şu tipsiz sulu kar yüzünden "operasyon kar kaplanı" kostümümle geziyorum. kabaca: burnuma kadar çekilmiş palto yakası, tüylü bi kalpak, postal, eldiven, kat kat hırka ve atkı. sadece gözlerim açıkta, ona da kar giriyo. olsun, sonuç başarılı: üşümüyorum.
avustralya açık finalini izler miyim naparım filan derken, izlemedim. kızlarla güzel bi kahvaltıdan sonra, vesikalık derdiyle istiklal'e gittim. özlemiş miyim, bi şi olmuş. model'de fotoğrafımı çektirdim, inci'de profiterol yedim, mephisto'ya koştum. ordan da pera müzesi'ne ve ara cafe'ye sığındım. dona dona evime döndüm. klasik bir güzergah. sanki biriktirip kaydediyorum, öyle kalsınlar diye.
inci tıklım tıklımdı. hatta personel "kar bile yağıyor, bi nefes alın arkadaş, mesai mi ödüyolar size?" diyordu yetişmeye çalışırken. herkes, her gelen "kapanıyormuşsunuz?" diye sordu. sahibi de "n'apalım, kader." dedi sadece. kader. öyle bir "kader" dedi ki tarifi zor, hani tam bi "hepimizin bildiklerini tekrar edip yeniden üzülmeyelim hanfendiciğim, ağız tadınız bozulmasın" tonuyla. teşekkür eder gibi ama buruk. bi garip işte.
caddeyi enlemesine yürüyüp hızlı hızlı ağa camii'ne girerken "gençler! nikahsız ilişki yaşamıyoruz gençler!" diyen sakallı amca, "bekleme yapma ticari!" tonuyla söyledi bunu. hani söylemesi şart gibi, kızgın da değil. yanımda yürüyen çift öyle bi güldü ki bi an için espri mi yaptı diye düşündüm. ne bileyim, absürd işte.
mephisto'ya bakınca istiklal kitabevini hatırlıyorum.sıcak kitapçılar. mesela d.n.r gibi zincirlerde kitap sadece bi ürün. sistemden bakıyoruz, yoksa yok. sevgisiz, ilgisiz. "omo'nun bayır gülü kokulusu var mı?" demişim gibi bir "stokta görünmüyor". iyi bok, hissiz şey seni. bi kitabı bulamamak nedir, bilmeyenler. oysa mephisto (ve tabii ki çok sevgili robinson crusoe gibi, nadide birkaç yer daha) kitabı seven ve bilen kitapçı. aldığınız kitabı kasada okuturken "elimdeki bitsin ben de bunu okiycam" diyenler çalışıyor. metis'in ajandasını nihayet almaya niyetlenmişken "bitti" dediler bana; ama mesela "ikinci bi baskı yaparlar bu ara" da dediler üstüne. çünkü o an yüzümün düşmesini önemsiyorlar. o yüzden kıymetli mephisto. azıcık insan teması, bari kitaplarda kalsın.
neyse, epey bi rötarlı alışverişimi ay sonu gelmeden yapmanın haklı gururuyla, yayın-dropping:
000kitap'ı pdf olarak okuyodum ve fena da gitmiyodu; ama sonu gelemedi. i don't pdf. bir+bir "gencecik hikmet'in o çıplak parmağı"nı arka kapağına taşımış ya, en bi canım dergi. kuş sesleri dinliyorsam, sayesinde.
geçen gün elektrikler kesildi ve ben çook uzun zamandır ihmal ettiğim mumlarımla, mini bi vanilya seansı yaptım. mum ne güzel bi şey. sanki en koşturmacalı zamanlarda mum yakarak hız kesebiliriz gibi. bi de benim yine orkidem oldu, ama bence zamanlama olarak azıcık yanlış. neyse, güzel güzel bakacağımdır tabii.
sonlara doğru fotoğraflı bi post olsun diye kasıyorum, bu da kapanış: the broş.
bence kesinlikle palto broşu. yazın ne yapıcam bilmiyorum.
geri sayım, ne tuhaf şeysin sen.
1 yorum:
ama dnr'da bu kitapları buraya (göz önüne) koyduk çünkü biz sevdik belki burda görüp alan birileri de sever diyen çalışanlar da vaaar. patronları öyle olmayabilir, orasını bilemem.
Yorum Gönder