acaba anıların telif hakkı diye bi şi var mı? varsa ben bikaçınınkini almak istiyorum. benim olan, özel olan, ortalara saçmadığım şeyler - amanın, birilerine yol-su-elektrik-artı puan filan oluvermiş, mezeleşmiş, breh breh'leşmiş. çok garip. aslında garip de değil, enteresan. herkesin anısı kendine, di mi? yani eğreti durmaz mı ki acep? teğetlik ile teması birbirine karıştırmamak gerek, ondan oluyo galiba.
anıyla ilgili cümleler yarım, söylenenler eksik; ama onu da sadece bilen biliyor. bilmeyenler, aslı bu sanıyor- boşluktaki bir yankıya kanıp, müzik diye dans etmek gibi. niyedir bilmem. teşhisi koysam tedavisi de mümkün. gerçi tedavi etmeyip bırakabiliriz, kendi kendine de geçer belki. ağırlaşmasın, yeter. bu süre içinde ben her yere: © , ® , ™.
*
Darya doğdu - 21 şubat. canım arkadaşım, ablam, bir tuhaf delim, okyanus aşırı anne oldu. yanında olamadım ama demin yanına uçtum, kondum. çok tuhaf bi heyecan. hem ne zaman bi çocuk doğsa, kardeşimi özlüyorum.
*
uydurmasyon yemek tariflerimde genelde iyi sonuç almamın sırrını açıklıyorum: renkler ve hatasızlar. bunu da açıklamam gerekecek tabii. bazı malzemeler var ki el mahkum, ne yapsanız güzel oluyor (bu aşamada benimle inatlaşmayın). mesela domates. mesela nane, kekik. şüphedeyseniz bunları ekleyin. diğerleri için bakınız: renk. renkleri uyumluysa tadı da fena olmuyor. saçma tabii, ama böyle. ben de mutfakta mon ami uyumu arayan biriyim işte. ayrıca, tozlar, kesilenler, dökülenler filan gibi malzeme sınıflandırmalarım da var. yuvarlanıp gidiyoruz.
*
gece vakti sinire kestim: 13 yaşında bir kız. toplu tecavüz ve alıkoyma yaşıyor. hukuk ise buna "ama" diyor. ama 15miş aslında. ama aklı eriyomuş. ama kendi istemiş hatta, karşı koymamış. mağdur tecavüzcülermiş hatta? iyi hal indirimiymiş.
tiksinmek az kalır. hepsi kendi bokunda boğulsun. erisinler, bitsinler. bu yargıçları da çocuğunuzdan uzak tutun. bu karar "fırsatım olsa, ben de yapardım" demek gibi bi şi çünkü; ödül bu. bir kız çocuğu tenhalarda delirmiş, kim duyar? kim ne yapabilir artık, kimin neye yetkisi veya gücü yetebilir? kadınlar nasıl oluyor da en beterini yaşadıkça daha da borçlu çıkıyolar erkeklere? nasıl bir hukuk, nasıl bir kanun okumadır bu?
böyle kararları okuyunca, yıllar boyu orda burda laf atan, el atan, göz süzen, küfreden tüm erkeklerle bi odaya kapatılmışım gibi hissediyorum - her bir sapık canlanıp vücuda geliyor, kümülatif bir hikaye. bacağımı sıkan amca, ben bu kız kadarken gözümün içine bakıp "ah bi 18 olsaydı" diye salya akıtan o iki yaratık, otobüsteki pislikler, tek başıma yürürken takip edenler, el atıp kaçanlar, orda burda hobi niyetine gözlerini dikenler, beni kendilerine hak görenler.. hepsini tek tek hatırlıyorum. her kadın hepsini hatırlar. hepsinin elinde, yüzünde, bacağında, iz bırakacak başka bir yerlerinde sigara söndürmek istedim ben, her seferinde. bu kadarcık şeyde bile. işte bu haberi okuyunca: ben hepsiyle bir odaya kapatılmışım ve sırıtıyolar. tüm cüretleriyle, cesaretleriyle, gururlu bir şekilde, hukuğun yasanın desteğini de alıp bana gülüyolar. yaklaşıyolar. nefesim kesiliyor, kanım çekiliyor. bunu anlamalarının imkanı yok di mi? o adamların, o kurumların, o devletin bunu anlama şansı hiç yok. benim yaşamadığım şeyin fikriyle bile kanım donarken, o kız nerde, ne halde, nicedir?
*
şu haberi de okuduktan sonra, artık uyumam gerektiğini anladım. daha başka bi şi duymak istemiyorum. asmalı mescit olmasını geçtim, adamlar sokağı satmış. sokak satılan bi şeymiş demek ki. eh, alıcısı da çiller olur tabii , şaşırmadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder