şimdi size bi şi itiraf edicem. yok, hemen diil, birazdan.
5 yılı aşan blog maceramın başlangıcında, o zamanlar bile blog dedesi sayılabilecek divad bey yer alır. bi özge vardı, bi de divad. yani sahiden eskiyiz bu işte. özge iyice elini eteğini çekti (hi özge, how are you?), divadla devam ediyoruz. ayrıca tabii jelatin, sothyz, şarapçı gibi, demirbaş listesine kayıtlı, camianın gözde simaları da mevcut. onlar elemeler üstü, süzgeç tortusu isimler.
yeni bloglar keşfetme işini hala divad bey şahsen kendisi yapıyor, ben tutucu, çemkiren blog teyzesine dönüştüm. yani o tarama- beğenme- takibe alma işlemini yapamıyorum. böyle ukala, böyle yaşlıyım. divad sağolsun biz yaşlılara bu hizmeti veriyor. "bak bi" diyor, bakıyorum. yargıçlık değil de işte, inceleme.
neyse itiraf şurada geliyor: size bu eleme sürecini anlatacağım.
bi kere biz yeni blogları aramıyoruz. yorum filan bırakıyolar veya en fazla yorum bırakan blogdan zapping yöntemiyle buluyoruz. yaşlıyız demiştim. onlar bize geliyor. ha onlar geliyo diye hiç havamız yok, sahiden feci heyecan yapıyoruz, gündem maddesi filan oluyor: "tanımadığım biri yorum bırakmış!!!!" eski günlerdeki gibi değil dükkanın trafiği tabii.
ilk aşamada eleyici unsur o yorumun içeriği. maalesef yeni nesil bi destur demeden, "vaay coni üç kere üç kıç dostum!" filan gibi düzeysiz, fazla samimi, fazla dangıl dungul yorumlar bırakabiliyor. hemen pıhhhhlıyoruz böylelerine, hiiiç tasvip etmiyoruz. bazı özel püskürtme yöntemleriyle yıldırıyoruz ama burada ifşa edecek değilim. sonuçta, tanımadıklarımızla çim saha maçı yapmak yerine, tanıdıklarla köy kahvesinde takılmayı seven tipleriz. kahveye ilk kez girerken de "vaay coni" denmez. öyle bi şi. bi üslup, bi destur, önemli şeyler.
bi de biz bazen kendi kendimize yazıyoruz. yani divadın bazı postlarına ben bile yorum bırakmam ki bu pek görülen bi şi diildir. o kendi kendine konuşma haline saygı bekliyoruz rica edicem, "aa ne demek bu, anlamadım, hadi daha çok anlat, hadi daha çok saçıl dökül"cülere BBG evi öneriyoruz. daha çok anlatacak olsam, elbet yazardım. etkileşim bu değil. burası talep üzerine post kurumu da değil. sınırlar konusunda hassasız. neticede biz twitter'lı, facebook'lu bi dünyaya doğmadık. bi blog bildik, blog sevdik. ce-e diye yeni çıkanlardan mıncık mıncık makarnalığı pek sevmiyoruz. o aşamaya geçiş daha da sıkı eleme gerektiriyor.
özellikle divad'ı entel görüp, ilgi çekmek için zeka testi gibi yorumlar bırakanlar oluyor. özetliym: anlamıyoruz. o kadar da değil, bu gri hücreler başka iş de yapıyor. divad anlıyodur tabii ama zaman alıyo yani. uğraştırmayın imalarla. manifestomuzda dediğimiz gibi: net ol, ciğerimi ye. yorum bırakın, laf atmayın.
bu uzuuun girişten sonra, yorumu gözümüz tuttuysa, bloggerın önce kimleri takip ettiğine bakıyoruz. ikimiz birden varsak, zaten büyük bir artı alıyor, e doğal. şüphesiz ki klasikler okunmadan best seller okunmaz. böyle iddialı ve havalıyız. tabii kimi takip ettiğini afişe etmiyorsa, yine artı puan - gizemi severiz.
