her akşam evde yemek pişirme kararı aldım; çünkü bu konuda kötüyüm. ya dışardan bi şi söylüyorum ya da yemiyorum, geçiştiriyorum. nadiren de pişiriyorum. işin tuhafı, 50 m ötede migros var ve ben yemek konusunda fena sayılmam. sadece üşeniyodum, başka bi sebebi yoktu.
neyse işte, bu acıklı burjuva hikayemin sonucu şu: "etsiz haftaiçi"ni aksatmadan uygulayabilmek için, artık sahiden bi çözüm bulmam gerekiyodu. ayrıca tamam, "et yemedim!" ama yemek de uçarak gelmiyor, paket servis elemanı motoruyla böhür böhür CFC salarak getiriyor onu. abesle iştigal bi çelişkiydi yani.
ptesi günü gittim, mutfak alışverişimi yaptım. iyi tarımlar, organikler, etikler, doğallar doldu eve. ilk kez, sahiden etiketini okudum her şeyin. dersimi çalıştım yani. öyle ürün grupları var ki kiminde "içindekiler" 1 cümle, kiminde 5. o geri kalan 4 satır katkı maddesi. HER üründe okumak, sabır işi. bazıları o kadar tuhaf ki, içindekiler kısmı tamamen latince. neyse, haliyle evin içi "çürümeden yenmesi gereken gıda"yla doldu, dayanma ömrü daha kısa olan. beni yemek pişirmeye itecek tek şey bu çünkü.
sonuç: imambayıldı, mantarlı semizotu ve harika kahvaltılar.
kendimle gurur duydum, nihayet üşenmediğim için.
bu etiket okumanın ve yemeğe üşenmemenin sonucu olarak geç bir keşif: "organik"ini geçtim, "etik" tavuk var. nihayet yapılmış memleketimde. etli günlerim için sevinçle aldım. üzerinde özetle şu yazıyor:
tavuklar asla gün ışığı görmeyen, kalabalık ve dar bir kafeste aşırı beslenerek, stres dolu bir hapis hayatı geçirmiyor. kümes önü kontrollü alanlarda dolaşıyolar, ot-güneş filan görüyolar, eşeleniyolar. yemleri GDOsuz; ama daha önemlisi aşırı antibiyotik, kimyasal ürün yok. ayrıca hayvanlar 81 gün sonra kesiliyor, normal tavuklarsa 49 gün! oysa bu tavuklar diğerleriyle aynı boyda. çünkü diğerleri 49 günde semirtiliyor. gıda a.ş'yi izleyenler, kemikleri gelişmemiş ama obez tavukların yürüyemeyişini hatırlar. izlemeyenler için buyrun, burada.
food inc filminin tamamı ise burada varmış, ingilizce. izleyebilirseniz izleyin. domates fikrini yemekle domates yemek arasındaki fark sebebiyle. bu olanlar da bir tek abd'de olmuyor, her yerde. yayılıyor, artıyor. etiketin üstündeki mutlu çiftçi var ya- artık yok. uçan sütaş inekleri de.
evet, vejetaryen değilim; ama en azından haftada 2-3 gün yediğim etin işkenceden geçmesiyle vicdan azabını çekmiyorum. tavuk gibi, kırmızı et de varmış artık. kekikle beslenen, rahat rahat otlayan hayvanlar. eskisi gibi. hani bizim coğrafya derslerinde okuduğumuz "hayvancılık" gibi. hani 4 duvar değil, mera ve otlaklarda dolaşan hayvanlar. hayvan gibi hayvanlar.
özeti şu:
tercih meselesi. tercihlere üşenince, aslında bir tercih yapmamış oluyosunuz. arada bir değil, mümkün olduğunca değil, hep. buna odaklanmak. "ben kendimi kurtarayım da boklu yemekleri başkaları yesin" de değil bu. bencillikten değil, bir şey yapabilmekten. en azından denemekten - sabırla. bıdır bıdır konuşan bendeniz, artık kendimden utanmamak için, üşenmemeye karar verdim.
iyi hissettiriyor.
4 yorum:
her gün evde yemek yapan bir insan olduğumu söylesem? bazen mesela 2 çeşit zeytinyağlı yapıp koyuyorum, yanına da başka bir şey hazırlıyorum geldiğimde. sadece makarna bile olsa, bi sebze bi karbonhidrat yemiş oluyorsun böylece en azından, sağlıklı da.
Ve etiket okumaya başlamak birçok şeyi gerçekten değiştiriyor. Mesela ben neredeyse bisküvi yiyemez hale geldim, keza et filan için de ultra dikkatli olmak gerekiyor. hayvanları sadece insan karnını doyurması gereken yem olarak görme zihniyeti. Başka hiçbir şey değil. Her şey insanoğluna hizmet etmeli ya, sözde düşünüp karar verebilen, iradeli bireylermişiz ya... vicdansız asalaklığın adını anmamak için senaryolar dizisi...
ben akşam eve 7-8 gibi geliyorum ki biçok istanbulluya göre erken bile sayılır belki; ama acıkmış oluyorum ve uğraşmıyorum. yendim umarım bu kolaycılığı :)
bisküvi, kek vs yemeyeli bayaa oluyo galiba. hem mide, hem diş derken o reyon hayatımdan çıktı. çikolata filan alsam da dolap bekliyor genelde.
bunları, hızla artan insan ihtiyacını karşılamak kisvesi altında yapıyorlar ya daha da mide bulandırıcı oluyor.
walmart'ın ikiyüzlülüğü de fenalar fenası.
şu ara yemek yapamıyorum ve çk özlüyorum. ama senin bize yaptığın fasulye, o börülceli salata muhteşem muhteşemdi.
Yorum Gönder