4 Mayıs 2011 Çarşamba
çünkü
yetişemiyorum. 4 filtreden birini seçmek istemiyorum. haydar diyebilmek istiyorum, haydarla adam dövdüler. ekşinin kapatılması için acil ve derhal emirler okumak istemiyorum. ekşi yönetiminin "TİB'in şu anda yasal olarak tüm yükümlülüklerini çatır çatır eksiksiz yerine getiren Ekşi Sözlük'ü kapatma girişiminde bulunması artık bu bulamacın patladığı yerdir" demek zorunda kalmasını istemiyorum. diyarbakır cezaevinde yaşananları görmek bilmek istemeyenlerin olmasına, artık tahammül edemiyorum. dink davasında atılan tüm olumlu adımların aslında 4 yıllık rötarda olmasını eleştirmeyen basına katlanamıyorum. her gün bir yerde birilerinin görmezden geldiği, umursamadığı, el kadar çocukların tuhaf şekillerde ölmesine, öldürülmesine, nefesim sıkışıyor. bunları buraya yazabilmek elimdeki tek nefesken, şu 5 yılda orada birilerinin de benim gibi düşündüğünü bilmekle az da olsa rahatlamışken, aile ve çocuk maskesiyle beni benden korumalarına dayanamıyorum. 3.5 yılda kapatılan 62 bin siteyi alt alta yazamıyorum. nedim şenerin, ahmet şıkın, çılgın kanal rüyaları yüzünden gündemden düşebilmesini anlamıyorum. yolda yürünecek kaldırım olmayışından, yılın 8-9 ayı yağmurlu bir şehirde su giderleri olmayışından, olan giderin de elbette taşmasından bıkkınım. ruh hastası gibi kaldırımlara, yollara ve rögarlara kafayı takmış bir şekilde yaşamaktan da bıkkınım. arnavut kaldırımlarının yerini alan granitler arasına kanalizasyon mazgalı koymamış olmalarının normalleşmesinden de bıktım. ayakların yere bassın diyolar. bebek arabaların, tekerlekli sandalyelerin destek değil yük haline geldiği yerlere basıyor ayaklarım, istemiyorum. birilerinin hala belediye çukuruna düşüp ölmesi diye bir gazete haberi mümkün, benim içim şişiyor. devletin kendi eliyle başlattığı doğum kontrol desteğini yine kendi eliyle baltalaması gibi saçmalıkları takip dahi edemiyorum. sevişme şeklimize kadar dibimde bir başbakan istemiyorum. nikahsız birlikte yaşamanın ahlaki yozlaşma olmasına, ama devletin hala ve inatla dini nikahlıların resmi nikah hakkı konusunda kılını kıpırdatmamasına katlanamıyorum. aile aile diye yırtınan hükümetin, aylık zorunlu nafaka miktarının çocuk başına 30 TL olmasını umursamamasına da dayanamıyorum. darwin anlatan öğretmenin hayatının karartılmasına katlanamıyorum. ne dersimle, ne maraşla, ne 6-7 eylülle, ne varlık vergisiyle yüzleşebilenlerin demokrasi demesi kulaklarımı acıtıyor, kulaklarım kanıyor blog. gözüm, kulağım, tenim kanıyor sinirden. türklük fetişini anlamıyorum, birilerinin ilk tanışmada ee sen nerelisin nerdensin demesine ise artık katlanamıyorum. herkesin otomatikman türk ve müslüman sayılmasından utanıyorum. ben bu köprü, kanal, baraj heveslerinde, ince maketler yapamadığı için kaba oyun bloklarıyla oynayan 2 yaş çocuğu hevesi görürken, hiç sevimli gelmiyor. katlanamıyorum. hani en gözleri gibi bakacakları şey tarihi camiler olabilir derken, hani bari bu kadarını umarken, 3 tanesinin restorasyonda yanmasına dayanamıyorum. topkapının duvarlarının çatlamasına, yerebatanın yere batacak olmasına, haydarpaşanın yanmasına, bunların olabilmesine sinirleniyorum. dört bir yandan daralan bir çemberin göbeğinde, boğuluyorum. her şeyin hızla saçmalamasına, normalliği yitirmemize, kerterizlerimizin kaybolmasına tahammülüm kalmadı. en saçma haberlerde gözüm doluyor sinirden. böyle olmaya da dayanamıyorum.
8 yorum:
Ellerine sağlık. Bütün hislerimi, düşüncelerimi, isyanlarımı toplamış yazmışsın Derya. Bunların hepsini her gün düşünmekten, iç geçirmekten çatlamak üzereyim.
deliricez heralde topluca, o iyi gelecek. akıllılardan bir fayda gelmiyor nasılsa.
bu metni seçim hazırlığındaki tüm partilere dağıtmaları lazım.
bunlardan şikayet ederken ve mutsuzluk duyarken yalnız değilsin merak etme.hatta bunlardan şikayet edenlere memleketin her berberinde her dolmuşunda her kahvehanesinde rastlamak mümkün.ancak esas ayrım tüm bunlardan şikayet ederken bunları değiştirebilmek adına bir şeyler yapıp yapmadığımız noktada başlıyor.anlatmak istediğim bi parti bünyesine girip örgütlenmek falan değil.sadece küçük çaplı kendi adımıza dahi olsa bir şeyler yapıyor olmak.sen burada fikirlerini dile getirmekle bunu zaten yapmışsın yapıyorsun :)dünyayı anlamak yetmez onu değiştirmek gerekir.demem o ki başka bir dünya mümkün ve bizim elimizde buna inancımızın daim olması ümidiyle sevgiler..
çok güzel ifade etmişsin. izninle twitter'da paylaşacağım.
littl penny: bu hal bence seçimle de geçmeyecek. daha kökten bi kafa değişikliği lazım.
tumturaksıztutumlar: yazmak bence işten değil. yani en azından benim yaptıklarım burada kalmıyor. 5 yıldır enseyi karartmamak için "aslında zor değil" deyip duruyorum; ama arada bir sahiden zor geliyor bana. tumturak ne güzel kelimedir bu arada :)
aidasalem: tabii ki, teşekkür ederim :)
elbette işten değil ancak onu bile yapmayanlar o kadar çok ki..yani insan evladından umudumu keseyazmışken birden böyle yazılarla karşılaşıyorum ve evet diyorum hala birileri var az da olsa..o yüzden işten.annem hep "biraz tumturaklı ol" der bana.maymun iştahlı olduğumu ve bundan dolayı sürekli kararsızlık çektiğimi düşündüğünden.haklıdır belki de kimbilir.ama ben yine de seviyorum tumturaksız olmayı :)yukarıda bahsettiğimiz konularda değil elbet
duygularında, kaygılarında, düşüncelerinde yalnız değilsin sevgili Deryik. yine de sen ara sıra da olsa, "aslında zor değil" dedikçe içimde umut çiçekleri açıyor benim. bu yüzden yine söyle, hep söyle..bak mineler açtı...sana bu yılın minelerinden bir buket yollayacağım yakında. elbette sanal bir buket :)
sevgiler
Yorum Gönder