takip listesinin üst sıralarına çıkmak için blog adının başına ***~~~$$$## filan koyup alengir yapan bloglar var. söz konusu bloggerın takip listesinde böyle fırfırlı bloglardan kaç tane var diye bakıyoruz, çok yoksa, artı puan. fırfırlılara zaten bakmadığımızdan o detaya girmedim. ben size eleyemem demedim, objektif olamam dedim. ha bi de ben şahsen, ordan müzik, burdan bilmem ne ekranı - eklentisi çıkan blogları da sevmiyorum, göz yoruyor; ama divad bence seviyodur, onun tasarımı da öyle alengirli, twitter vs filan.
sonra yaş belirleme tespiti geçiyoruz. en az bir lise mezuniyeti şartımız var, yaş haddinden. ben bile 26 oldum yani. tabii divad bu konuda daha bi sıkı olabilir, ben gençlerle de iyi anlaştığımdan kuşak çatışması olmuyor, o dede. türkçe imla hassasiyetimiz var. cümle alemin geçtiği yollardan büyük bir heyecanla, yeni kıta bulma sevinciyle geçenler de oluyor, "yüzüklerin efendisi üçlemesi süpeeer!!!" gibi: ellerimizi kavuşturup "canım ne sevimli, ne genç" filan diyerek izliyoruz. sevmek veya sevmemek değil, uzaktan bakıp geçiyoruz. pek iticiyiz evet.
genel olarak: bazı şeyleri yazmıyoruz diye, bilmiyoruz veya yaşamıyoruz anlamına gelmiyor. blog kadar olduğumuzu sananları, ağına takılan sineğe yaklaşan örümcek şefkatiyle kucaklıyoruz.
entelektüel birikimi seviyoruz pek tabii, ne de olsa enteliz. müzikten, filmden filan divad anlıyor. kitap konusunda fena değilim, ben bi de bloggerın politiğini severim. divad da sever de çaktırmaz. aramızda bölüşüp hızlıca bi içerik değerlendirmesi yapıyoruz. çakma bilgileri gerçeklerin acı yüzü gibi yazanları divad feci yakalıyor. özellikle "bunları biliyor muydunuz?" tadındaki tarihsel gerçekleri ifşa postlarında "gugıldaki ilk arama sonucundan alınmış yanlış bilgiler" bulunca, koccaamaaan bir eksi. ohyes, bundan sahiden çok zevk alıyoruz. sinsiyiz. pıtır pıtır eksileri basıyoruz. "google before you tweet"ten önce, "google before you post" vardı.
sanırım daha kısa, öz, çarpıcı şeyler yazanları seviyoruz. name-dropping konusunda divad ekstra hassas, yarım saat arkanızdan gülüyo, öyle diym. kısa öz yazarken de bir gusto, yok efendim bir nükte arayışımız var tabii. benim böyle şeyleri sevmem saçma tabii, uzunları da seviyorum. çünkü bir zamanlar yine divadın saptadığı üzere, ben sıçar gibi yazıyorum. hah bi de, bu lafı "s*çar gibi yazıyorum" diye yazacak oto-bipçilere, şahsen sahiden çok sinir oluyorum: sıçgötbok. internet polisi yakalamaz, korkmayın.
ikimiz de zamanında siyah fonlu bloglardık, yaşlandık, ak düştü. ama neyse işte, siyah blogları ayrı bi seviyoruz galiba. ben cinsiyet belirleme sıkıntısı yaşıyorum. divad tabii kadın bloggerları daha çok seviyor. şaka şaka o yaş, din, ırk, cinsiyet filan gözetmez. dil gözetebiliyo: almanca konusunda biraz hassas.
ah öyleyken böyle. daha da vardır elbet ama, söz sende divad.
