11 Mart 2011 Cuma

musikişinas

müzik zevkimi, alışkanlıklarımı diyeyim, çok sorguluyorum. alışkanlık olabilecek kadar stabil yani - ondan.

yeni bir şey, anca konserlerle veya tesadüfen giriyor hayatıma. albüm araştırıp bulup indiren biri değilim, belki radyo filan- o da belki. zevkine güvendiğim insanlar üzerinden gelenleri dinlemek "keşif" denen şey benim için; ama ben bi yere gitmiyorum. sebebi de belli, müziğini sevdiğim insanlar artık şarkı yapmıyor. yani arşiv zaten sabit. ya ölüler ya da müziği bırakmış durumdalar. bu istisnayı da anca bikaç grup/ kişi için bozuyorum, onların da en genci heralde red hot chili peppers, manic street preachers filan oluyo. beatles veya cat stevens veya queen veya pink floyd veya simon&garfunkel veya jethro tull, cenin pozisyonuna girmek gibi bi şi benim için. özellikle cat stevens'ın ses tonunda tuhaf bi şi var, kesin annem bana hamileyken best of albümünü filan dinlemiş, transa geçiyorum, sakinleştiriyo. ayrıca konser kayıtlarındaki o gitarist isa halleri de hippi bi sevinç taşıyo, aslında zor değil gibi.

dolayısıyla müzik benim için "sınırlı" bir şey, yeni albüm çıkmıyor benim oralarda, başı sonu belli. en son pj harvey albümü için sevindim ki bu da bi devrim - pj ise artık teyze. günümüzün müziğini sahiden birileri aracılığı ile takip ediyorum, kardeşim, biriciğim, arkadaşlarım, hatta annem. festivaller oluyor, "hmm evet o ve bu tanıdık, duymuş olabilirim" - o kadar. hele yani böyle heyecansız, ninnimsi, (eminim ki bi yerlerde teknik çığırlar açan) melodiler beni benden alıyor, içim geçiyor, müzik mi müzik kutusu mu belli değil. kulağım alışık değil, ayakta uyuyabilirim. deneysel, keşifsel biri değilim, "burda denenmişi var" insanıyım. istisnalar dışında, böyle işte. bağıra bağıra şarkı söyleyelim bence.

ben işte bu sevdiğim ve bildiğim, tanıdığım melodilerle mutluyum. yeni bir şey aramıyorum. meraksızlık da değil, arada bir tanışınca iyi de oluyor; ama güvende hissettiren şarkılarımla varım ben. ipod'umdaki şarkılar %85 oranında ilk günden beri aynı. yeni bi şi aramıyorum ki. yeni duyup da sevdiğim bi şarkı varsa bile, şarkı eski tarihli oluyor, biz geç tanışmışız. hani örnekler farklı ama türk sanat müziği, türkü filan da olabilir bu. tembellik midir, bilmem. ha bir de: cover sevmem. asla. hiç sevmem.

bilmem belki kendime haksızlık ediyorumdur; ama bu, arada bi sorun olacak kadar yaşadığım bi şi. bazen sahiden "ah şu gençler" havasıyla dinliyorum konserleri.  yanımdakilerin de canını sıkıyorum sanki. ses efektleri, elektro mucizeler beni çekmiyor. yani ilgilenebiliyorum, sahiden eğlenebiliyorum ama tek atımlık. devamı yok. ben eşlik ediyorum böyle etkinliklere, davet değil. anlatabildim mi ki?

cat stevens özelinde söylersek (az önce damardan yükleme yaptım da) küçükken sad lisa nasıl beni ağlatıyorsa, peace train nasıl umut veriyorsa,  moonshadow nasıl içimi açıyosa, rubylove nasıl yaz havasıysa - hâlâ öyle (üstelik o zamanlar, ingilizce bilmeden hepinizi i love you günlerimdi). bunun değişmesini istemiyorum ki. earth tour '76 konser kayıtları bana sahiden yetiyor. live earth'müş, parmak şaklatan bono'ymuş filan - peehhh yani. o da eskidi gerçi di mi? aah ah. bence en iyi film hala the wall, en iyi klip de i am the walrus olabilir mesela. niye olmasın yani.

3 yorum:

hep dedi ki...

sevdiğin müzisyenler " ya ölüler ya da müziği bırakmışlar" gerçekten:))) çok hoş..

ikinehir dedi ki...

benim için de geçerli aynısı, "yeni" şarkıları, grupları çok zor keşfediyorum. yani keşfetmek gibi bir amacım yok, karşıma çıkarsa ve seversem "tekrar tekrar dinlenenler" arasına giriyor, anca öyle. yoksa işte bilinenler, bilinenler, hep öyle.

fleet foxes öneririm bu arada, baya baya tanıştığıma sevindiren bir grup. yenilerden, ama çok güzel. biliyorsundur belki ama aklımdayken söyleyeyim dedim.

deryik dedi ki...

hep: en azından başı sonu belli :)
ikinehir: deniym bi bakalım. böyle böyle arşiv genişleyecek :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker