, mahallenin dev çöp konteynerlerini (ki 3 taneler) boşaltıyor. sesten kaçmak için başımı yastığın altına saklıyorum. bundan yaklaşık bi 45 dakika sonra, "dıt. dıdıt." diye alarm çalıyor. ben genelde ilk dıttan sonra çevik bi hareketle kapatıyorum, dıdıt duyulmuyor bile. haliyle her sabah alarm çalar çalmaz zıplayabilmemi, bu 3 aşamalı uyandırma servisine borçluyum.
menekşem 3 çiçeği ve 8 tomurcuğu ile, aslanlar gibi mormormor. saksısına sığamaması biraz sıkıntı. o kadar sığmıyor ki ayaklanıp yürüyecek gibi. yapılacaklar listemde bi numero bu saksı işi, seraya filan gitmem lazım. bi de bana deli demezlerse "air plant" arıyorum ben, ama türkçe adını da bulamadığımdan, aslında ne aradığımı bile bilmiyorum. tahminen yosun filan verecekler bana.
tesadüfi bi alışveriş sonucu, gymstick denen zavazingoyla 45 dakika savaş verdim. çünkü boynum ve omuzlarım delice ağrıyor, nerdeyse kafamı taşıyamadığımı düşünmeye başliycam. öncelikle, ben düzenli spor yapan biri değilim; oysa üç beş doktor yapmam gerektiğini söyledi. üniversite zamanlarını saymazsak, hayatımın hiçbi evresinde yapmadım. o zaman yaptığım şey de danstı, yani yine eğlenceli bi şi ( bkz. "spor eğlenceli değil" alt metni). "dans spor mu be?" diyen olursa size 3 saatçik jive öneriyorum, ağlayarak ayaklarıma kapanırsınız.) neyse. sevebileceğim sporlar var tabii, mesela yüzme. havuza yakın oturduğum 1,5 yılda 5 kere gitmemişimdir, tembelim. bisiklet de olabilirdi; ama kas yırtığım var, uzun süre binemiyorum. ama bu çileye son! gymstickle spor eve geldi! sonuç: bir insan bunu kendine yapmamalı. 45 dakika boyunca biri beni o sopayla evire çevire dövse, sanırım daha iyi durumda olurdum.
bir festival akşamı burroughs'un hayatının pek bi güzel anlatıldığı, genç yönetmenin de bizzat bulunduğu bi filme gitmiş idim. beatnik william amca, sahiden ne güzel adamdı. sonra bu memlekette yumuşak makine yasaklandı. william amcayı birileri sevmiyor. eski ev arkadaşımın tez konusu olan kitaptan, T.C. Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun daha yeni haberi olmuştu anlaşılan. hoş yani, küçükleri korumamız gereken muzır neşriyat bu aralar meydanlarda nutuk atıyor; ama kimi kime şikayet ediyosun mirim? mezarında bi titreyip kurulun gücünü hissetmiştir heralde bay borroughs. altıkırkbeç yayıncılık ve sel yayıncılık, şu yayın aleminin gözbebeklerinden olup, bir de güzel beat kuşağı antolojisi hazırladılar.alın, okuyun, okutun.
"öfke başlangıçtır. Biri haksızlığa ve zulme uğrar, ayağa kalkar ve ardından görür" demiş daniel bensaïd. bensaid ki fransanın 68'lerinden, tam da bugün alıntısı karşıma çıktı. yazı akıp giderken, dönüp dönüp bu cümleyi okudum. insan bencilce kendini görüyor ya her yerde, buraları düşündüm. daralınca başımı kaldırıp ufka bakmak, ufku görmek istedim. çok istedim. ankarada olsa gün batımı biraz kırmızı, azıcık mor filan olurdu, bari onu görürdüm.
4 yorum:
hazy cosmic jive eşliğinde boogie'den daha iyi bir spor olmadı, olamaz. ben bunu bilir, bunu söylerim :)
Serada/cicekcilerde bulamazsan internet uzerinden alabilirsin belki "air plant". Etsy'de bile var su ara.
ankara'da tek güzel şey o gün batımı sanırım.
divad: ustalaşmak lazım ama o işte, ben amatör sayılırım.
mz: ya benim etsy siparişlerim bana ulaşmıyor. gümrüğe filan mı takılıyo nedir? air plant hiç gelmez :(
mermaid: öyle öyle. daha vardı bi şiler, gökçek aldı hepsini.
Yorum Gönder