önümüzde 9 gün tatil var. olacağı belli bi tatili ilan edemedikleri için, mesai denen bi nane olduğu için, ben birilerinin bordrosunda maaşlı eleman olduğum için, orası bi enteresan bi yer olduğu için, herhangi bir çalışanın "ben yine de bağlar bayramı giderim yaaa"sını yapamadım. yapsaydım, londraya giderdim; çünkü londra bize bi kere geldi. gerçi belim bacağım diye kıvranırken, riskli olabilirdi ama olsun. ne güzel olurdu.
neyse, "keşke"lerimi boncuk yapıp dizmenin anlamı yok. zaten dizsem, boncuk boncuk akarım. bulanık zamanlar, çok bulanık. benim kafam ne kadar netse, her şey o kadar bulanık.
kardeşim burda, kardeşcağızım. koca bir genç kız. biz kendisiyle istiklal turları attık, mesai sonrası. karşılıklı kadeh tokuşturduk, meze yedik, çok güldük. küçükken hayal ettiğim gibiydi. ne çok hesaplardım, "uf, o 18 olsa, ben 26 olurum... çok yaşlı olucaaam!" o şimdi 19, ben 27'yim ve kardeşimden küçük gösterdiğim için kafam rahat. hehe. neyse işte, bayram falımda anne evi, anne yemeği ve haliyle: ankara var. ankara, böyle zamanlarda genelde vega'nın ankarasıdır. yağmur dönerken kara, hep şarkılar olur falında. vega demişken, "dileğini tutmuş sayar, sonsuzdan geri." ne hoş bir cümledir.
düzenli egzersiz, zor şey. öyle hobi niyetine olanı demiyorum. kilo vermek için de olan da belki sağlıkla ilgili ama "ay yok bugün vaktim olmadı" deseniz, öldürmez. sağlık için güneşi selamlama zorunluluğu mesela, başka tuhaf bi şey. neyse, keşkelere kapılmıyoruz, kapılacak gibi olunca müziğin sesini açıyoruz ve eveet, güneşi selamlıyoruz.
hani büyükler "allah başka dert vermesin, allah beterinden saklasın" filan der ya, haklılar. bi bildikleri var. yani bunu mu tekrar edersiniz, her fırsatta dilinizi mi ısırırsınız bilemem. ama var ve doğru. arada insanın beyninde yankılanmalı, böyle bulutlar içinden arial-12 puntoyla belirmeli filan. hadi müziğin sesini açalım.
ben bugün en çok tuzu kuru insanlara kızdım. tuzu kuru insanlar, tuzu kuru dertleri ve ah o bir türlü dolmayan, dolamayan incir çekirdekleri. resmen ciddi bir incir çekirdeği mesaisi: çekirdeğe bakıp "ah.. çekirdek.. dolmuyor... dolamıyor.. güzel çekirdek, cici çekirdek..." filan diyolar ve o sırada birileri 10 saniyenin altında bi sürede 100 m koşuyo filan. müziğin sesini aç necati.
*
hadi bu saçma ve uzun yazının aslında tek akılda kalması gereken kısmına geçelim:
divad bey haber verdi:
1685 SİT alanı kararı 2 gün önce iptal edildi.
Ülkede geçerli hiçbir doğal SİT alanı yok. bakanlık yeniden değerlendirecekmiş. asabiyet yapsa da, sinirlenmemeliyiz aslında, hakkımız kaybettik. çünkü bunun olacağı belliydi, böyle bir "revizyon ihtiyacı" aylardır ağızlarında sakızdı. ama bu sakızın şekeri kaçana kadar çiğnenip tükürülmesi sırasında kıyametler kopmadı. onun için, bence şimdi sinirlenmeyelim.ülke geneli için farkeden bi şi olmadı zaten. fenerbahçe stadına HES yapılırsa belki biraz kamuoyu oluşur.
*
bu aralar her an ethiopiques. iyi geliyor. anlamadığım bi dilin anladığım müziği.
1 yorum:
aynen öyle deryikçim
tatil konusunda belirsizlikten ben de bi yere gidemeyeceğim sanırım. kaldık öyle.
sit alanları konusunda ise gene aynen, fenerbahçeydi, uefaydı, haktı hukuktu derken neler oluyor anca iki gün sonra görüyoruz bilgi bombardımanından ötürü
Yorum Gönder