ismail beşikçiyi izlediniz mi? ilk canlı yayınında? bi tuhaf sabır.
o kadar tuhaf ki, aslında tüm gücü bu. adam, sabrın vücuda gelmiş hali. bir şeyler zor mu geliyor? utanın kendinizden. tane tane anlatma sabrı, şu hayatta en hayran olduğum, en sahip olmak istediğim güç diyebilirim. bende bi yerde film kopuyor, zaten bu kadarı ne haddime ama, şaşkınlıkla izliyorum. ismail beşikçiyi döne döne izleyebilirim. savunduğu şey için, duygusal değil, bilimsel denklemlerle direnmesi, mantığı ("beraat istemiyorum; çünkü bu 'ben bu suçu işlemedim' demektir. ortada bir suç yok ki, düşünce var"), dimdik durabilmesi, bilmem ki ne yapıyor size? daha başka bi güç mü var? bir insanın, düşünebilmesinin, soru sorabilmesinin karşısında parmaklarını kırmak isteyecek kadar nefret duyabiliyorsa birileri, sorarım sahiden, gerçeğe tahammülsüzlük değil de nedir bu? çok tuhaf bir şey, büyülü bir şey. inatçı, ama özgüvenli bir şey, o yüzden de ulaşılmaz, yıkılmaz, bozulmaz, başedilmez.
ne bileyim, buğday'ın victor'u gitti. kavunun içinden çıkan 900 küsur tohumu saydığında her birine aşık olduğundan emin olabileceğiniz bir adamın, 40 yaşında ölüvermesi, fena. yıldız kayması gibi. ama o çevreci tiplerdendi tabii, başıydı belki de. mihraktı. çünkü o da "anlatan adam"lardandı. bıkmayan, anlatan ve daha da önemlisi, anlattığını yaşayan. anlattığını yaşamaya cesaret eden. ilklerden, azıcık bu işlere bulaşmışların rol çaldığı, takdir ettiği insanlardan.
anlatan adamlar, anlatan kadınlar. o sabır, benim için kutsal bir şey. bakınca gördüğüm, tüm dertlere rağmen, içleri ferah. kendilerine karşı ayna gibiler, çok netler ve o yüzden içleri ferah. hep rüzgarlı, hep geçişken, hep akışkan. hiçbir şey tıkanıp kalmıyor ve ferahlar. tam da o yüzden, imrenilesi işte.
1 yorum:
Haberi ilkin mantar zehirlenmesi olarak verdiler ya; iyice tırmalayıcıydı üzüntüsü. çok yazık oldu..çok.
Yorum Gönder