şüphesiz ki mikrofonu kapmanın coşkusuyla onu sahneden itecek değilim.
editlegelen: divad hemen mikrofonu kapmış. onun da dediği gibi:
sanki ben kötü polismişim, o iyi polismiş gibi oldu. Yanıltmasın. İkimiz de kötü insanlarız.
25 yorum:
Sonuna kadar heyecanla okudum, ilk on listesi yayınlanacak hissayatı oluştu bende. Bir de hiç eksi düşünerek farkederek ilerleyince, adımı görememek beni hayli üzdü :)
Şimdi bu yorumun özü, bloğum ve görüp, sınamaya tabi tutacagınız her detay adına kaygı ve sevgilerimle...
ikinci cümleyi anlayamadım; ama not vermiyoruz efendim, rahat olunuz. boş beleşlikten kendi kendimize meşgale işte :)
Ben de anlayamadım, örnekte de görüldüğü üzere strese girip, heyecanlanmış olmalıyım ki cümle kurma yetimi gecici olarak kaybetmişim.
Şöyle olmalıydı,
"Bir de hiç eksi almadığımı düşünerek ilerleyince..."
Neyi farkettiğimi inan ki ben de farkedemedim şu an :)
mesela ben kimseyi okumuyorum, kimse de beni okumuyor, mutlu mesut yaşayıp gidiyorum.
bi de liselilerin bloglarını okumak da iyi olabiliyor. çok önyargılı davranmamak lazım. yani ben okuyorum liseli bloggerları diye demiyorum bunu tabi ki. sadece burada liseli bloggerları destekliyor gibi görünüp onların sempatilerini kazanmaya çalışıyorum aslında. hedef kitle olarak şimdiden yatırım yapmakta fayda var onlara. beş bilemedin on yıl sonra kemikleşmiş okuyucu kitlem olur belki.
bi de son olarak benim blogun senin blogunu döver muhabbeti yapmak istiyorum ama böyle hırslı davranırsam potansiyel okuyucu kitlesinin bana tavır almasından korkuyorum. o yüzden demiyorum. ama demiş kadar olduysam ne mutlu bana. :-)
döver bittabi, haşa :) valla blog adresin, blogger adın o kadar değişti ki alx mi diym, aleksi mi, napiym bilemedim. o yüzden adını anamadım. düşünmedim değil. sonra da "o kendini bilir" diyp geçtim.
akıl yaşta değil başta. kimseye "niye erken doğmadın?" diyecek değiliz elbet, biz çoğul olorok.
ya benim çok acayip huyum var, şimdi bunları okurken aklıma geldi.
bir şey eğer ÇOK çirkinse incelemekten kendimi alamıyorum.
buna çürük bir dişe bakmak da dahil, acur acayip blog'ları incelemek de.
o yüzden bazen kendimi bol gif'li, yanlardan derelerin üzerine gül yaprakları düşmüş fotolarla süslü blog'ların 85. sayfasında bulabiliyorum.
bu insanların birbirlerine bıraktıkları yorumları falan okuyup hayret makamına yeni bir boyut kazandırıyorum.
kızdığım çok şey var ama genelde kendi kendime homurdanıyorum artık.
bir de birkaç ay önce şu son zamanlarda pr'cılar arasında pek popüler olan yeni yetme bebelerin birinin yazdığı bir şeyi paylaşarak bitireyim. çünkü neden bahsediyorum ve konu nereye gidecek bilmiyorum:
"blogumun 6. ayını kutluyorummmm. ben yazmaya başladığımda bu kadar çok blog yoktu, eskilerden sayılırımmm."
gibi bi' şeydi galiba.
ya işte o çirkinlik kitsch'e varıyor, o zaman evet, başka bir zevk. ayrı bi cemiyet gibi. hatta "guilty pleasure".
haha, o mmmm yankısı bile bambaşka bir lezzetmiş :)
liseyi bitirmeme daha iki ay var desene bu konuda sınıfta kaldım.
