yakında falımda paris var. yarısı iş, yarısı gezmece. ilk yarısı la défense denen, günahım kadar sevmediğim bölgede geçecek, kış uykusu gibi. ikinci yarısı ise bana kalmış. haliyle, tabii ki son dakikaya bırakıp, sonra da yerine filan bakmadan, "geç kaldııım!" paniğiyle bi otel rezervasyonu yaptım. "kulağa iyi geliyo" yöntemiyle isim seçtim diyebilirim. sonuç: gitmek istediğim yerlere yakın bi otel seçmişim, resmen yürüme mesafesi. allahtan şansım tembelliğimin önünde seyrediyor. bu ara buna iyice inanmış durumdayım.
kardeşim canım geldi, hop ankara. özleşmiştik, kavuştuk. şimdi akdeniz sahillerinde keyif halinde. büyümüş. ışıyor. cool kadın mıydı o ajda şarkısı, ondan olmuş iyice. o bi havalı. ama sonra, mesela durup dururken, "hayat sevince güzel" filmindeki ayşecik coşkusuyla dönüp "keklik türküsünü bilir misin davulcu? çal öyleyse gardaşlık!!" dediğim zaman ve o montaj kaynaklı devamlılık hatasını tekrarladığım zaman, kahkahalarla gülüyor. ben de devamını "sus, farkındayım! akşamki kızlar şimdi görsün beni!"yle getiriyorum böyle durumlarda. özleşme kodu gibi bi şi.
neyse işte, annemle birlikte cep haritası, rehber seçkisi filan hazırlamışlar. törenlerle teslim ettiler. annem hızını alamayıp michelin'in karayolları haritasını da verdi. haliyle, bi kilisenin merdivenlerine deevvv haritamı serip "hımm, piyadeler kuzeyden saldırsın, atlıları güneye sürelim" bakışlarımla fotoğraf çektirmem farz oldu. sahi o "haritayla boğuşan ama şehri kaybolarak öğrenmekten zevk alan hınzır turist" fotoğrafları artık out mu, niye hiç görmüyoruz?
paris'e bu 4. gidişim. bu seferlerin hiçbirinde 2-3 günden uzun kalamadığım için, taksit taksit geziyorum. bu dar vakitte louvre'a filan girecek kadar delirmedim, ölene kadar yürüyorum genelde. uzuuun yaz günleri böyle işlere yarıyor. neyse, bu seferki ziyaret biraz "olamamış", eksik bi ziyaret olacak. o yüzden pek bir heyecan alameti hissetmiyorum kendimde. bi tek otel seçimime sevindim, o kadar. onun dışında, havasına suyuna bakıp, ufak ama derin bi nefes çekip, "keşke" diyeceğim sanırım. arada o da lazım.
3 yorum:
Sonradan laf duymayalım diye:
Pekiiiiiiiiy, fluctuat nec mergitur ne demek Deryiiiiiiiiiiiiiik ? :)
Şaka şaka Google'ladım ben!
bebeğğiiiiim, sen zaten tam bi B tipi okuyucusun, gurur duyuyoruuum :)
istanbul için de latince bi motto geliştirmeliyiz. bi de arma. üzerinde çalışıyorum.
Bence İstanbul'a, küçük bi' krallık şart da.. Neyysssssee. Konuşunca konuştu oluyo!..
Yorum Gönder