hayatım, odaklarım, yollarım bir anda dönüveriyor. mesela ben bilet yakabilirdim, başka yere alabilirdim, ama henüz değil. her an, her şey değişebiliyor. benimki içinden değil, teğetlik neticede. o yüzden çok laf edemem. hem hep güzele, iyiye doğru. bunlar olurken bazı şeyler de bi o kadar sabit. nedenler, niçinler, hep güzel, hep aynı. böyle işte: sabit merkezler ve değişken uydular. günler uzadı ya, ışığa bakmak kolaylaştı. iyi geliyor. bellissimo zamanlar şerefine.
tüm bu sebeplerle, bi haftasonu için ankaraya gitmek, kürkçü dükkanı sabitliği veriyor. ankara güzel, sevimli kulübem. hep tanıdık, beni hiç yormuyor. akşam ayazı, sabah çiğleri: hep var. öyle işte. hem göz doktoruna gidicem nihayet. miyop değil beni bu astigmat telaşı öldürecek. baş ağrılarına gömüldüm yine, daha fazla erteleyemem. ayrıca göz dibi beni denen bi şi var (tabii ki siz ölümlülerde değil, biz seçilmişlerde), kontrol vakti.
ben ofiste sürekli çay içiyorum, kahve çarpıyor. sabah demli, tavşan kanı, sonraki seanslarda yeşil, beyaz, ne varsa. reflüm böyle buyurdu: içine aroma damlatılmış sıcak su gibi hafif şeyler. bi ofis dışı kahvaltı toplantısında (oksimoron gibi, ama değil) kırk yılın başı yeşil çay istedim ve resmen haşlanmış ıspanak suyu geldi. rengi, kokusu, tadı her şeyi ıspanak. sulandırılmış bebek maması gibi. üstelik azıcık uzaktan yumurta da kokuyor. fena fena fena. içemedim. ama bu saçma durum bile birilerine "hmmm japon olduğu için tabii, bilmeyen içemiyo. çin olsa açık renk olur, insanlar ona daha alışık" ukalalığı için malzeme oluyor. bi de bunun devamında yarı yaşındakilerle sidik yarıştırma töreni var ki, neyse. sustum.
sergiler yüklendim ya annemle, gözümü kapayınca hatırlıyorum, iyi geliyor.
bir de hepimizin okuması gereken 289 sayfalık bi kitap var, hatırlatırım. indirmekle iş bitmiyo coni.
münazara programı başlayacakmış: be.ni ikn.a et. klişe isim; ama ayrıca bu isimle işin özünü de daha baştan kaçırıyor. münazarada maksat ikna etmek değildir, görüşünü destekleyebilmek, argüman ve karşı argüman geliştirebilmektir. ikna olmayacağını ve edemeyeceğini bildiğin noktalarda bile, ufku genişletebilmek, karşı tarafı köşeye sıkıştırabilmek vs önemlidir. "kim haklı?" gibi bir terazi değil bu veya ortadaki "kararsız vatandaş"ı ikna etmeye çalışan takımlar gibi bir kurgu da değil. amaan neyse. bana noluyosa.
2 yorum:
çaya bir parça zencefil atmayı unutma:)
Ben Japon yeşil çayını kınaya benzetmiştim.
Yorum Gönder