aslında iki ay da değil hatta bi ay bile değil lan. zaman akıp gidiyormuş da haberim yokmuş. birden gönder tuşuna basınca da durun siz kardeşsiniz türevinden bağırasım geldi. ama artık çok geçti.
konumuz bloggerlar olduğu içün, adsız yorumcuları otomatikman tenzih etmiş sayılıyoruz:)
aramızda 1 ayın lafı olmaz. hem "blogırım ben" iması yapıp (yoksa niye alınasınız, diğ miğ?) hem de adsız yorum bırakacak kadar çekinmeyiniz reca ederim. biz de liseye gittik, bizim de 1 ayımız kalmıştı, biz de gençtik, bize de bekleriz.
hayır hayır, asıl bize bekleriz liselileri. yani bana beklerim. liseliler beni okusun.
sevgili deryik, lütfen liseli blogger kitlesini ele geçirme çalışmalarımın önüne taş koyma. rekabet etme benle. ben söylemesem liselilerdeki bu okuyucu kitlesi potansiyelinden haberin olmayacaktı. önce ben gördüm.
aleksicim sorun diil, gördüğün üzere beni zaten okuyolar. dilersen gençleri sana da yönlendiririm, ufukları genişler, win-win olur filan.
teveccühünüz deryik hanim :)
26 yaşında olunca insan yaşlanmış mı oluyor yani. kendine haksızlık etme sen de genç sayılırsın :)
Ben de sothyz gibi çirkinlere obsesif bir şekilde bakanlardanım. hele lise sonrası ilk yazdığım zamanları hatırlayıp, tam bir yedim içtim blogu olmamdan iğreniyorum. benim blog tam kişisel büyüme raporu gibi o yüzden.
ama o kadar uzun süredir yazmıyorum ki, eski blogumu bıraktım artık. belki yeni adres, yeni yazılar, kimliksiz.
"yüzüklerin efendisi üçlemesi süpeeer!!!"
Hahahah, sağ üste o bayrağı koymayacaktım. =) Artık çok geç.
emir beyciğim, kendinizi genç hissetmeniz güzel ama maalesef blog yaşı açısından yaşlısınız. o bayrakta sorun yok yani:)
Eger takip etmiyosaniz, benim gozdelerim;
http://www.elifbatuman.net/
http://kayagenc.blogspot.com/
blog adımızın başına, kıçına o zımbırtıları biz komuyoruz hakim bey, blogspotun bize sunduğu sonsuz imkanlardan yararlanırken -renktir, fonttur, efendime söliyim yazı tipidir falan- böyle bi gaflete düşüyomuşuz farkında olmadan. çünkü ben de onu en üstte görünebilmek için yaptıklarını sanıyoken kendimde de aynı alengiri gördüm. benim adım 'ah' egleniyor kendi basına, 'ah' nesesi yeter diye görünüyo mesela. böyleyken böyle işte sayın hakimim.
ha yapanlar da vardır elbet, bilimiciim.
adsız: yok, takip etmiyodum. en azından ben yani. divadı divada sormak gerek.
damlo: yok yahu bizim bahsettiğimiz daha çok ~~***~~$eKeRGirl~~***~~ filan tipi olanlardı, bi ah'ın lafı olmaz yoksa :)
Aa, ben buraya bahsettiğim görünen alengirli halini kopipest yapmıştım ama öyle çıkmamış ve ne saçma olmuş :)
aa, eklemeyi unutmuşum her şeyin kendisiyle ilgili olduğunu düşünen bloggerları hiç sevmiyorum. biraz rahat olun plz.
divad gelir ve tüm yorumcuları püskürtür. bi de bana kötü polis diyosun ya :)
ha ha ha, evet oyle, puskurturum. benim sayfadakine toplam uc yorum var biri sen biri sera digeri de ben
"vaay coni üç kere üç kıç dostum!"
Kahkaha attım.
Yorum Gönder